Telsizler hemen çalıştı:
“Konuk, ayı avlamak istiyormuş!”
Konuk ki ne konuk, en büyük devletin en büyüklerinden…
O büyük devletle öyle sıkı fıkıyız ki, kardeşten öte.
Ne buyurursa o büyük devlet,biz hemen yerine getiririz, bir dediklerini iki etmeyiz; babamız, ağabeyimiz gibi bir devlet işte.
Bu koskoca dost devletin, koskoca büyüğü, ayı
KIRKINCI YIL HESABI
Uykuları harman ettim, savurdum
Bir mübarek düş aradım kırk sene.
Ne usandım, ne yoruldum, ne durdum
İçi doğru dış aradım kırk sene.
Çıktım dağ boş, indim baktım ova boş
Bir beladır sarmış dünyayı:
Ne günahlar işlenmiş ki Tanrı kızmış,
Salmış yeryüzüne vebayı.
Adı batasıca, bir geldi mi
Geldiği gün doldurur cehennemi.
Hayvanlar başlamış bir bir tutulmaya.
Her tutulan olmuyormuş ama, Kötüymüş hepsinin hali. Ölüm dayanmaya görsün kapıya, Kim çıkar karın doyurmaya? Tadı kalmamış etin kemiğin: Ne kurt kuzu
Velhasıl, Türkiye'deki futbol sistemini bilen biliyor, hatta bu Üç İstanbul takımının taraftarı da biliyor. Çoğunluk düzenin parçası olma kolaycılığına kaçıyor, sonra da bunun adına renk aşkı diyorlar. Lakin bence bunun adı güce tapıcılıktan başka bir şey değil. Anadolu’da yaşadığı halde İstanbul takımı tutanlar; o yaldızlı camialara özenen, milyonlarca dolarlık transferlere, şatafata ortak olmaya çalışan zavallılardır. Sanki bizler “malum üç takımdan birini tutuyorum” dediğimiz anda bunu yapamaz mıyız? Yapmıyoruz, bu iğrençlikleri görüyoruz çünkü ve yüreğimiz elvermiyor. Şehrimizin takımı var, mazisi var, gelecekten umudumuz var. Şu çok açıktır ki, Türkiye’de bugünün ortamında şehrinin takımını destekleme erdemini gösterebilenler idealist insanlardır. Zordur çünkü Samsunsporlu olmak, bir Anadolu takımına gönül vermek.
Samsunsporlu bir taraftarın ekşisözlükte yazdıklarıyla bitirmek istiyorum yazıyı;
“Her ne olursa olsun Samsunspor çekirdek taraftar grubunun asla vazgeçemeyeceği bir sevdadır. Samsunsporlu olmak acıklı bir aşk hikâyesine benzer; kaybetmeye mahkûmsunuzdur ancak arada sırada tadılan küçük mutluluklar sizi ayakta tutar ve ileriye hep umutla bakarsınız; daha iyi olmayacağını bilerek ama artık vazgeçemeyecek kadar bağlanmış olarak...”
Başka diye soranlara inat; sadece Samsunspor…
...
Bir de Vehbi Dede' ye soralım. O öteki hacılara, hocalara benzemez. Ne dersin Dede Efendi? İlerleme için şeytanın namını yükseltelim mi?
Dede tatlı tatlı güldü:
- Bence şeytan ve Allah diye kainatta iki kuvvet yoktur. Hepsi, her şey bir tek hakikatin, bir tek kudretin görünüşü. Cüz ve ferdlerden en muazzam güneşlere kadar, insandan, göze
"Arkamı döndüm. Uzun adımlarla kapıya vardım ama tam çıkarken güçlü elleri tarafından
durdurulup yüzüne bakmaya zorlandım yeniden. "Adı Aşk olsun" dedi. "Ölümsüz aşk. Hatta öldükten sonra bile devam etsin. Cennette"
Üç arkadaşın öyküsü bu. Beyoğlu’nda büyümüş, Beyoğlu’nda yaşayan üç ayrı kişilik, üç ayrı kimlik, üç ayrı insan. Ölümsüzlük merakıyla başlayan ölümler. Her cinayetin ardında gizemli bir neden… Ve soruşturma boyunca adım adım, bina bina, sokak sokak Beyoğlu. O çoksesli, çokrenkli, çokdilli, çokkültürlü Beyoğlu. Günümüzün Babil Kulesi… İnsanın