Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.26
Muh te şem!
Dan Brown, uzun zamandır ilgimi çeken fakat bir türlü okumaya veya incelemeye fırsat bulamadığım bir yazardı. Cehennem kitabıyla tam vaktinde tanıştım zira günümüz dünyasına yakınlığı, sırlarla dolululuğu ve ruhumda bıraktığı soğuk etkileri tarif edemem.
Öncelikle bu kitabı alacakaranlıkta veya gecenin şafakla birleştiği kızıl vakitte okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum. Fantastik kurguların geceleri okunması daha heyecan verici oluyor fikrimce. Olay örgüsü muhteşem, anlatım dili muhteşem, karakterler muhteşem e yazarın zekasına denilecek söz zaten yok! Gerçekle çok yakın ama adı fantastik kurgu olan bir kitap tabii kime göre neye göre. Uzun süre etkisinden çıkılmayacak inanılmaz bir kitap oldu benim için.
Kitabı elinize alır almaz enerjisinin çok farklı olduğunu anlayacaksınız. Okurken olayları yaşayacak ve de bu kadar çabuk bitmesine üzüleceksiniz. Kitabın aynı zamanda filmi de mevcut. Filmler kitapları kadar heyecan verici olmuyor bana göre ama bazı ekipler yoğun emek sonucunda harika bir film çıkartabiliyor ortaya. Bu film de onlardan biriydi.
Easy Bölüğü
Bu nefis kitap bize 2. Dünya Savaşı'nda yani aslında çok da uzak olmayan bir tarihte milyonlarca (dile kolay) insanı derinden etkileyen, hayatlarını kaybetmesine sebep olan, yıkım, ölüm, yağma, katliam gibi korkarak bakılacak olayları birebir Amerikan ordusunun en seçkin bölüklerinden biri olan Easy Bölüğü'nün gözünden/ağzından aktarıyor.
Eğitim için toplanmalarından, Avrupa'ya ulaşmaları, savaşın bir çok aşamasında etkin rol oynamalarından, terhis ve savaş sonrası yaşamlarına kadar film tadında bir anlatım ve askerlerin duygularını, yaşadıklarını okuyucuya tam olarak aktaran, Selçuk Uygur'un muhteşem çevirisi ile taçlanmış, herkesin okuması gereken bir kitap.
617 syf.
·
Puan vermedi
Ahh oblomovluk bir çok insanın içinde oblomovluk vardır diyebiliriz. Ancak bu kadarı bazen okuru çileden çıkarıyor hadi be adam kalksana yapsana birseyler dedirtiyor.Muhtesem bir anlatım 620 sayfa insanın gözü ister istemez bi korkuyor ama sadece 2 günde su gibi akti nasıl bitti anlamadım. Bu kadar uyuşuk bir adamın etrafında dönen bir kitap nasıl bu kadar hızlı biter oysaki şaşıyor insan.Olaylarin bu kadar farklı şekil alması vayy bee neler yaşadık dedirtmesi muhteşem.Bittigine üzüldüğüm nadir kitaplardan. Okuyalım ve okutalim bu başyapıtı.
Yaşar Kemal’in İnce Memed serisinin ikinci kitabında; Abdi Ağa’nın öldürülmesiyle,hayatlarının çok daha güzel olacağını sanan köylüler ve İnce Memed’in yaşadıkları hayalkırıklığı çarpıcı bir dille anlatılmış.İkinci kitapta açık bir şekilde düzen eleştirisi yapılmıştır.
Abdi Ağa ölmüş yerine kardeşi Kel Hamza gelmişti ve Abdi Ağa’yı köylü mumla arar olmuştu..”Abdi gitti.. Hamza geldi..Hamza da gider yerine başka ağa!.. Bu düzen böylemi gidecek hep!..” İnce Memed düşünüyor içinden çıkamıyordu..Yaptıkları hep boşamıydı? İçinden “ Abdi gitti.. Hamza geldi..” deyip duruyordu içindeki karmaşadan çıkamıyordu..
Vayvay köylülerinin başında da Ali Safa Bey belası vardı.. Onları köyden çıkarmak için her türlü yola başvuruyordu. Asker ve hükümette buna gözükmüyordu.Çaresiz ve bıkmış köylü İnce Memed’in yanlarına sığınmasıyla artık kendilerini daha güçlü hissediyor varlığı bile köylülere isyan için yetiyordu.. Koca Osman’ın “Şahin’i”gelmişti..
