Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Nuşin Esra Kaya

İnsan hem yapan hem bozan, hem seven hem kıran bir varlıktır. Bu çelişki kendisini ve diğer insanları anlayabilmesini güçleştiren en önemli etmenlerden biri olmuştur.
Reklam
Ben insanın yakınlarını sevmesinin nasıl mümkün olduğunu oldum olası anlayamadım. Bence, özellikle yakınlar sevilmez de uzaklarımız sevilir.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Olumsuz yanı, baba sevgisinin hak edilmesi gereken, umulan verilmezse yok oluverecek bir sevgi olmasıdır. Baba sevgisinin özünde su gerçek yatar: Söz dinlemek en büyük erdemdir; başkaldırmaksa en büyük suç- bu suçun cezası da Baba sevgisinin kesilmesidir. Babanın sevgisi koşula bağlı olduğuna göre onu elde etmek için bir şeyler yapılabilir, bu uğurda çalışılabilir; Baba sevgisi anne sevgisi gibi denetimimiz dışında değildir.
Yalnızlık duygusunun bilinçle belirmesi huzursuzluk yaratır; gerçekte bütün huzursuzlukların kaynağı budur.
Reklam
Şu anda, bir kerecik olsun, derdimi anlatabilsem, ölmeye razıyım, başka bir şey istemem.
Doğanın bir hatasıdır insan, soysuz bir yaratıktır, Sartre'nin bir zamanlar yazdığı gibi, boşuna çekilen acıdır.
Yüz kez canıma kıymak istedim ama hala hayatı seviyorum. Bu gülünç çaresizlik eğilimlerimiz arasında en tehlikeli olanı belki de; çünkü bir yükü, yere atmak isterken sürekli olarak taşıma ısrarı içinde olmaktan daha ahmakça bir şey olabilir mi? Varlığından iğrenmek fakat yine de onu sürdürmeye çalışmaktan başka... Ya da başka bir deyişle bizi yok eden bir yılanı, kalbimizi yiyene kadar okşamak niye?
Hiç çocuğum olmadı, sefaletimizi kimseye miras bırakmadım.
Sayfa 269Kitabı okudu
Durmak, diye düşündü. Dinlenmek... Gerçekten dinlenmek. Mutluluğun durabilmek, bir anlığına da olsa durabilmek olduğunu fark etti. Durmanın mümkün olmadığı yerde mutluluk da olmazdı.
Sayfa 337Kitabı okudu
Reklam
Aslında bizi yalnızlığa sürükleyen çoğunlukla başkasıyla karşılaşmaktır. Sohbet kendinden ve farklılıklarından bahsetmeye götürür kişiyi. Ve bu başka bizi, tarihimiz ve kimliğimiz içindeki, bencil ve yalanlar söyleyen özümüze taşır yavaş yavaş. Sanki hep öyleymişiz gibi...
Coğrafya Kaderdir.
Shakespeare, okyanusun ortasındaki çorak ve keşfedilmemiş bir kaya parçasının üstünde doğmuş ve büyümüş olsaydı bu büyük zekanın işleyeceği dışarıdan gelmiş malzeme olmayacaktı ve kendisi de böyle malzemeler icat edemeyecekti; hatta değerli dış etkiler, öğretilenler, şekillenmeler, inanışlar, esinlenmeler de olmayacaktı ve onları da kendi başına icat edemeyecekti; dolayısıyla Shakespeare hiçbir şey üretmemiş olacaktı. Türkiye'de olsaydı yine bir şeyler üretirdi... Türk etkilerinin, alışkanlıklarının ve eğitiminin en üst sınırında şeyler olurdu bunlar. Fransa'da daha da iyi şeyler üretirdi... Fransız etkilerinin ve eğitiminin en üst sınırında şeyler olurdu bunlar da. Ingiltere'de o ülkenin idealleri, etkileri ve eğitiminin sağladığı dışarıdan yardımlar sayesinde ulaşılabilecek en yüksek sınıra ulaştı.
"Ekmeğin pasta diye adlandırıldığı, tam bir kardeş kavgası doğuracak kadar ender bir katık olduğu görkemli bir ülke varmış demek!"
Dindar olmamanın daha ahlaksız davranışlara yol açtığına dair bir kanıt bulunamamasının ötesinde, bazı çalışmalar tam tersi görüşü destekliyor. 1934'te Abraham Franzblau, dini inançların kabul edilmesiyle üç ayrı dürüstlük ölçütü arasında ters bir bağlantı bulmuştu. Dindarlık arttıkça dürüstlük azalıyordu.
Sayfa 271Kitabı okudu
46 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.