Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Zehraglm

Zehraglm
@Zehra__glm
Kitapsever " Kalbinizin raflarına kitaplar dizin" Lâ Erdi
BİRİNCİ GÜN: Özgüvenin altı temel faktörünü kavrayın
"Hayatınızın sorumluluğunu ne kadar alırsanız, o kadar çok kendinize saygı duyarsınız. O kadar güvenle kendinizi savunur, hayattan istediğinizi, ihtiyacınız olanı ve hak ettiğinizi aldığınızdan o kadar emin olursunuz."
Reklam
UÇAK PERSONELİNİN BAŞARISI
"İnsanlar onlara ne söylediğinizi unutabilirler, insanlar onlara ne yaptığınızı da unutabilirler; ama insanlar onlara kendilerini nasıl hissettirdiğinizi unutmazlar."
İnsanlar sükûnetten tatmin olmalı demenin yararı yok; eylem içinde olmalıdırlar; eğer bulamazlarsa yaratacaklardır. Milyonlarca kişi benimkinden çok daha sakin yazgıya sahiptir, milyonlarca kişi kaderine sessizce isyan ediyordur. İnsanların sessiz hayatlarında kim bilir kaç isyan mayalanmaktadır.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Kalbim şakıyan bir kuş gibi Su verilmiş bir sürgünde yuva kuran; Kalbim bir elma ağacı gibi Dallarını güdük meyvelerin eğdiği; Kalbim gökkuşağından bir kabuk gibi, Durgun bir denizde kürek çeken, Kalbim bunların hepsinden daha mutlu, Çünkü aşkım geldi bana.
Umutsuzluğa düşme, hatta umudunu yitirmediğin şeylerden bile; sen, olanaklarının sonunun geldiğini sanırken bakarsın yeni güçler belirir. Yaşamak denilen şey de budur...
Reklam
"Hayat bizi, nelerden vazgeçildiğini anlamamıza bile fırsat vermeyen devamlı bir kaçış, bir ayrılıştır."
Hocam, ben çocuklu bir anneyim. Bir anne için çocuk ne demektir ve bir çocuk için de anne ne demektir çok iyi bilirim. Evde ne zaman çocuklarımı kucağıma alıp sevmek istesem o an Gazzeli yetimler ve öksüzler gözümün önüne gelir. Ambargo altında yaşadıkları çile ve acılar yüreğimi sarar. Onları hatırladıkça utancımdan çocuklarımın yüzüne bakamaz olurdum. Sonunda karar verdim, her gün bu utancı, bu acıyı yaşamaktansa, bu gemi ile Gazze'ye gidip mazlum çocukların acısını belki hafifletebilr, anne sıcaklığını birkaç günlüğüne de olsa onlara tattırabilirim. Filistinli dul bacılarımın yalnızlığını biraz giderebilirim diye düşündüm. Bunun için buradayım. Anadolulu bu annenin asaleti, cesareti ve adanmışlığı karşısında hem küçüldüm hem de övündüm. Ben şimdiye kadar annelerin şefkatlerini sadece kendi yavrularına tahsis ettiklerini sanmiyordum. Meğer ki Anadolu'da öyle analar var ki dünyanın diğer ucundaki yetimler için şefkat transferinde bulunuyorlar.
Bizim düşündüğümüz tek şey; camideki emanetleri bir an önce sahiplerine ulaştırmaktı. İşte biz, kardeşleriniz olarak geldik demek, Gazze kuşatmasını delmek, mazlum kardeşlerimizle kucaklaşmaktı.
Filistin İçin İnsanlık Senfonisi
İzmir'den 9 yaşındaki Yusuf Ekinci çok sevdiği sarı kanaryasını gemiye göndermiş. Gazzeli yetimlere hediye ediyor. Filistin aşkını ve aşısını yüreğinde taşıyan Yusufcuk, kanaryasını gönderirken mesaj vermeyi de unutmuyor. " Kafesin içindeki kuşu Filistin topraklarında özgür bırakmanızı istiyorum. Bu kuş, özgürlüğü Filistin'de yaşasın." Evet, haberi ve mesajı çocuktan alacaksın. İşte çocuklarımızdaki özgürlük ruhu ve muştusu...
