Kitabı İstanbul kitap fuarından alıp kitaplığımdaki raflarda iki ay beklettikten sonra okuduğumda kendimi, bu derece güzel bir kitap okumanın hazzıyla bu kadar iyi hissedeceğimi bilemezdim. Benim için iyi bir kitap okumak uzun süreli endorfin salınımı demek. Bu hazzı seviyorum. Aslında uzun bir süredir okuduğum kitaplar hakkında inceleme yazmak içimden gelmiyor. Bu biraz benim depresif halimle, biraz önceliklerle, biraz da okuduğum kitaplarla alakalı olsa gerek. Ama bu kitap farklı; niye mi? Çünkü bir dinamizm var kitapta, sonra hayatın içinden, benzer kitapları zaman zaman okuyorum, örneğin Nermin Yıldırım 'ın Dokunmadan kitabı, Hasan Ali Toptaş' ın Kuşlar Yasına Gider kitabı Yekta Kopan'ın Bir de baktım yoksun kitabı. Düşerken, kimine göre bir yol hikayesiydi, kimine göre kaçıştı. Benim için kitap bir varışın ve ayağa kalkışın hikayesidir. Bazı kitapları yazarlarının yazdığına inanmıyorum, bu kitap da onlardan biri. Tarık Tufan bu kitabı yazmak yerine yaşamış. İnsanda devamlı merak uyandıran İshak ve Jülide'nin hikayesi aslında okuyanın kendisinden bir şey bulacağı, biraz da bizim hikayemiz. Eksikliklerimizin, biriktirdiklerimizin ve yitirdiklerimizin hikayesi.