Aslan Asker Şvayk
JAROSLAV HAŞEK ve ARSLAN ASKER ŞVAYK Çek yazarı Jaroslav Haşek, 24 Nisan 1883'te Prag'da doğdu, 2 Ocak 1923'te Lipnice'de öldü. Hakkında anlatılan sayısız hikâyelerle fıkralar onu, Çek halkının bir kahramanı haline sokmuştu. Gerçekten Haşek dergilerde, gazetelerde, yıllıklarda yazdığı birçok serüvenlerden çok, kendi başından geçenler
Sayfa 5 - VARLIK YAYINEVİ - BÜYÜK ESERLER KİTAPLIĞI: 200 Temmuz 1971Kitabı okudu
Ama bu çok dahice.
İşte, tahmin ederim ki, nâsihlerin nasihatleri şu zamanda tesirsiz kaldığının bir sebebi şudur ki: Ahlâksız insanlara derler, "Haset etme, hırs gösterme, adâvet etme, inat etme, dünyayı sevme." Yani, "Fıtratını değiştir" gibi, zâhiren onlarca mâlâyutak bir teklifte bulunurlar. Eğer deseler ki, "Bunların yüzlerini hayırlı şeylere çeviriniz, mecrâlarını değiştiriniz"; hem nasihat tesir eder, hem daire-i ihtiyarlarında bir emr-i teklif olur.
Reklam
Ben Rubi'nin Fikirleri Cenevre, 30 Temmuz Gazetelere şu ilanı verdim: "Birkaç dil bilir, filozof, bekar, sabırlı ve gezgin katip arıyorum. 20 Temmuz tarihine kadar akşamları saat onda, Mon Repos oteline müracaat." Bir müddettir uykusuzluk çektiğimi için, taliplerin sınavı geceyi geçirmeme yardım eder diye düşünüyordum. Altmış üç
Özgürlük ve görkem
Her zaman daha çok tabi kılınıyoruz. Artık kaba değil de, zarif olan bu tabi kılmalardan, tanrısal kökenli yasanın yerine onlardan bıktığımızda kuşkusuz insani, ama aynı zamanda korkunç bir bürokrasiden (şunu unutmayalım ki bürokrasinin en acımasız biçim lerini dahice betimliyor gibi görünen Kafka, onda çok az yozlaşmış mistik bir gücün tuhaflığım görerek önünde eğilir) kaynaklanıyor gibi görünen değişken kuralları ve akla uygun usûlleri koyarak aşkınlığını unutmamız gerektiği ölçüde yalancı bir iktidarın en farklı kiplerini bilgiye dönüştürebilen özneler, hatta özgür özneler olmanın görkemli sonuçlarını elde eder.
Hız. Binlerce yıl baskı altında tutulan, engellenen bir çığlık misali, dünyanın içinde patlamış gibiydi. Hız geldikten sonra herhalde hiçbir şey artık eskisi gibi olmadı. Tüm heyecanlar, yeni baştan ayarlanmaları gereken makineciklere dönüştü. Kimbilir kaç sıfat ansızın geçerliliğini yitirdi. Kimbilir dilbilgisinde en yüksek dereceyi gösteren kaç zarf, o saat toz olup gitti, bir anda acı bir şekilde gülünç duruma düştü... tren kendi başına o kadar da önemli sayılmazdı, alt tarafı bir makineydi... ama ortada dahice bir şey vardı: Bu makine güç üretmiyordu, ama kavranması çok daha zor bir şey, var olmayan bir şey, hız üretiyordu. Bir insanın yapabileceğini yapan bir makine değildi. Olmayan bir şeyi yapan bir makineydi. Olanaksızlığın makinesiydi.
Sayfa 50 - Can Yayınları
“Erdman kardeşim, oyunlarımızda aynı şeyi düşünmüşüz, gördün mü? Dâhice yazmışsın. İnsanların, fikrini algılaması çok kolay!” “Ya sen, çok daha iyi yazmışsın, hele sonradan olanlar konusunda.” “Bilmiyorum kardeş, ama şu koyduğun adı deliler gibi kıskandım... Ben aptal gibi, nasıl da düşünemedim bunu, bu kadar basit bir şeyi: “İntihar!” “Aman Nâzım! Üzüldüğün şeye bak! Hoşuna gitti demek. Al! Hediye ediyorum sana! Nasıl olsa senin piyesini de ne basıyorlar, ne oynatıyorlar. E benimki de öyle. Aynı berbat durum!” Çok büyük bir yazar olabileceğini söylemiştin Erdman’ın. Ayrıca, Chaplin ayarında bir ses tonu olduğunu düşünüyordun. Ama kırılgan bir insandı. “Dışarıdan bakınca her şey iyi hoş görünüyordu. Ödüller, senaryolar, opera librettoları, hepsi iyi hoş da tutuklanmasının ardından gerçek edebiyat çalışmalarından çekmiş kendini,” demiştin. “Hani şu uzun burunlu balık var ya, işte onun gibi burnuna vurmuşlar, kırılıp küsmekten kendini alamamış. Tükenmiş. Herkesin bir sınırı
Reklam
33 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.