Seyran güzeller güzeli bahtsız,acılı Seyran.. İçine düştüğü kara sevda.Amacına ulaşabilecekmiydi?...
Yine müthiş bir anlatım harika betimlemeler,muhteşem gözlemler ve akıcı bir hikayenin soluksuz devamı...Sıra üçüncü seri de..Okumaya devam
Simon Becckett kaleminden Ölülerin Fısıltısı David Hunter serisinin üçüncü kitabı.
☆
Bu sefer Adli Antropoloğumuz David Hunter'le birlikte Tennessee'nin yaz sıcağından, Puslu Dağ'a kadar uzanıyoruz. Tennessee'de olma amacımız çürüme sürecindeki kadavraları incelemek. Çünkü burada kocaman bir kadavra çiftliği var.
Bizi karşılayansa masaya
böylesine muhteşem bir karakter ancak bu kadar kötü anlatılabilirdi. ne edebi bir dil var, ne de düzenli bir anlatım. tamamen vakit kaybı. umarım celal'i anlatan daha eli yüzü düzgün biyografiler yazılır da okuma zevkini tadariz...
Vedat Türkali'den bir başyapıt...
Yazar, 27 Mayıs sürecini muhteşem tespitler ve betimlemelerle anlatmış,zaman zaman Kenan ve Günsel'in aşkını zaman zaman da 27 Mayıs sürecini ön plana alarak tam anlamıyla bir dönem romanı yaratmıştır.
Özellikle Kenan ve Günsel karakterleri üzerinden dönemin insanını, düşünce yapısını,hatta 1959-1960 yıllarında
Üç Ölüm
Kitap 7 farklı öyküden oluşuyor. Her öyküde Tolstoy'un hem berrak hem de yoğun düşünce içeren anlatımını ayrı ayrı görüyoruz. Kitaptaki ilk öykü olan Holstomer'da insanı, bir yılkı çobanının yaşlı ama heybetli atının ağzından mükemmel bir şekilde anlatması buna büyük bir örnek oluşturuyor.
Kitaptaki anlatım isminden de anlaşıldığı üzere ölümler etrafında dönüyor. Yazar insanın en zayıf en bitkin en zorda olduğu ölüm anı ve ölünün çevresindeki insanların durumunu tam olarak "Tolstoyca" anlatmış.
Yazar bu kitabında okuyucusuna keyif verirken paralel olarak muhteşem akıl yapısıyla okuru olgunlaştırıyor.
Benim gibi çoğu kitabı bir oturuşta okuyan birinin önüne koyulacak en uygun kasis bu kitap olabilir. Konuya asla girmeyeceğim çünkü kimin eli kimin cebinde belli değil, bunu da keyif kaçırmadan özetlemem imkansız. Olaylar fazla karmaşık, anlatım da yoğun olunca ister istemez yavaş okunuyor. Yoğun derken, çok özenli ve detaylı bir anlatım var yani. Film izler gibi okudum. Jestler, mimikler eksiksiz. Gerçekten çok iyiydi. Sadece bir yerde isim karışıklığı olmuş, o da nazar boncuğu. Amerikan polisiyelerine her alanda beş basar, vallahi yazarın eline sağlık. Kadın yazarlarımız böyle muhteşem polisiyeler yazdıkça ben zevkten dört köşe oluyorum. Şimdi işin en zor kısmına geldik tabii, merak içerisinde serinin devam kitabını bekleyip duracağız mecburen. =)
Konusu, anlatımı, resimleri, sonundaki etkinlikleri ve masalı dinleyebileceğiniz YouTube
bağlantısı ile muhteşem bir kitap. Okurken bana zaman ve yaşamın akışına dair izler bıraktı. İlginç olan öğrencilerimden de buna yakın cevaplar geldi masal hakkında. Neşeli bir anlatım. Mis gibi bir masal.
Nedendir bilmem, son sayfayı okuyup kapağı kapattığım an, kendimi bu kitabı incelemek zorundaymışım gibi hissettim. Kesinlikle en güzel incelemeleri hakeden bir kitap..
