Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
Tekin ELARSLAN
Tekin ELARSLAN
@Tekinelarslan
Fen bilimleri Öğretmeni
Elazığ, 24 Ocak
466 okur puanı
Aralık 2019 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
Sokratesin ölümünden sonra kaleme alınan diyalektik yöntemle doğruya ulaşmaya çalışılan güncelliğini koruyan ve korumaya da devam edecek olan her sınıftan insanın ruh durumunu, kibrini ve bilge görünenlerin bilgeliğin gölgede bıraktığı harika bir eser.
Kitap 4 bölümden oluşuyor;
1. Bölümde sokratesin din hakkında bilgili görünen biriyle soru cevap tarzında tartışarak aslında karşınındakinin bilgili olmadığını gösterip cahilliğini ortaya dökmeye çalışırken kendisinin de dine olan bakış açısını anlatıyor.
2. Bölümde mahkemeye verilen Sokratesin harika savunmasını içeriyor. Bu savunmada sokratesin genel durumunu ve hayata olan bakış açısını anlayabiliyoruz.
3. Bölümde Sokratesin mahkum edilmesinden sonraki savunmasını içeriyor. Her ihtimale karşı kafasında oluşan düşüncelerin sağduyu temelli olduğunu görüyoruz.
4. Bölümde mahkum edildikten idamına kadar geçen sürede insan ruhu hakkındaki savlarını ve da yanaklarını içeriyor.
Bunların yanında sokratesin felsefenin soru cevap yoluyla doğruya ulaşma çabasını, ölümü bile yaşamaktan daha değerli gördüğü savını, erdem üzerine olan bakış açısını, kibire teslim olan ruhların hayata bakış açısını, egonun insan üzerindeki etkilerini ve benzeri bir çok etik kurallarının oluşu ve olmaması gibi durumların diyalektik yolla okuyuca sunan anlaması biraz zor olan harika bir eser. Üzerine fazla konuşmaya gerek yok. Okumayanlar alıp direkt okumaya başlasın
Keyifli okumalar
Kitapla ilgili olumlu ve olumsuz eleştiriler var. Kimisi çok överken kimisi yeriyor. Tabi herkesin kitaptan beklentisi ve anlayış tarzı farklıdır ama okumayanlar için söylüyorum siz siz olun önyargı ile hiçbir kitaba yaklaşmayın ve okumamazlık etmeyin.
İki şehrin hikayesi Paris ve londra şehirleri arasında yaşam mücadelesi veren bir
Daha önceleri yazarın Dijital Kale ve Da Vincinin Şifresi adlı kitaplarını okudum iki eserde çok iyi kurgulanmış ve okuması büyük bir zevti. Melekler ve Şeytanlar bende diğer iki kitaptan daha büyük bir haz bıraktı. Cok iyi kurgulanmış çokça sürprizleri olan cok kaliteli bir eser. Kalite demişken eserden bahsedelim biraz.
Harvard Üniversitesi simgebilim profesörü Robert Langdon bir sabah CERN'e davet edilmesi ile ilgili bir faks alır ve alelacele CERN'e gider. Burada yaşanan bir cinayeti çözmesi istenir kendisinden ve bu cinayet üzerine illuminati tarikatı ile ilgili serüven başlar. Bu serüven de bizleri tarihi bilgiler, bilimsel bilgiler, Vatikan şehrinin sokaklarının tasvirleri bekler ve bizi hikayenin içine alır. Çokça şaşırıp çokça yanılıp hikayeyi yazarla birlikte yaşacaginiz harika bir eser. Diğer kitapları gibi soluksuz okunacak bir kitap olmuş. Okumakta tereddüt etmeyin alın okuyon ve günümüzden uzaklaşıp Vatikan sokaklarında gezmek için acele edin.
İyi okumalar.
Okur Takip Önerileri
Kitapla ilgili incelememe başlamadan önce eserle ilgili olumlu ve olumsuz olan çok fazla eleştiriler var bunlara değinmek istiyorum.
