Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Merve hanaylı

Bir şeylere sahip olma duygusuna bir memlekete sahip olmak kendini bir yere başka bir yerden daha çok bağlı hissetmek de dahildir.Bırakmak demek her şeyi bırakmak demektir. Neredeyse benliğini de. Tamamı ile doğaya teslim olmak yerkürenin bir parçası haline gelmek demektir. Bize verilmiş olan her şey ki buna ilişkiler, sevgiler de dahildir ,aslında bize ait değildir. Hepsi emanettir ve bir gün zamanı geldiğinde bırakılacaktır."Bir şeyi kaybettim demeyin" der."Bir şeyi geri verdim" deyin."Çocuğunuz mu öldü, onu geri verdiniz. Karınız mı öldü? Onu geri verdiniz. Malım mı çalındı diyorsunuz? Oda geri verildi."Ancak bir şeye sahip olduğumuz sürece ona iyi bakmamız gerektiğini de söyler. Emanet önemli bir kavramdır..️
Sayfa 36
Reklam
Kimin yaşamı olduğunu ölçmeden , bedenlenmiş her canın Allah’a ait olduğunu anlayarak , cana değer biçmenin bu gezegendeki en şeytani şey olduğunu farkederek ve sonucu ne olursa olsun elinden geleni yapmaktan vazgeçmeden , sakince , anlayarak yaşama sahip çık! Ve asla Unutma...Biz zaferden değil seferden sorumluyuz.
—Bak dinle dedi ve devam etti: Ben seni caddesiz ,kaldırımsız Ellerinde yüreğini sana uçuran Yalın ayak bir çocuk saflığında Ardından koşarcasına Kainatın tüm ışıklarını söküp Saçlarını takarcasına Ve...bir kez baktım gözlerinden 1000 kez doğarcasına Seviyorum!
Sayfa 212

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
“Halime gülene seni tarif et ,seni tarif bile bence marifet.Tesadüf olamaz bunca zarafet,Yaradan elinden nakıştır sana...”
Sayfa 188
Geçen günleri bir daha geri getirmek mümkün değildi ve sadece hatıralar iki insanı birbirine bağlayacak kadar kuvvetli değildi.
Reklam
Hayat, birbirinden ayırdıklarını kısa bir müddet için tekrar yaklaştırırız gibi olsa bile , uzun zaman yanyana bırakmıyordu.
-Biliyor musun insanları öldürüyorum Portuga. -Bunu nasıl yapıyorsun Zeze? -onları unutarak...
Sevgili Mi Mi’ciğim, Kalbinin atışını son duyduğumdan bu yana 5864 gün geçti.Bunun kaç saat kaç dakika olduğunun farkında mısın? Şarkı söyleyemeyen bir kuşun,açamayan bir çiçeğin ne kadar yoksul olduğunu,sudan çıkmış balığın sefaletini bilir misin ? Sana yazmak çok zor Mi Mi.Sana hiç birini yollamadığım o kadar çok mektup yazdım ki.Bilmediğin ne söyleyecektim?Konuşmak için mürekkepe ve kağıda ,harflerle kelimelere ihtiyacımız var sanki.Bu 140.736 saatin -evet - o kadar çok oldu - her birinde yanımda oldun , yeniden buluşana değin de olacaksın...
“İnsanı güzel yada çirkin yapan burnunun büyüklüğü,teninin rengi,dudaklarının yada gözlerinin şekli değildir.Peki nedir?Bir kadın olarak sen bana söyleyebilir misin?” Başımı iki yana salladım. “Ben söyleyeyim:Sevgidir.Bizi sevgi güzelleştirir..” Hem sevip hem sevilen,koşulsuz sevilen ve aynı zamanda çirkin olan tek bir kişi bile tanıyor musun?
Demek ki insanlar benden inanmak kabiliyetini almışlar..Ama şimdi inanıyorum.Sen beni inandırdın...Seni seviyorum.Deli gibi değil,gayet aklı başında olarak seviyorum...Seni istiyorum,içimde müthiş bir arzu var.Bir iyi olsam! Ne zaman iyi olacağım acaba!...
Reklam
-Seyretmekte olduğu ve yakalamak istediği harikulade güzel bir kuşu küçük bir hareketiyle kaçıracağından korkan bir insan gibi atıl kalıyordum.
Bir kitabı okurken geçen iki saatin ömrümün birçok senelerinden daha dolu,daha ehemmiyetli olduğunu fark edince insan hayatının ürkütücü hiçliğini düşünür ve yeis içinde kalırdım.
Bir insanın diğer bir insanı hemen hemen hiçbirşey yapmadan bu kadar mesut etmesi nasıl mümkün oluyordu.
“Duygularınızın sizi ele geçirmesine İzin vermediğiniz kadar insansınız ! Öfke,nefret, kıskançlık ,hayal kırıklığı...Bu duyguların kontrolü ele geçirip bir davranışa dönüşmesini hemen engelleyebiliyorsanız gelişirsiniz.Peki ya aşk,sevgi,ümit...Bunların da davranışa dönüşmemesi mi gerekir.Evet dönüşmemeli! Çünkü hissettiğiniz anda sevmek yada kızmak,kafatasımızın içinde bulunan ve şu ana kadar bilinen en gelişmiş şeye beynimize hakarettir.Duyguları hormonlarımız yaratır.*Hormonlarımızı beynimizle filtrelemediğimiz sürece kafasının içinde değerli evrenler taşıyan zavallı insanlarız.”
İlkelliğin torpiliydi bu;Güzellik.Karakteri önemsizleştiren zehirli bir etkiydi.İzleyene ilham,yokluğunu çekene acı,avcısına amaç,aşığına neden,öfkeye güçsüzlük,yağmacıya hedef,sahibine başta kolaylık sonda lanet veren şey...
Sen ey sonsuz başlangıcın vahşi sarhoşlugu! Her gün ,bir önceki gün aslında seni doğru dürüst sevmediğimi düşünüyorum-öylesine daha güçlü ve daha çok hissediyorum sevgimi..ve her gün artık sevdiğimden daha fazla Sevilemeyeceğini düşünüyorum; ve yarın ;yarın bugün olduğunda mutlaka, bugün seni yarın sevdiğimle mukayese edemeyecek kadar çok sevdiğimi düşüneceğim.
Reklam
Daima verenler,geriye hiçbir şey almazsa,bir gün yorulur.En güçlü akü bile,onu şarj eden bir dinamo yoksa ,gerilimi sağlayamaz..
Hayatın üretim için insana bağışladığı konfor,üretmek yerine tüketim kaynaklı keyfe adanırsa sonuç hep aynı oluyordu.Keyfin ve konforun içinde kaybolan mutsuz,tatminsiz,intihar eğilimli kayıp insanlar..
“Hiç böyle olmamıştı kayboldum.Siyah hareli toprak altı nehirlerinde,damlardaki keman tınılarında, Aralık ayının gümüş havasında kayboldum,kurşuni gökyüzünün melankolisinde kayboldum,ah! Sende kayboldum,en tatlı kalp,en mavi rüya ,tüm ormanların üstündeki ışık ,bütün satıhlardan fışkıran his-“
Sayfa 19 - Parantez YayınlarıKitabı okuyor