Bilgelik yaşanılmış olanı anlamakla başlar, ki zaten geçmişi bilmeyen bu günü kavrayamaz.
Geçmiş, geleceği içinde saklayan sırlarla dolu bir aynadır. Eğer o aynaya yeterince bakarsan zamanın sırrını da görürsün, hayatın manasını da.
İnsan, kendi fani kaderini ve yaşamında başına gelen berbat olayları haklı göstermek için, önüne çıkan tüm engellerin ve tüm kötülüklerin kendi dışındaki olaylardan kaynaklandığına inanır. Dünyanın, kendisinin bir yansıması olduğunu aklına bile getirmediğinden ve aynadaki yansımayı değiştirmek için kişinin önce kendisini değiştirmesi gerektiği gerçeğini anlamazdan gelerek olayları, dış koşulları ve diğer insanları suçlar, şikayet eder ve kendini haklı çıkarır.
Hep aynı olaylarla karşılaşıyorsun, çünkü sende hiçbir şey değişmiyor. Benzer benzeri çeker. Cenneti yaşayan cennete, cehennemi yaşayan cehenneme doğru yol alır.
İnsan gibi geçici bir varlığın her zaman o kadar ender olarak gelen uzaktaki bir geleceğe bakması ve üzerinde bulunduğu şimdiki zamanı önemsememesi ne delilik!
Bu bayağı bilgiçler hoş görülen kuralsızlıkla özgürlüğü, mutlu edilen çocukla şımartılan çocuğu karıştırıyorlarsa, onlara bunları ayırmalarını öğretelim.
Ona göre insan ruhunun en az tahammül edebildiği şey, -belki daha ötesi olmadığı, kendimize mühlet vermeden yaşamaya mecbur olduğumuz için olacak- saadettir.