Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

X

Düşünmek için, kalpsiz mi olmak gerekir sanıyorsunuz. Hayır, düşünmeyi besleyen sevgidir. Düşen insana el uzatın, mahvolan bir insanla alay etmeyin, onun haline ağlayın. Sevin onu! Onda kendinizi görün ve ona kendinizmiş gibi bakın.
Reklam
Fazla kalabalıkta boğulur gibi oluyordu.
Ne diye telaş ediyorsunuz, İlya İlyiç? Hiçbir şeyden umudu kesmemeli. İnsan kendini bir bıraktı mı yandı!
Sayfa 42

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Üç taş işçisi, üç bakış açısı...
Bir gezgin patikada yürürken bir taşocağında çalışan üç taş işçisi görmüş. Her biri bir taş bloğu kesmekle meşgulmüş. Ne üzerinde çalıştıklarını merak eden gezgin, ilk taşçıya ne yaptığını sormuş. '' Görmüyor musun?'' demiş işçi, ''Taş kesiyorum!'' Yeterince bilgi alamadığını düşünen gezgin, ikinci işçiye gidip ne yaptığını sormuş. ''Bu taş bloğunu kare biçiminde, kenarları eşit uzunlukta olacak şekilde kesiyorum ki duvarları kesiyorum ki duvardaki yerine tam olarak otursun,'' demiş adam. Gezgin, taş işçilerinin ne üzerinde çalıştığına dair biraz daha fikir sahibi olsa da hala net bir bilgi alamadığını düşündüğünden diğerlerinden çok daha mutlu bir şekilde çalışan üçüncü işçiye yönelip aynı soruyu sormuş ve şu yanıtı almış: ''Bir katedral inşa ediyorum!''
Sayfa 156
Başkalarına dair canımızı sıkan her şey, bizi kendimizi anlamaya yönlendirebilir. - Carl Jung
Sayfa 149
Reklam
Kendinize ''lazım'' diliyle konuştuğunuzda, istediğimiz bir şeyi söylüyor olsak bile beynimize olumsuz mesaj verir, olumsuz bir programlama yaparız. ''Spora gitmem lazım,''Ekibi motive etmem lazım'' sözleri bizi harekete geçirmekten çok uzaktır. Tatile giderken de ''Tatile gidiyorum,'' ''Tatile çıkmak istiyorum,'' ya da ''Bir tatile ihtiyacım var,'' deriz. ''Tatile gitmem lazım,'' demeyiz.
Sayfa 104
Kendi duygularının farkında olmayan ve onları tanımlayamayan birinin, karşısındaki kişinin duygu durumunu görebilmesi, farklı duyguları tanımlayabilmesi ve saygı duyabilmesi çok zor. Duygular, her şeyden önce derin bir bilgi taşır. İçinde bulunduğu stresi fark etmeyen lider, karşısındakinin korktuğunu ya da endişelendiğini göremez, görse bile anlam veremez. Sürekli zihnini dinleyerek hareket ettiği için olan bitene değil, olması gerekene odaklıdır. Bu da önemli detayları kaçırmasına yol açar.
Sayfa 98
Huyun suyun neyse öyle davran. Bu bir felsefe değil, böyle nitelemek abartı olur. Bir kural bu, tıpkı Benedikten Tüzüğünü'ndeki kurallar gibi.
Sayfa 10
Bugünde ol. Anda ol. Şimdi ol. Ne geçmişin hayaletlerinden kaç, ne geleceğin düşlerine sığın. Anda ol. Korkma, muhtaç olma. Dikkatini olduğun hale çevir. Vaktin evladı ol. Yaptığına, yedigine, duyduğuna, gördüğüne, baktığına, yaşadığına dikkat kesil. Pür dikkat ol
Sayfa 55
Eskilerin güzel bir sözü vardır: 'Oldum demek, öldüm demektir.' Öğrenecek bir şeyimiz kalmadığında ya da biz öyle hisseder olduğumuzda hakikate açtığımız pencereleri kapatmışız demektir. Bir arif kişinin söylediği gibi, 'konfor, ruhun bataklığıdır.'
Sayfa 34
Reklam
Annem ve babam gibi, tüm kentler, ülkeler, günler, geceler, her gökyüzü de yabancı kaldı bana. İnsanlara daha fazla yaklaştıkça bu saydıklarımdan daha fazla uzaklaşıyorum.
Sayfa 44
Tüketim toplumu yavaşlama kabiliyetimizi köreltiyor. Oysa daha az ihtiyaç duyan insanlar olabilsek, yepyeni bir özgürlük biçimiyle de tanışmış olacaktık. Modern bireyin en yaygın korkuları; başarısızlık korkusu, sıradan olma korkusu, bir hiç olma korkusu. İnsana anlam ve istikrar hissi veren değerlerin parçalandığı, her şeyin satılığa çıkarıldığı bir çağda ait olacak bir yer bulmak da zorlaşıyor. İşlerimize yapışıyor ve orayı kendimize bir sığınak kılıyoruz. Modern toplum Nazi çalışma kamplarının o bildik sloganını tekrar ediyor: Arbeit Macht Frei (Çalışmak Özgürleştirir). Oysa gerçekte düşünmek ve hissetmek için, aylaklığa, kainatı huzur duygusuyla seyredebileceğimiz uzun saatlere ihtiyaç var.
Sayfa 39
Dünyayı kendi gördükleri biçimde görmeyen, kendilerinden farklı düşünen insanları hainlikle,sapkınlıkla suçlayan kişiler; düşünce olgunluğu bakımından çocukluk evresinde takılıp kalmış olsalar gerektir.
Sayfa 33
Şiirimizin büyük üstadı Yahya Kemal ''insan bu alemde hayal ettiği müddetçe yaşar'' demişti
Sayfa 32
Hikayelere bayılıyordum. Ne kadar karışık olursa o kadar seviyorum anlatılan hikâyeyi. Küçük atımı uzun süre okşadım, sonra başımı Edmundo Dayıma çevirip sordum: "Sizce, gelecek hafta büyümüş olur muyum?.."
Sayfa 23
Gözlerinde parlıyor göksel bir ışık Bir yıldız yağmuru ışıldıyor boşlukta Görür gibiyim. Yemin ederim yoktur göklerde Daha büyüleyici, daha güzel gözler.
Sayfa 93
Reklam
Güzellik de aynı özgürlük gibi bir yanılsamaydı.
Sayfa 66
Bizi sistemin bir parçası olmazsak açlıktan ölebileceğimize inandırıyorlar.
Sayfa 63
Uzaktan bizi büyüleyen şeyler, yaklaştıkça sihirlerini kaybederlerdi..
Sayfa 30
Bir filmde izlediğimiz suni bir karakter kendi potansiyelimizden ilgi çekici gelebiliyordu bize.
Sayfa 12
Sadece eksikliklerimizde eşitiz.
Sayfa 9