Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ahmet gel sarılayım accııık sana :/
Böğür böğür ağlamak istiyorum. Nereye gideyim? Benim yerim neresidir? Kimlere doğru varayım? Beni kimler anlar? Kimler derdime deva bulur? Beni bu illetten, beni bu gurbetten kim kurtarabilir? Hangi kardeş? Hangi hemşire? Hangi can yoldaşı? Hey, ana toprak, ne kadar merhametsiz, ne kadar katısın? Benim ıstırabıma ne kadar yabancısın? Ben senin üvey evlâdın mıyım? Yoksa sen mi benim üvey anamsın? Eğer, ben senin üvey evlâdın isem bu kolu kimin yolunda feda ettim?
Sayfa 86 - İletişimKitabı okudu
O acı var ya o acıııı….
Gülümsedi acı acı, gamzesini gördüm. Dünyanın en derin çukuru gibiydi, içine düştüm, kayboldum. Bir daha da o çukurdan çıkamadım.
Sayfa 54 - DevranKitabı okudu
Reklam
Orhan abiiiii adamın hasısın sen… Sahi kaldı mı böyle sevmeler ?
Bana inanma, beni sevme, beni anlama, hepsine razıyım; yeter ki ben seni seveyim. İşte seviyorum da.
Sayfa 118 - Yalnız Seni ArıyorumKitabı okudu
Yakın tarihi acılarla örülmüş bir halkın yine acıklı hikayelere sığınmasını Batılı sosyolojik argümanlarla açıklayabilmenin pek mümkünatı yok. Güldüren şeyleri de seviyoruz fakat "gerçek olan acııklı olan" diye düşünüyoruz.
Sayfa 210Kitabı okudu
Gazâlî, İhyâ’’nın Şerhu acâibi’l-kalb bölümünde ruhun (kalb) güçlerinden bahseder. Ona göre kalp sultana, bedenî güçler de yardımcı, hizmetçi ve ordulara benzer. Kalbin bazı güçleri baş gözüyle, bazıları da akıl gözüyle görülür. Kalbin baş gözüyle görülen ordusu el, ayak, göz, kulak, dil ve diğer dış ve iç organlardır. Bunların her biri fıtratları gereği kalbe boyun eğip hizmet eder. 262 Kalp meselâ göze açılmasını emrettiğinde göz açılır, ayağa hareket etmesini emrettiğinde ayak hareket eder, dile konuşmasını emrettiğinde dil konuşur. İnsan, nasıl ki yolculuk yapmak için binit ve azığa ihtiyaç duyarsa Allah'a kavuşmak amacıyla yaptığı yolculuk için de bu orduya ihtiyaç duyar. Kalbin bineği beden, azığı ise bilgidir. Kul en uzak menzile ulaşmak için, dünya isminin de işaret ettiği üzere, en aşağı menzili geçmek zorundadır. Fakat bunun için bedenini koruyup kollaması gerekmektedir. 263
Ruh söz konusu olduğunda düşünürleri en çok meşgul etmiş sorulardan biri de, kuşkusuz onun beden ile nasıl bir alâkasının olduğudur. Öyle anlaşılıyor ki Gazâlî, ruhun bedene taallukunu ruh sırrına dâhil olan bir husus olarak görmektedir. Nitekim Şerhu acâibi’l-kalb’de çoğu aklın idrak etmekte âciz kaldığını belirttiği bu alâkayı, arazların cisimlerle, vasıfların mevsuflarla, aleti kullananın aletle, yerleşenin yerle alâkasına benzetir. 226 Maâricü’l-kuds’te de bedenin, nefsin bir aleti ve memleketi olduğu belirtilir. Öte yandan hâdis nefsin cevherinde, bedenle meşgul olmaya ve bedene doğru çekilmeye meyilli tabiî bir heyetin bulunduğu da söylenir. Bu heyet, onun o bedenle özelleşmesinin gereğidir. Nefis ile beden arasındaki bu münasebetin hakikati insana gizlidir, zira bu münasebet başka birçok münasebeti içermektedir. 227
Reklam
İnsanın iki şeyden yaratıldığını düşünen Gazâlî, Kimyâ-yı saâdet’te bu iki şeyden birinin baş gözüyle görülen zâhir yapısı, diğerininse kalp gözüyle görülüp baş gözüyle görülmeyen “bâtın mânâ”sı olduğunu ve birincisine beden, ikincisine ise ‘nefis’, ‘cân’ veya ‘dil’ denildiğini söyler. Ona göre insanın hakikati işte bu bâtın mânâdır. 188 Gazâlî, İhyâ’nın Şerhu acâibi’l-kalb bölümünde ise bu bâtın mânâya, ruh lafzıyla birlikte kalp, nefis ve akıl lafızlarıyla da işaret edilebileceğini belirtir.
Sahile indim. İsmail abi yine uzaklara dalmış sessizce bekliyordu. Seslenmek istedim ama yapamadım. Ona veda etmek en zoruydu. Umudun ete kemiğe bürünmüş haliydi İsmail abi. İnsan umutlarına nasıl veda edebilir ki? İçimden “İsmail abiiiii” diye seslendim. Dönüp baktı, sanki beni duymuş gibiydi. Gözlerine iyiden iyiye hüzün çökmüştü. Gideceğimi bildiği için hiçbir şey sormadı. Yalnız bir ara “ben de geleyim” der gibi baktı. Olmaz da diyemedim, gel de diyemedim. Uzun uzun bakıştık. Derken denizden gelen bir ses böldü bu bakışmamızı. Heyecanla dönüp baktı denize. Beklediği gemi değildi. Yine de el salladı arkasından, bu değilse belki bir sonrakine umuduyla baktı denize. O denize bakarken dönüp arkamı gittim. Arkamdan baktığının farkındaydım. Hatta kesin el sallıyordur şimdi arkamdan. Ama dönüp bakmadım. Bakamazdım. Benimle gelmek isterse gelme diyemezdim. Oysa onun burda kalması gerek çünkü bir beklediği var. Benimse dönüp arkama bakmadan gitmem gerek çünkü bir bekleyenim var. Gözümdeki yaşı silmek için bile durmadım. Hızlı adımlarla uzaklaştım sahilden. İçimden tek bir şey söylüyordum sadece. “O gemi bir gün gelecek İsmail abi, bir gün o gemi gelecek!”
Katolik katılaşması hıristiyanlığı büsbütün çıkmaza sokmuş, protestanlık devrimi bir anlamda kurtuluşa doğru bir adım atma anlamına gelmişse de, bir anlamda da katolikliğin sertliğine tepki olarak dinsizliğe açıilış demek olmuştur. Ortadoksluk evrensel olamamıştır.
56 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.