Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Adımı birdenbire okusun çağlayanlar Âh çekince,o yeri yakacak ağlayanlar
Süper betimleme
...al ipek üstüne billurlar mı, dökülen çağlayanlar üstüne altın mı, oyma üstüne firuze mi, mercanlar üstüne kristaller mi dersiniz...
Sayfa 39 - Olgunlaşmamış Bektaşiüzümleri adlı öyküsünde
Reklam
“Hayatımızda, çok yakın olup da hiçbir şeyin aramıza giremeyeceği bir zaman oldu, bizi sadece küçük bir köprü birbirimizden ayırıyordu. Sen tam üzerine basmak üzereyken sana sordum: ‘ köprüyü aşarak yanıma mı gelmek istiyorsun?’ - Sense daha fazla gelmek istemedin; sana tekrar aynı şeyi sorduğumda sessiz kaldın. O zamandan beri aramıza bizi birbirimizden uzaklaştıran, birbirimize yabancılaştıran dağlar, çağlayanlar ve daha neler girdi; artık bir araya gelmek istesek de gelemeyiz. Şimdi o küçük köprüyü düşündüğünde söyleyecek söz bulamıyor, hayretler içinde kalıyor, hıçkırıklara boğuluyorsun.’
Geceleri yaşamla ölüm oyunları oynamaya devam ediyorum Kanım damarlarımda hayalimdeki çağlayanlar gibi akmakta Güzel kızların ağlayarak ilahiler okuduğu gecede Yanmakta olan bir Hintli cesedi gibiyim
Sen yine de gizli ellerinle dermene bak Yüzümdeki son karanlık tarlayı Ben ışıklar Ben çağlayanlar sereyim çıplak ayaklarına.. Yamaçlarımı dönerken altın tasında güneş Bu sabah bahardan beter bir şey var yüreğimi karıştıran..
Sayfa 103Kitabı okudu
"Hayatımızda, çok yakın olup da hiçbir şeyin aramıza giremeyeceği bir zaman oldu, bizi sadece küçük bir köprü birbirimizden ayırıyordu. Sen tam üzerine basmak üzereyken sana sordum: 'Köprüyü aşarak yanıma mı gelmek istiyorsun?' - Sense daha fazla gelmek istemedin; sana tekrar aynı şeyi sorduğumda ise sessiz kaldın. O zamandan beri aramıza bizi birbirimizden uzaklaştıran, birbirimize yabancılaştıran dağlar, çağlayanlar ve daha neler girdi; artık bir araya gelmek istesek de gelemeyiz. Şimdi o küçük köprüyü düşündüğünde söyleyecek söz bulamıyor, hayretler içinde kalıyor, hıçkırıklara boğuluyorsun."
Sayfa 124Kitabı okudu
Reklam
Acımasız bir sonbahar havasıydı.İnsanın yüzüne iğne gibi batan,sırılsıklam eden bir sağanak biteviye yağıyor,boz renkli ağaçların kurumuş son titrek yapraklarını beraberinde sürüklüyor,yağmur oluklarını dövüp hülyalı göğü milyonlarca gri saçağa parçalıyordu.Rüzgar yağmuru,kimi zaman bir bez parçası gibi önüne katıyor,onu çağlayanlar misali duvardan duvara çarpıyor,ellerindeki şemsiyeleri tersyüz ediyordu.
Sayfa 7
Ey Türk ili! Viranhanelerinin enkazıyla mamureler süslenir. Sen nasıl bir ocaksın ki, soğumuş küllerinde ateşler gizlidir. Baykuşlarından bülbül sedası gelir... Ey Türk kadını! Irkında ne icazkâr bir feyz vardır ki, hem mevte asker yetiştirir, hem ebediyete hüner eriştirirsin!
Çağlayanlar bile hararetlidir Buğday başağının çığlığıdır bulutlar Siperleri kan mı doldurmalıydı Neden böyle hıçkırıklı, umutlar
Sayfa 41 - E-KitapKitabı okudu
Köprüden Önce On Çıkış!
Günün beş köşesi vardır: Her biri insan için başköşedir. Vaktin boğum yerleridir. Zamanın akışının köpüklendiği çağlayanlar gibidir. Sabah vakti: İnsanın ana rahminde tasarlandığı günleri ve ilkbahardaki dirilişi hatırlatır. Öğle vakti: İnsanın gençlik dönemini ve yaz mevsimindeki rengarenk coşkuyu hatırlatır. İkindi Vakti: İnsanın ihtiyarlık vaktini ve hüzünlü güz mevsimindeki vedaları hatırlatır. Akşam vakti: İnsanın dünyaya vedasını ve yeryüzünün kışın beyaz karla kefelenmesini hatırlatır. Yatsı vakti: İnsanın dünyada hiç yaşamamış gibi unutulduğu dönemi ve kışın zemheri soğuğunu hatırlatır.
Sayfa 111Kitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.