Şimdi sen kaIkıp gidiyorsun.
Git
GözIerin durur mu onIar da gidiyorIar.
GitsinIer.
Oysa ben senin gözIerinsiz edemem biIirsin
Oysa AIIah biIir bugün iyi uyanmıştık
Sevgideydi iIk açıIışı gözIerimizin sırf onaydı
Bir kuş konmuş parmakIarıma uzun uzun ötmüştü
Bir sevişmek geImiş bir daha gitmemişti
Yoktu dünIerde eveIsi günIerdeki yoksuIIuğumuz
Sanki hiç oImamıştı...
Diyelim ki, derin bir acım var; karşımdakinin acıının ölçüsünü tam olarak öğrenmesi olanaksızdır. Çünkü o hiç bir zaman benliğime giremez, sadece bir başkası olarak kalır.
Böğür böğür ağlamak istiyorum.
Nereye gideyim?
Benim yerim neresidir?
Kimlere doğru varayım?
Beni kimler anlar? Kimler derdime deva bulur? Beni bu illetten, beni bu gurbetten kim kurtarabilir? Hangi kardeş? Hangi hemşire? Hangi can yoldaşı? Hey, ana toprak, ne kadar merhametsiz, ne kadar katısın? Benim ıstırabıma ne kadar yabancısın? Ben senin üvey evlâdın mıyım? Yoksa sen mi benim üvey anamsın? Eğer, ben senin üvey evlâdın isem bu kolu kimin yolunda feda ettim?
Umudun ete kemiğe bürünmüş haliydi ismail abi. İnsan umutlarına nasıl veda edebilir ki? İçimden "İsmail Abiiiii!" diye seslendim. Dönüp baktı, sanki beni duymuş gibiydi.