Erdal ..
Mamak Askeri Cezaevi'nde idam hükümlüsü bir gencin, Erdal Eren'in son fotoğraflarını çekmiştim yıllar önce.
Yarım saat kadar yanında kalıp, koşullar elverdiğince konuşup, yaklaşık 2 'makara' fotoğraflayıp ayrılmıştım oradan.
Deklanşöre son defa basıp, parmaklıklar arasından 'sessiz sitemsiz' bakışını dondurduğum o günün gece yarısında
Emel Mathlouthi - Naci En Palestina: youtu.be/VTskSD7_rRg
adsız yerlerden geldim
toprağım yok
anavatanım belirsiz
ateşler yakıyorum parmaklarımla
ve sana şarkılar söylüyorum kalbimle
yürek telim gönül yakıyor
Filistin'de doğdum
yerim yok, toprağım yok, yurdum yok
böyledir, bizim kadınlarımız
acınla şarkını söylediğinde
seni darmadağın eder...
Ben birinin hiçbir şeyiyim, en çok da bu koyuyor.
Ortak tek bir fotoğrafımız bile yok.
Bugünlerde ben adsız bir özlemim,
Yağmur yemiş bir deniz gibiyim.
Kitabı açtığımda Yakup Kadriye açık bir mektup buluyorsunuz Halide Edip den. Kitabın Ödünç alınan adından ötürü.
Zarafet ve incelikle döşenmiş satırlar, kelimeler kaplamakta mektubu. Bu kitabı ve bu mektubu için yazarımızı hem kutlamak hem teşekkür etmek geldi yüreğimden. Umarım duygularım ruhlarına ulaşmıştır...
Ben Halil, Kendince
Kopacaksın adsız ve ruhsuz kalabalıktan... Ufuksuz iştahlarıyla yavan ve kendini beğenmiş insanlardan uzaklaş... Yalnızlık mana dünyası fatihlerinin ortak kaderi... Başkaları ne düşünür aldırma... Tanrı ne düşünüyor ona bak...
Ekilen burukluk tohumlarını bertaraf etmek için uğraşırken ''üzgünsün '' denilmiyor mu ? Ne kadar pasif aynı zamanda agresif bir soru..Bu hayatta bağlantı kurulmasından gurur duyduğum dostlarım;
İnadına insan
Renksiz,
Kimliksiz,
Adsız,
Ünvansız,
Sadece insan...
"İsimsiz Tablo" ( orjinal adıyla "Adsız Tablo" ) yazarın en sevdiğim kitaplarındandır.
Bu zamana kadar polisiye yazan yazarlar arasında beni en çok korkutan ( o kadar korkarım ki, sabaha kadar gözümü kırpmam, sabah olunca da okula gitmek istemem :) ) yazardır Elhan Elatlı.
İsimsiz Tablo yine hemen hemen yazarın her kitabında olduğu gibi Kanbay Kasımlı`nın olaylara dahil olmasıyla başlıyor. Bir apartmanda tanınmış, genç, evli ressam evinde öldürülüyor. Bu olayda her kes suçlu gibi görünse de tabii ki tek katil var. Peki o katil kim ve ressamdan ne istemiş olabilir? Olayın tabloyla ne ilgisi var ?
Olaylar o kadar sistemli cereyan etmiş ki kitapta, okurken katil demediğim karekter kalmamıştır sanırım. Yazar yine olayları ilmek atar gibi sık sık bir birine dokumuş ve açması için beyinlerimize sunmuş gibi.
O kadar olaydan sonra sonunu ( katilin kimliğini, cinayet sebebini ) bir sayfada özetlemesi en sinir olduğum noktadır :)).
Velhasıl, Kanbay Kasımlı yine iş başında ve onun zekasından ne kurtulmuş ki bu olayda kurtulsun. :)
Adsız sansız düşünmelerdir benim düşünmelerim. Daha çok renge benzerler. İç karartıcılarla iç açıcılar yan yanadır. Bazı bir kanarya sarısıdır geliverirdi. İçim hızlanır uçardım oradan oraya. İyiye benzettiğim her şeyin bana da olması için çok dua ettim, çok istedim.