ama ben olağan koşullarda var olmadım
dölyatağının kapılarından geçmedim bu dünyaya
doğuşum, dehşetli bir çabalamaydı
korkunç bir savaş
adsız bir günah.
Göğsümüzün arılığında bir çaba dalgalanmakta,
Kendini daha yüce, daha temiz bir bilinmeyene
Şükran borcuyla gönüllü adamak yolunda,
Çözerek ebediyen adsız olanın bilmecesini; biz buna
İnançlı olmak diyoruz! –işte böylesine kutsanmış bir yüceliğe
Katıldığımı hissediyorum, o sevilenin önünde durduğumda.
İnsan ayağının basmadığı kutup bölgelerinde, hiçbir insanın dayanamayacağı kanı donduran soğuklarda, feci sahnelere tanık olmuştu bu kuşlar. Korkunç fırtınaların baş döndürücü çevrintisinden yarı körleşmiş gözlerle, buzdağlarının çatırdayarak parçalanışını, Aurora'nın¹ öldürücü ışınları altında kar tepeciklerinin kayıp gözden kayboluşunu seyretmişlerdi. Bu adsız kuşlar, insanoğlunun hiçbir zaman göremeyeceği şeyleri görmüş oldukları halde, suskun suskun duruyorlardı. Tüm yolculara özgü anlatma hırsından eser yoktu onlarda.
¹. Roma mitolojisinde Şafak Tanrıçası.
Sayfa 339 - Amaç Temel Yayınları, 1987. Çeviri:Suna GülerKitabı okudu
~
Medeniyetin bizi içine sığdırdığı toplumsal kalıpların esas benliklerimizle olan benzerliği gezegenlerle onların haritaları arasındakı benzerlikden pek farklı değil.
~
uşak ve evin bireyi karışımı adsız, çift kimlikli bir canlıydı, hem içlerindeydi hem değildi, masaya ihtiyaca göre konulup kaldırılan manolya gibi bir süs eşyasıydı.
Mağaradan çık ve akan zamanın rüzgâr gibi acelesine katıl. Yeniden adlar takın. Mağaranın içinde her şey anlık ve adsız. Mağaranın içinde korku var, ama korku bir korunma duygusuyla mükemmelen dengelenmiş.
Sus, kimseler duymasın.
Duymasın ölürüm ha.
Aydım yarı gecede
Yeşil bir yağmur sonra...
Yağıyor yeşil.
En uzak, o adsız ve kimselersiz,
O yitik yıldızda duyuyor musun?