Bir an, gençlik günlerinden tanıdığı bir coşku, bir kabarma duydu yüreğinde. Fırçasını aldı, resim sehpasına yaklaştı. Alnında boncuk boncuk terler belirdi. Tek bir arzusu vardı şu anda: Cennetten kovulan meleği resmetmek. Şu andaki ruh haline en uygun konu buydu. Ama, ah! Bütün figürler, duruşlar, gruplar, düşünceler birbiriyle ilgisiz, zorlama, kopuk kopuktu. Fırçası da, hayalleri de belirli kalıplar içine hapsolmuş gibiydi; bunları kırmak, kendini sınırlayan çerçeveleri aşmak için gösterdiği çabadan aldığı sonuç, yanlış birtakım çizimlerdi yalnızca. Resim sanatının, geleceğin büyük ressamını ortaya çıkaracak, damla damla biriktiren temel bilgilerini, bu uzun ve çileli yolu küçümsemenin sonucuydu bu. Müthiş canı sıkıldı. Portre
Gençlik, ah gençlik.
İlla hayatını, kendi başına, yaşadığı çağ ve ortamla iç içe halde deneyimleyerek kendisine verilen öğütleri takmadan öğrenmek zorunda olan gençlik. Ve büyüdüğünde, başka gençlere: ben deneyimledim, şöyle, şöyle, şöyle..." diyecek olan ve o başka gençlerin de kendisini dinlemeyip, yine hayatı kendi başına yine yaşadığı yeni çağın ve ortamın etkisi ile deneyimleyerek öğrendiğini biraz saygı ama biraz da kaygı ile izleyecek olan gençlik (artık büyümüş halde).
Absürt, karikatürize bir şekilde yukarıdaki sonsuz silsilenin bir kesitini anlatan güzel bir öykü.
Dip not: bu silsilenin kesitindeki karakterin bir klasik müzik hayranı olmasına dikkatinizi çekerim. Bir asi genç ama bir taraftan da önemli bir meziyetti ucundan tutan bir genç. Bu subliminal mesaja dikkat çekmek istedim.
Otomatik PortakalAnthony Burgess · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 200992,4bin okunma
"...Bence başarı, insanın gençlik düşlerinin gerçekleşmesidir."
"Ah, işte bende bu hiç olmadı! Ama düşlerim öyle büyük -öyle olmayacak şeylerdi ki. Tanrı beni bağışlasın, şimdi de düş kuruyorum," diyen Madam Merle piyanoya dönerek tantanayla çalmaya başladı. Ertesi sabah İsabel'e başarı tanımının çok hoş, ama korkunç acıklı olduğunu söyledi. Bu ölçüye göre kim başarılı sayılabilirdi ki! İnsanın gençlik düşleri büyüleyiciydi, harikaydı! Böyle bir şeyin gerçekleştiğini hiç gören var mıydı?
“Sen de öyle miydin Sermed? Bunu söyle tekrar et ki, hayat bulayım…O zamanlar seni ağlatırdım, seni sızlatırdım. Ah, şimdi o oyuncaklarını kırmak için ne hileler bulduğumu düşündükçe. Çünkü bunları, bu şeyleri kıskanırdım Sermed. Onların bana tercih olunmasını çekemezdim. Seni seviyordum. Deli gibi, zalimce seviyordum."
Ferda-yı Garam (Yarının Aşkı) iki kuzenin çocuklukta nefretle başlayıp, gençlik dönemlerinde büyük bir aşka dönüşen hikayesidir. Kitabın son bölümünde Halk Edebiyatından şiirlere de yer verilmişir.
Ferda-yı GaramMehmet Rauf · Bordo Siyah Yayınları · 20121,560 okunma
Oysa giden nazlı gençliğimiz bir daha geri gelmeyecek. Yirmi yaşımızın o kıpır kıpır neşesi sönüp gidecek. Elimiz ayağımız tutmaz olacak, duyularımız körelecek. Çirkin, zavallı birer kuklaya dönüşeceğiz. O çok korktuğumuz arzuların ve işlemeye bir türlü cesaret edemediğimiz günahların düşüncesi aklımızdan hiç çıkmayacak. Ah gençlik ah! Şu dünyada gençlikten ötesi yalan.