İnsan ki hayatı en kıpır kıpır yaşayan ve hareket sonunda mutlaka nihayete erecektir hükmüne her daim başkaldırandır.
Reklam
Bir şeyle meşgul olmak, benim için artık vazgeçilemez hale gelmiş çabalama ile oyalanmayı yaratmak için, başka partileri içeren bir başka kitaba ihtiyacım vardı aslında.
İşte buyur: On üçüncü sahifede bir gazel! " Ey gönül düştün düşeli aşka sen Hürrem misin/ Yoksa dünya işleriyle uğraşan sen misin?" " Ne demek?" " Hey Allah anlamaz ki... Yerin cennet ola Aşık Ömer Efendi! Bana demekte ki: ' Dünya işlerine sakın canını üzme! Sersem olursun' demekte..."
Sayfa 333Kitabı okudu
" Seni tanımadan önce ağaçların çiçek açtığı ve yaprak döktüğü ve mevsimleri hep kaçırırdım derdi resim yapmayı sevdiğim halde denizin mavisini bilmezdim, yaprağın yeşilinin her mevsimde değiştiğine dikkat etmemiştim. Seni tanıdıktan sonra gözleri yeni açılmış bir küçük hayvan gibi çevreyi şaşkın ve hayran bakışlarla insanı ve insan olmayanı ayırmadan incelemeye başladım."
Korkuyoruz. Düşünmekten ve sevmekten korkuyoruz. İnsan olmaktan korkuyoruz.(Tutunamayanlar)
Sevmek zor geliyor. Alışmamışım yoruluyorum. Her an sevdiğimi düşünemiyorum. Bazen atlıyorum. Boşluklar oluyor. Bunları boş sözlerle doldurmaya çalışıyorum. Oysa ben her an sana bakmak, bir sözünü kaçırmamak; bir kıpırdanışını, yüzünün her an değişen bütün gölgelerini, her an yeni sözler bulup söylemek istiyorum. (Tutunamayanlar)
Sayfa 6 - Oğuz AtayKitabı okuyor
Bir dünyada, hükümetin mahpususundan hadi kurtuldun diyelim, peki yarın öte dünyada napacaksın? Parası için adam vuranın namazı kılınmaz. Yatacak yeri yoktur. Peygamber arkalamaz.
Sayfa 265Kitabı okudu
Reklam
İçimize böyle, herkesin kendine göre bir Hamleti girdiği zaman, yalanlara pek yakınızdır. Şu dakikada iki çift güzel söze yalan da olsa inanabiliriz. Demek bu hal insanın çok akıllı olduğu an değil. Aptallık, delilik anıdır da diyemiyorum. Bu an usturanın üzerinde durma anıdır. Bir nevi sırat köprüsü. Bu anları yaşayan her insan şifasını da kendi bulur. Kimi bir duş yapar, kimi sokakları sersem sersem dolaşır...
Dünya kötüleşmiş. Utanma kalmamış!
Sayfa 187Kitabı okudu
Biraz sonra öğreneceğimiz gibi bu devrin para sıkıntısı olduğunu keşfettim. Para sıkıntısının yüze, hale, renge neler kattığını sanki bilmiyormuşum.
Kitaplar, bir zaman bana insanları sevmek lazım geldiğini, insanları sevince tabiatın, tabiatı sevince dünyanın sevileceğini oradan yaşama sevinci duyulacağını öğretmiştiler.
