Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bakış açıınız değişince biz değişiriz, biz değişince de dünya değişir.
Sayfa 99 - Yediveren Yayınları
O gemi bir gün gelecek İsmail abiiiii.
“İşte, seni getirmeyen son tekne- en son tekne de getirmeyecek seni.”
Sayfa 146Kitabı okudu
Reklam
Aynen abiiiii aynennnn
“Ben yarım yamalak dinlediğim bir adamı başımdan savmak istedim mi, ona hak veriyormuş gibi yaparım, bu sefer de öyle yaptım.”
"İnsan görmeye aslında dayanamayacağı, irkileceği her şeyin peşine düşer böyle," demiş, Aziz'den de bu yolla davranmasını beklediğini aşikâr etmişti. Bir lafın arasında Nuhu, "Ben şimdi maazallah bir psikiyatriste gitsem herif her şeyi ilk benden duyacak ve o haliyle beni muhtemelen kullanacak. Alengirli bir lafımı başkasında dikkat çekmek için mıknatıslayacak, bakış açıımın beni yaralayan yanını kendine çekim merkezi yapacak, nasılsa kalbi ağrımıyor şerefsizin. Benim ağrım ona süs. Benim yüküm onun nasılsa taşıtacak birini kolaylıkla bulacağı bir çanta. Üstelik bu herife ben anlasın diye bir kelimeyi değil, bir harfi bile ikiye bölmeden söyleyemem, bir K harfini önce l'ye sonra <'ye ayırmadan yutamaz diye veremem. Çatalı bile tutamaz da o nabekâr ağzına ben uzatırım, çiğnedi diye sevinmiş gibi yaparım, söyle buna yürek dayanır mı, bu dayanana yürek denir mi?" diye söyleyip duruyordu.
Sayfa 227Kitabı okudu
Diyelim ki, derin bir acım var; karşımdakinin acıının ölçüsünü tam olarak öğrenmesi olanaksızdır. Çünkü o hiç­ bir zaman benliğime giremez, sadece bir başkası olarak kalır.
Sayfa 314 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Alper abiiiii ;P
Keserim dünyayı ortasından. Fazla da sürmez.
Sayfa 140 - Doğan KitapKitabı okudu
Reklam
Bir çocuğun dünyaya yeni açılmıl gözleri kaldırımları bile eskiyip gitmekten kurtarır.
Ahmet gel sarılayım accııık sana :/
Böğür böğür ağlamak istiyorum. Nereye gideyim? Benim yerim neresidir? Kimlere doğru varayım? Beni kimler anlar? Kimler derdime deva bulur? Beni bu illetten, beni bu gurbetten kim kurtarabilir? Hangi kardeş? Hangi hemşire? Hangi can yoldaşı? Hey, ana toprak, ne kadar merhametsiz, ne kadar katısın? Benim ıstırabıma ne kadar yabancısın? Ben senin üvey evlâdın mıyım? Yoksa sen mi benim üvey anamsın? Eğer, ben senin üvey evlâdın isem bu kolu kimin yolunda feda ettim?
Sayfa 86 - İletişimKitabı okudu
O acı var ya o acıııı….
Gülümsedi acı acı, gamzesini gördüm. Dünyanın en derin çukuru gibiydi, içine düştüm, kayboldum. Bir daha da o çukurdan çıkamadım.
Sayfa 54 - DevranKitabı okudu
Orhan abiiiii adamın hasısın sen… Sahi kaldı mı böyle sevmeler ?
Bana inanma, beni sevme, beni anlama, hepsine razıyım; yeter ki ben seni seveyim. İşte seviyorum da.
Sayfa 118 - Yalnız Seni ArıyorumKitabı okudu
Reklam
Yakın tarihi acılarla örülmüş bir halkın yine acıklı hikayelere sığınmasını Batılı sosyolojik argümanlarla açıklayabilmenin pek mümkünatı yok. Güldüren şeyleri de seviyoruz fakat "gerçek olan acııklı olan" diye düşünüyoruz.
Sayfa 210Kitabı okudu
Gazâlî, İhyâ’’nın Şerhu acâibi’l-kalb bölümünde ruhun (kalb) güçlerinden bahseder. Ona göre kalp sultana, bedenî güçler de yardımcı, hizmetçi ve ordulara benzer. Kalbin bazı güçleri baş gözüyle, bazıları da akıl gözüyle görülür. Kalbin baş gözüyle görülen ordusu el, ayak, göz, kulak, dil ve diğer dış ve iç organlardır. Bunların her biri fıtratları gereği kalbe boyun eğip hizmet eder. 262 Kalp meselâ göze açılmasını emrettiğinde göz açılır, ayağa hareket etmesini emrettiğinde ayak hareket eder, dile konuşmasını emrettiğinde dil konuşur. İnsan, nasıl ki yolculuk yapmak için binit ve azığa ihtiyaç duyarsa Allah'a kavuşmak amacıyla yaptığı yolculuk için de bu orduya ihtiyaç duyar. Kalbin bineği beden, azığı ise bilgidir. Kul en uzak menzile ulaşmak için, dünya isminin de işaret ettiği üzere, en aşağı menzili geçmek zorundadır. Fakat bunun için bedenini koruyup kollaması gerekmektedir. 263
Ruh söz konusu olduğunda düşünürleri en çok meşgul etmiş sorulardan biri de, kuşkusuz onun beden ile nasıl bir alâkasının olduğudur. Öyle anlaşılıyor ki Gazâlî, ruhun bedene taallukunu ruh sırrına dâhil olan bir husus olarak görmektedir. Nitekim Şerhu acâibi’l-kalb’de çoğu aklın idrak etmekte âciz kaldığını belirttiği bu alâkayı, arazların cisimlerle, vasıfların mevsuflarla, aleti kullananın aletle, yerleşenin yerle alâkasına benzetir. 226 Maâricü’l-kuds’te de bedenin, nefsin bir aleti ve memleketi olduğu belirtilir. Öte yandan hâdis nefsin cevherinde, bedenle meşgul olmaya ve bedene doğru çekilmeye meyilli tabiî bir heyetin bulunduğu da söylenir. Bu heyet, onun o bedenle özelleşmesinin gereğidir. Nefis ile beden arasındaki bu münasebetin hakikati insana gizlidir, zira bu münasebet başka birçok münasebeti içermektedir. 227
İnsanın iki şeyden yaratıldığını düşünen Gazâlî, Kimyâ-yı saâdet’te bu iki şeyden birinin baş gözüyle görülen zâhir yapısı, diğerininse kalp gözüyle görülüp baş gözüyle görülmeyen “bâtın mânâ”sı olduğunu ve birincisine beden, ikincisine ise ‘nefis’, ‘cân’ veya ‘dil’ denildiğini söyler. Ona göre insanın hakikati işte bu bâtın mânâdır. 188 Gazâlî, İhyâ’nın Şerhu acâibi’l-kalb bölümünde ise bu bâtın mânâya, ruh lafzıyla birlikte kalp, nefis ve akıl lafızlarıyla da işaret edilebileceğini belirtir.
54 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.