Tarihi kitapları okumakta bir hayli zorlanan ben, adeta bu kitaba aşık oldum, hiç bitmesin istedim. Hâl böyle olunca etkisinden kurtulmam da uzun süreceğe benziyor..
Kitapta beni en çok etkileyen hiç şüphesiz Sultan Selim'in aşkı oldu. Tarihte yaşanıp yaşanmadığı tam olarak netlik kazanmasa da heybetiyle herkesi titreten Sultan'ın, konu aşk olunca nasıl savunmasız ve güçsüz olduğunu okumak, Yavuz Sultan Selim'e karşı hayranlığımı iki kat artırdı. Ayrıca Şah ve Sultan'ın mektuplaşmaları da kitapta beğendiğim bir diğer kısımlardandı..
Yazarın sade fakat etkili anlatım tarzı ve muhteşem kurgusuyla keyifle okunacak, okurken farklı farklı duygular hissedecek mükemmel bir tarihi roman. Her yaştan, her kesimin okuması gereken bir kitap bana göre. Şiddetle tavsiye ederim. Okuyacak arkadaşlara şimdiden iyi okumalar..
José Saramago GÖRMEK
Körlük kitabının devamıdır. Fakat ilk başlarda anlamasanızda son 150-100 sayfada devamı olduğunu anlıyorsunuz. Yazım dili biraz yorucu ve gene karakter isimleri yok. Buna rağmen kitap sizi içine alıyor. :) Bu sefer körlüğün başka bir versiyonu anlatılıyor. Görmenize rağmen körsünüz ve beyaz körsünüz. Öğretim hayatımlada bağlantılı olarak muhteşem bir siyasi anlatım ve eleştiri. Mutlaka okumalısınız.
Tek kelimeyle muhteşem ve etkileyici bir kitaptı. Anlatım şekli sade ve akıcıydı. Veronikanin diplerde olmasıyla başlayan bir serüvenin nerelere geldiğini anlatan sürükleyici bir eser olmuş. Aslında yaşamda tutunabilmek için bir amaç edinmek gerekiyor ve kendimizi keşfetmemiz gerekli.Yoksa başkalarının dayatmasıyla yaşadığımız hayatta sürüklenip gideriz kendimiz olmayı keşfetmeden gideriz.Her gün yeni bir mucize gerçekten bu şekilde düşünüp hayatı böyle yaşamalı insan.
İstanbul'dan yola çıkan bir otobüsle toplam bir buçuk ay süren bir Doğu ülkeleri macerası.
İlk durak İran. Tamamen gri ve siyahlarla kaplı bir ülke. Ancak kadını-erkeğiyle aynı zamanda cıvıl cıvıl bir ülke.
İkinci durak ise zamanın da ötesinde bir ülke, Pakistan. Aynı zamanda fakirliğin, sefaletin ve uyuşturucunun tamamen hakim olduğu bir manzara.
Haruki Murakami ile tanışmamı sağlayan muhteşem kitap. Kalın olduğu için başta gözüm korkmuştu ama başladığımda elimden bırakamadım ve üç günde bitirdim.
Murakami kitaplarında soyut bir anlatım kullanan, bazı konuları sadece metaforlarla açıklayan ve kitabın sonunu net bir şekilde bağlamayıp okuyucunun hayal gücüne bırakan bir yazar. Beni etkileyen en önemli özelliği de bu aslında. Kitabın ucu açık şekilde bırakılması. Çünkü hayat da tıpkı Murakami kitapları gibi, her şey her zaman bir sonuca bağlanmayabiliyor.
Ayrıca bu kitapta çok farklı karakterler kullanılmış. Hepsinin de ilginç hikayeleri var ve bunları ayrıntılı olarak öğreniyoruz okurken. Bu da beni etkileyen bir diğer yön. Çünkü Murakami'nin bu kadar farklı karakteri bir kitapta toplayabilmesi ve hiçbir uyumsuzluk hissettirmemesi büyük bir başarı bana göre.
Bu kitabı öyle beğendim ki, Murakami artık favori yazarım oldu. Birkaç kitabını daha okudum ve tüm kitaplarını okumayı hedefliyorum. Mutlaka tavsiye edeceğim bir kitap. Şimdiden iyi okumalar.
