Kur'an-ı Kerim her yüzyıla hitap eder. Yaşanılan her âna hitap eder. Bir şeyi yazdıysa boşu boşuna yazmamıştır. Her yüzyılda anlatılan hadise ile ilgili olarak bulunacak çözüm farklı olabilir. Yeter ki Kur'an-ı Kerim'in her daim hatırlattığı gibi bize bahşedilen en büyük nimeti; aklımızı çalıştıralım.
Hakikatin izleri silinmiş, setler yıkılmış, kötülük ve çirkinlik dört bir yana yayılıp insanların oyun ve eğlencesine dönüşmüşken bu öğütlerimin ne yararı olabilir? Bir topluluk Kur'an'ı terk edip onu yapayalnız bırakmış, Peygamber'in [sav] öğretilerini yele vermiş. Tüm bunlar cahillerin işgüzarlıkları, güya dine destek uğruna bilgelerin (ariflerin) konumunu sahiplenmelerinin sonucudur. Çoğu bilgisizlik içinde olup kendi heva ve heveslerine uyarak insanları yoldan çıkarırlar. Şüphesiz Rabbin doğru yolda daim olanları en iyi bilendir.
Her öğreti, her felsefî ve dinî düşünce zamanın içinde erimeye mahkûmken tazeliğini her daim muhafaza eden Kur'an-ı Kerim, Efendimiz'i (sav) tanıtacaktır.
♤Elinizdeki kitabın kapağını bir daha açmamak üzere kapatabilirsiniz ; ama dünyanızı daima Kur'ân'a açık tutmayı unutmayın . Onun sayfaları arasında , her daim , şu dünyanın sahibi , şu kainatın Hâlikı , şu mevcudatın Mâlikı olan Zât-ı Zülcelâl konuşuyor .
Benim ilham kaynağım, insanlığa gönderilmiş Kur'an-ı Kerim'dir. Tilaveti işittiğim vakit tüm sıkıntılarımı unutur; kendimi Rahman'a teslim ederim. Kur'an ve Efendimizin sahih sünneti, benim her daim hareket noktam olmuştur.
Hemdê bê hed bo Xudayê `alemîn
Ew Xudayê da ye me dînê mubîn
Em kirîne ummeta xeyr-ul beşer
Tabi`ê wî muqtedayê namiwer
Ew Xudayê malikê mulkê `ezîm
Daye me mîrasa Qur`ana Kerîm
Kızlarım, hemşirelerim! Bu zaman, eski zamana benzemiyor. Terbiye-i İslâmiye yerine terbiye-i medeniye, yarım asra yakın hayat-ı içtimaiyemize yerleştiği için, bir erkek bir kadını ebedî bir refika-i hayat ve saadet-i hayat-ı dünyeviyeye medar ve sair günahlardan kendini muhafaza etmek için almak lâzım gelirken; o bîçare zaifeyi daim tahakküm altında, yalnız dünyevi, muvakkat gençliğinde sever. Ona verdiği rahatın bâzı on misli onu zahmetlere sokar. Eğer şer'an "küfüv" tâbir edilen birbirine denk olmazsa, hukuk-u şer'iyye nazara alınmadığından, hayatı daima azab içinde geçer. Kıskançlık da müdahale ederse daha berbat olur.
Emirdağ Lâhikası-51
Tevhid zikri, Allah'ı sürekli hatırda canlı tutmanın anahtarıdır. “La” ile her şey temizlenip "Allah" yerleştirildiği bir gönlün, hiçbir anında Hakk'tan uzak kalması mümkün değildir. Çünkü Kuddûsî'nin anlayışında ne zamanı, ne mekânı, ne de belli bir şekli vardır. O tarîkatların belli kurallara bağladığı zikri değil, herkesin her an sesli-sessiz yerine getirebileceği zikri tavsiye etmektedir. Onun için zikir, sûfî için teneffüs edilen bir hava gibi gerçektir. Çünkü gerçek âşık Ma'şukunu devamlı gönlünde ve zihninde yaşatan kişidir. Öyle ise, sûfî için Allah'ı anmanın hiçbir yönden sınırı yoktur. Onların zikri "zikr-i dâim"dir. Bu sürekli zikirde sûfînin gönlü ve diliyle ifade edeceği en güzel cümle veya kelime "kelime-i tevhid" olacaktır.
Bir topluluk Kur'an'ı terk edip onu yapayalnız bırakmış, Peygamber'in (sav) öğretilerini yele vermiş. Tüm bunlar cahillerin işgüzarlıkları, güya dine destek uğruna bilgelerin(ariflerin) konumunu sahiplenmelerinin sonucudur. Çoğu bilgisizlik içinde olup kendi heva ve heveslerine uyarak insanları yoldan çıkarırlar. Şüphesiz Rabbin doğru yolda daim olanları en iyi bilendir.
Malın, mülkün, çoluğun, çocuğun, cem'i cümle varın mı gitti? Kim olduğunu, kimin kulu olduğunu ve bu dünyaya niçin gönderildiğini mıh gibi hala kalbinde tutuyorsan hiçbir çile seni yıkamaz. Mü'minin dilinin bir şifresi, parolası, bir hamdi, kalbinin her daim ayık bir şuuru vardır. O da şudur: اِنَّا لِلّٰهِ وَاِنَّٓا اِلَيْهِ رَاجِعُونَۜ (Bakara/156)"Doğrusu biz Allah'a aidiz ve kuşkusuz O'na döneceğiz. "