Kimi kesim eseri, kurtuluş savaşı sırasında verilen mücadelenin(düşünce düzeyinde) önemi açısından överkenken kimi kesim ise kurtuluş savaşında şehit düşen köylüleri eleştirdiği için yeriyor. Bana göre iki kesim de
Gogol'un hayatıyla ilgili yazılanları okuyunca çok üzüldüm. Bipolar bozukluğu olan yazarımız incelemesini yaptığım ve sizinde okuduğunuz kitabın ikinci kısmını 10 yıllık bir süre boyunca yazıyor ama bir şeyler eksik gibi geliyor kendisine bir yerler tam olmuyor gibi hissediyor ve hastalığın verdiği bir nöbet sırasında sinirlerine hakim olamayan
Tanrı da olsan çirkinsen ötekileştirilirsin...
Tanrı da olsan kadından hor görülürsün...
2021 yılının okuduğum ilk kitabı ve mitoloji kitaplarında okuduğum ilk kitap. Mitolojiye merakı olanlar bir solukta okuyup bitirmiştir. Merakı olamayanları da kendine bağlayan bir kitap ben kirke.
Kitabı nasıl anlatsam bilemiyorum dilim döndükçe anlatmaya başlayayım.
Güneş tanrısınin cadı kızı olarak doğan kirke doğduğu an çirkinliğinden dolayı anne, babası, kardeşleri ve diğer tanrılar tarafından hor görünmeye başlıyor. Kendini eksik gören kirke, bu eksikliğini birine bağlanmayla gidermeye çalışıyor ve kendisine ilk ilgi gösteren(tanrı olduğu için) bir insana aşık oluyor. Aşkı uğruna (bana göre kendisine dayatılan eziklik duygusu) cadılıgını kullanıp cezalandırıliyor ve bir adaya hapsediliyor.
Adaya hapsedilmesinden sonra kendini bulma yolunda tek başına mücadele ediyor. Kitabı bu şekilde özetleyebiliriz. Şimdi bu kitabın bende bıraktığı etkiyi söylemeye çalışayım.
Kirke ile birlikte insanların iki yüzlügunu, çıkarı için neler yapabileceklerini, kadınların küçük görüldüğünü öğreneceksiniz. Sevgisiz büyüyen bir kişinin yaşadığı sorunları başka durumlara bağlanmasınin verdiği hüznü hissedeceksiniz. Bir annenin neler yapabileceğine, nelere dayanabilecegine sahit olacaksınız. Kitabın dilide anlaşılır, okunması kolay bu durumda Kirke ile birlikte olayları anlık yaşıyormuşsunuz gibi hissediyor.
Mitolojiye merakınız olsa da olmasa da mutlaka okuyon harika bir kitap. İlyada ve Odysseia kitaplarını okumam için içimde büyük heves uyandırdı. Basit bir kitap görüpte okumamazlık yapmayın.
Keyifli okumalar...
Gogol'un okuduğum ilk eseriydi ve kalemine tasvirlerine hayran kaldım. Dostoyevski'nin "hepimiz Gogol'un Palto'sundan çıktık" derken ne demek istediğini gayet iyi anladım.
Benim okuduğum kitabın içerisinde beş adet hikaye bulunuyor. Her hikaye kendi içerisinde psikolojik tahlil yapıyor. Taşı, toprağı, insanı, resimleri çok güzel tasvir ediyor. Ben bu kitabın tasvirlerine hayran kaldım. Eğer uzun tasvirler sevmeyen biriyseniz biraz sıkabilir sizi benim gibi seven biriyseniz kitaba hapsolursunuz. Bir sonraki kitabını okumayı sabırsızlıkla bekliyorum. Sadece tasvirlerle yetinmiyor aynı zamanda her kesimde bulunan Rus halkına ince göndermeler yapıyor. Okurken anlatılan çevreyi, insanların yüz hatlarını , insanların psikolojilerini hayalinizde çok net canlandırabiliyorsunuz. Bir kitabın en çok sevdiğim yönünde budur. Okurken beni dış dünyadan koparıp kitaba hapseden tasvirler. Bu kitapta bunu çokça yaşadım.
Espirileri olsun, ince göndermeleri olsun gülerekken düşündüren cümleleri olsun her anlamda beni etkilenen bir eserdi. Okumanızı tavsiye ederim demiyorum. Alın ve okuyun.
Bir Delinin Anı Defteri - Palto - Burun - Petersburg Öyküleri ve FaytonNikolay Gogol · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201955,6bin okunma
Yazarın okuduğum ve bundan sonra tüm kitaplarını okumama vesile olacak ilk kitabı.