Bak, yine hatırıma geldi. Cıgara yakılmaya, yol sorulmaya, ne münasip görülmek, ne de münasip görülmemek iyi bir şeydir. Tuhaf değil mi? Dikkat edersen sevgilim, her iki cins insan da bir iki aşırılık vardır. Birisi azametli ise, ötekisi pek düşkün, birisi kılıklı ise, ötekisi kılıksız, birisi mağrursa, ötekisi laubali, birisi temizse, ötekisi pis... Bu işin ortası yok, sevgilim: Ne intihap edilmek, ne intihap edilmemek isterim. En iyisi rey vermek galiba! Onun da bir vebali var: En iyisi sevgilim, kibrit sahibi olmak, yolu iyi bilmek, planı çizmeden yola çıkmamak. Ne hakkımız var, değil mi sevgilim, herhangi bir adam hakkında, peşin hükümler sahibi kesilmemize?
" Al paramız sende duracak bundan böyle... Düğün yapanlardan gücüne göre para alırsın. Delikanlıyı güzel güt! Delikanlı birbirine tutkun olsun. Eski töre bozulmasın. Ağalığın yüceliği de var cüceliği de... Hiç unutma!
Reklam
-Annen var mı senin? -Var tabii. -Ne iş yapar? -Çamaşıra gidiyor? -Sen ne olacaksın büyüyünce? - Ben mi? Dedi. Gözlerini gözlerime kaldırdı. İkimiz de mavi mavi baktık. - Ben, dedi, boyacı olacağım. - Ne boyacısı? - Kundura boyacısı. - Neden kundura boyacısı? - Ya ne olayım? - Doktor ol, dedim. - Olmam, dedi. - Neden? - Olmam işte. - Neden ama? - Doktoru sevmem ki. - Olur mu ya? Bak, dedim. Doktor sevilmez olur mu? - Tabii sevmen, dedi. Annem hasta öldü. Evimize geldi. Kumbaramızı kırdık. Bütün yirmi beşlikleri ona verdik. Sonra çeyrekler kaldı. Onlarla da reçeteyi yaptırdık. O da zorla. - Ama annen iyileşti. - Annem iyileşti ama paramız gitti. İki gün yemek yemedim ben.
Borç verdikten sonra kötü olacağına verme de kötü ol, daha iyi... demekte yiğit Köroğlu
Mustafa böyle söyleyerek hayvanın yularını salladı. İsmail semere tutundu: "Aman, aman! Dur yahu! Beri bak, sen neden hayvana binmedin? " Binmedim çünkü yazık ve de günah! Sen günahı nereden bileceksin? Şu kadar yük...Dört saat yol... Dönüşte de seni taşımakta... Çektiğin okkanın önemi yok, günahlarının hesabı bellisiz... Hayvan düşer ölür. Bu alıntıyı paylaşmamın sebebi malum hayvanlara işkence eziyet kol gezerken sırf kendi çıkarları için hayvanları denek olarak kullanmaları...
Sayfa 150Kitabı okudu
Bilirsin Müslüman kısmı, ekmeğini yediği yere kötü bakmaz. Ekmeğini vermeyince? Aklım ermez.
İnsanoğlu yalanı neye söyler? En çok korkudan söyler. Bir de şakadan söyler.
Sayfa 134Kitabı okudu
İhtiyarlık üzerine
İnsan, kuvvetini idare etmesini bilmeli. Yalnız gücünün yettiği kadarına el atmalı. Ancak böyle olursa insan" Artık eski kuvvettim kalmadı." Diye hayıflanmaz.
Sayfa 105Kitabı okudu
Reklam
Bu hikayeyi anlattıktan sonra Oursler diyor ki: " Gecirdiğim tecrübe bana gayet mühim bir şey öğretti: Şartlar ne kadar güç ne kadar ümitsiz olursa olsun insanlar, kendilerinden samimiyetle bir şey istediği zaman onu vermeye, yardım etmeye, iyilik etmeye hazırdırlar. Bu, yalnız büyük adamlar için böyle değildir, insanların pek çoğu da aynı hislerle doludurlar. Yeter ki insan bir yardımı gönülden istemiş olsun"