Yazar hakkında iyi ya da kötü yorum yapanlar beni alakadar etmiyor sizi de etmesin. Biz okurlarlara lazım olan yazarın kaleminin kalitesi. Önyargılarla yaklaşmayın alın okuyun ve yazarin kalem kalitesini görün. Her kitaptan alınan bilgi, bakış açısı farklıdır. Bu kitap da farklı bir bakış açısı kazandırıyor insana diyip esere kısaca göz atmak istiyorum.
Eser Uygur'lara ait bir masalla başlıyor. Eşi öğretmen olan Selim Pusat'ın başından geçen olumsuz bir olaydan dolayı yaşadığı duygu bunalımını anlatıyor. Yazar kahramanın yaşadığı psikolojik sıkıntıyı çok iyi tasvirlemiş. Yer yer hayal ile gerçeği kahramanla birlikte sizde karıştırıyorsunuz. Yazarın yaratığı olay örgüsünü her kelimesine kadar hayal dünyanızda yaşıyorsunuz. Bu benim gibi yaşayarak okumayı sevenler için biçilmiş kaftandır. Osmanlıca kelimelerin olmasi bazen yoruyor ama arkasında ki sözlük olması güzel olmuş.
Kısaca söylemek gerekirse: yaşadığı olay sonucu duygu bunalımı yaşayan birinin, eşine ve kendisine verdiği zararların sonunucunun nerelere kadar gelebileceğini ve bu sonuca gelene kadar yaşanılan buhranın yanında bazı şiirler, dörtlükler, beyitlerle süslenmiş, aşk, dostluk gibi kavramların dibine kadar inilmiş, tavirleriyle insanı kendisine hayran bırakan bir eser diyebiliriz.
Başlangıçtada söyledim ben geç tanıştım yazarla keşke daha önce tanışsaydım. Herhangi bir yanlı duyguyla kitaba başlamayın alın ve okuyun.
Böyle muhteşem bir eseri 2 haftada yazmış diye bir şey okudum. Tebrik etme ve şaşkınlık arasında bir duyguda kaldım. Neyse biz kitaba bakalım en iyisi..
Eser ismindende anlaşılacağı gibi Werther adında bir gencin kendi bulma macerasını arkadaşına yazdığı mektuplarla başlıyor. Zamanla bu mektuplar imkansız bir aşk mektupları haline düşünüyor. Werher'in arkadaşına, görüp etkilendiği çok derin hisler beslediği Lotte adında nişanlı bir kızdan bahsetmesiyle devam ediyor. Werher'in yaşadığı duygu yoğunluğuna acaba, imkansız aşkın neden olduğu bir bunalım mi demeden alıkoyamıyorsun kendinizi.
Kısaca özetlemek gerekirse, aşkın insan üzerinde fizyolojik ve psikolojik etkilerinin neler olabileceğini nelere sebebiyet verebileceğini yazdığı mektupta iliklerinize kadar hissediyorsunuz. Aslında inceleme aracılığıyla ne kadar kelime kullanırsak kullanalım Werher'in yaşadığı acıları, sevgisinin büyüklüğünü, imkansız aşkının hayatı üzerindeki etkilerini tam anlamıyla kelimelere dökmek imkansız. Bu yüzden okumanızı tavsiye ederim defalarca okunacak bir kitap.
Keyifli okumalar..
Genç Werther'in AcılarıJohann Wolfgang Von Goethe · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2021120,9bin okunma
Aşkın Bedeli
İncelemeye geçmeden önce böyle harika bir eseri daha önce neden okumadım diye kendime kızıyorum. Neyse kitaba geçelim en iyisi
“İngiliz kanıyla Türk kanı bir midir madam?”
“Mikroskop altında İngiliz kanını görmedim. Rengi bizimki kadar kırmızı mı yoksa mavi mi, bilmiyorum. Fakat Türk kanı ateş gibi sıcak ve kırmızıdır.”
Beni etkileyen cümlelerden sadece biri..
Evet kitabı okumayanlar bile duymuştur bu eseri , az çok tahmin ediyordur içeriğini ama kurtuluş savaşı yıllarını anlatıyor gibi basit bir cümle kurmak hem kitaba hem yazara hakaret olur dedik ve konuyu dağıtmadan kitabımıza bakalım.
Yazar, hastanede iki bacağını kaybetmiş Peyami isimli kahramanımızın hatıra defterinden anılarına pencere açarak bizi kitabın içerisine alıyor. İçe kapanık olan kahramanımızın kendisine annesi tarafından evlilik için önerilen Ayşe ismindeki kişiye olan aşkını okurken çok duygulanacaksınız. Yanında da Kurtuluş Savaşı için verilen mücadelenin ne denli çetin geçtiğini unutmamak üzere bizlere hatırlatıyor. Vatan aşkı için giyilen ateşten gömleğin yanına beşeri aşk için giyilen ateşten gömlek eklenince eserimiz ortaya çıkmış.
Eski kelimelerin çokça geçtiğinden dolayı kitabın dili ağır ve akıcılığı yavaş oluyor.
Mutlaka okunması gerekiyor ve çevrenizdeki okumayan kişilere de mutlaka okunmasını önermeniz gereken bir kitap.
"Her azamız kopuncaya kadar İzmir yolunda kılıcımızı kınına koymayacağız."
Bu vatan kolay kurtulmadı biz onlara çok şey borçluyuz. İyi okumalar..
SEVGİNİN ÖNEMİ
"Mutluluk benim için bir hastalıktır, beni zayıf düşürür. Zira bu mutluluğun bir düş gibi yok olup gitmesinden korkuyorum"
Klasik eserlerin incelemesi nasıl yapılır bilemiyorum ama söyleyeceğim bir kaç cümle var.
Eser, bildiğimiz ve artık sıradanlaşmış olan yasak aşkı konu alıyor. Hikayemiz ,kahramanımızın 2 ayrı kadınla olan
Bu kitap tüm ötekilestirilmiş, ötekilestirilmeye mahkum edilmiş insanların kitabıdır. Irkçılığın psikolojik bir hastalık olduğunu anlamayanlara çocuklar gözünden yazılan güzel bir eser.
Kitabın konusuna gelecek olursak ;
Avukat olan bir baba ve iki çocuğunun normal gibi gözüken hayat hikayesini, bir çocuk gözünde anlatılması diyebiliriz.
Başlangıçta biraz sıkıcı gelebilir lakin kitabı ortalarında ve sonlarında her şey açığa kavuşuyor. Başlangıçta ki sıkıcılık sonlarda anlamlanmaya başlıyor.
Kitap, ırkçılığın berbat yüzünü gösterme konusunda güzel bir farkındalık oluşturuyor. Sade bir dille yazılmış olup verdiği mesaj olarakda epeyi güçlü bir eser.
Bana göre, Kitabın en can alıcı noktası ise; sürü psikolojisine uymuş bir toplumun içler acısı halini göstermesidir.
Kitabın özeti aslında şu cümledir :
"Başka insanların yüzüne bakabilmek için ilk önce kendi yüzüme bakabilmeliyim."
İyi okumalar.
Yanıltan Gerçekler
"Duyularınıza güvenmek konusunda alacağınız ilk ders şudur:
Siz siz olun , güvenmeyin!
Bir şeyin doğru olduğuna inanmaniz ya da doğru olduğunu bilmeniz, onun gerçekten doğru olduğu anlamına gelmez."
Beynin işleyişi ile ilgili az çok merakınız varsa bu kitabı mutlaka okumalısınız.
Eser nöroloji üzerinde uzmanlaşmış bilim adamının; tecrübelerini, gecmisten günümüze kadar gelen bilim adamlarının beynin işleyişi üzerine yapmış oldukları incelemeleri teorileri derleyip günümüz teknolojisiyle elde edilen bulgularla harmanlayıp biz okurlara sunuyor.
Kitabın okunması kolay anlaşılır bir dille yazılmış bu sayede okuyucuyu yormadan hızlı ve etkili bir anlama oluşturuyor okuyucuda.
Yazarın anlatım tarzı ise merak duygusunu uyandırmayı başarmış.
İşin içine beyin girince meraklanmamak elde değil zaten. Bilinç ve bilinç dışı bilgilerin bizleri nasıl yönlendirdiğini bilinçli zannettiğimiz hareketlerimizin aslinda bilinç dışı tarafından yönlendirdiğini örneklerle anlatiyor.
Beynin karmasik yapısını içimizde bulunan mükemmel bir yapınin işleyişini mevcut verilere göre bizlere sunuyor. Beyinde gerçekleşen çok küçük bir hasarın bile insanın kişiliğinde meydana getirdiği büyük değişiklikleri örneklerle bizlere sunuyor.
Nedensellik bakış açısıyla verdiği tüm örnekler üzerinden kişiliğin gerçek yüzünü gösteren harika bir eser.
Okurken büyük sevk alacağınız bir yapıt olduğunu düşünüyorum. Bundan dolayı da okumanızı tavsiye ederim.
Özgürlük
Bütün insanlar eşittir ama bazi insanlar diğerlerinden daha eşittir.
Özgürlük kavramının öneminden yola çıkan ve özgürlük uğruna nelerin fada edildiğini gösteren bir eser.
Özgürlüklerin bedeline karşı , toplumsal olarak çekilen zorluklara değiniyor yazar ama yöneticilerin özgürlüğü bir enstrüman olarak kullanip nasıl cikar sağladığı insanlari nasıl kandırdiklarını bizlere gösteriyor.
Bu kitabi okurken Nietzsche'in su sözü aklima geldi; "Özgür mü diyorsun kendine sana hükmeden düşünceni duymak isterim" diyor. Tamda bundan bahsediyor birilerinin özgürlük enstrümanını kullanıp toplumun geri kalanını nasıl kandırdıklarını gösteriyor. Özgürlük paha biçilemez bir mücevherdir. Ama doğru kişilerin doğru düşüncelerin altında...
Kitap tabi bu durumları hayvanlar üzerinden götürüyor ve yazar lideride bir domuzdan örnek alıp bizlere anlatıyor. Seçtiği hayvanda düşünce katline nasıl uyduğunun göstergesi.
Fazla söze gerek yok kitap bizlerin herhangi bir düşünceye saplanip kalmamızı sorgulama yeteneğimizi kullanmanızı aksi taktirde ne gibi yıkıcı sonuçları olacağını acı bir şekilde bizlere sunuyor.
İnsanı insam yapan tek değer düşünme yetisidir eğer ki kişileri bu yetkilerini başkalarının eline verdikleri zaman yaşarken ölmeyi bu dünyada tatmaktan kaçamazlar. Hangi görüşe mensup olursak olalım tek yapmamız gereken söylenenleri akıl süzgecimizden geçirip yaşamımıza lanse etmemiz gerekir.
Kolay yoldan
Eser toplumsal yapının, para hırsının, emek harcamadan elde edilen şeylerin önemli olmadığını vurguluyor. Yazarin kalemine diyecek bir şey yok zaten. Akıcı olaylara kendini kaptırma, olayları zihninde canlandırma bakımından cok etkileyici bir eser.
Günümüzde kısa yoldan köşeyi dönme tabirinin nelere mal olacağını gözler önüne sermiş.
Kumarbaz kitabını ilk elime aldığımda gazinolarda kumar masalarında geçeceğini zannettim evet yine kunar masaları ön planda ama Dostoyevski burada kumarın kişinin üzerinde ki psikolojik durumunu ön plana çıkarıyor.
Paranın insanlar için ne kadar önemli olduğunu vurguluyor ki bu durum bugün içinde geçerli yarın içinde geçerli olacak...
Bizler hep kısa yoldan nasıl zengin olabiliriz derdindeyiz emek kavramını pek ön planda tutmuyoruz.
Tembelliğin kişilik üzerindeki yıkıcı etkilerini gözler önüne seren, aşk kavramında paranın etkisi vurgulayan çarpıcı bir eser.
Okuması güzel, anlatımı güzel, tasvirleri güzel bir kitap.
Kendi adima söyleyeyim Dostoyevski'nin kitaplarında ben hep psikolojik sorun görüyorum. İnsanların egolarına nefislerine nasıl yenik düştüklerini görüyorum. Ve her okuduğum kitabında kendime pay çıkartıyorum.
Anlık zevklerin, hırsların kişilikleri nasıl yok ettiği gözler önüne seren kumarbaz kitabı her anlamda okunmasi gereken bir eser.
