Bence olgunluk kabuk değiştirmek değil, serpilip gelişmektir. Yetişkin bir insan ölü bir çocuk değil, yaşamayı başarmış bir çocuktur...
Çoğu zaman yardımımızı, hak ettiğini düşündüklerimize sunmak için kendimize saklarız. Bu büyük bir hatadır, çünkü bizden uzak olanları yargılamak üzerimize vazife değildir; kaldı ki bu göründüğünden de karmaşık bir iştir. Bizim yapmamız gereken tek şey sevmektir. Affetmekle elde edilen olgunluk gibi, elinden geldiğince sevebilen biri de o kadar olgunlaşır.
Sayfa 114Kitabı okudu
Reklam
Onu sanki gençliğimde yitirdim, olgunluk çağımda yeniden buldum; o artık yokken ! Her erkeğin, bu arada babamın da, mutluluğu yakalamak için yanlış yollara da sapmaya hakkı olduğunu ancak saçlarıma aklar düştüğü zaman anladım. Ancak o zaman onun yanlışına saygı duymaya başladım.Senin de benim yanlışlarıma benzer saygıyı duymanı dilerim oğlum. Seninde kimi zamanlar böyle yanlışlara düşmeni dilerim. Ve umarım sen de acımasızlık noktasına varmana dek seversin, ve dilerim sen de yaşamın soylu çekiciliklerini uzun süre algılayabilesin...
İlkyazdan sonra yazın, güzün gelmesine üzüldüklerinden fazla üzülmeye değmez. Çünkü ilkyaz, gençlik demektir; gelecekteki meyvaları müjdeler, ondan sonraki mevsimler ürün alma mevsimleridir. Birçok kez söylediğim gibi, yaşlılığın meyvası da o çağa gelmeden önce bol bol iyilik etmiş olduğunu anımsamaktır. Doğaya uygun olan her şeye iyi demeli, yaşlıların ölmesi kadar da doğaya uygun ne vardır? Gençlerin başına ölümün gelmesi doğaya aykırı bir şeydir. İşte bunun için gençlerin ölmesi bana, harlı bir ateşin bol suyla söndürülmesi gibi gelir; yaşlıların ölümüyse, geçmiş bir ateşin hiçbir etkiyle değil de, kendiliğinden sönmesi gibidir. Nasıl elmalar hamken çekilip kopartılır, iyice olgunlaşınca düşerlerse, öylece gençlerin canını bir güç çeker alır da, yaşlılar olgunluktan ölür. Bu olgunluk bana öyle tatlı geliyor ki, ölüme yaklaştıkça, uzun bir deniz yolculuğundan sonra karayı görür gibi oluyor, sonunda limana varacağımı sanıyorum.
İnanmak, insanın en ince ve en keskin ayrımları temsil eden sınırda hareket etmesi demekti. Buna mukabil, teslimiyette, iradenin forsunu aşan bir imkan vardı ki, onu ancak terbiyeden sonra gelen olgunluk sayesinde kavrayabilirdik.
"Başkalarını anlamak olgunluk, kendi kendini anlamak ise daha üstün bir olgunluktur."
Reklam
Kendinizi zor tuttuğunuz anlar vardır. Olgunluk, işte o noktadan sonra başlar.
Gençlik yüzünü adaletsizlikten yana çevirince, vicdanın aynasından kendine bakmaktan korkar. Olgunluk çağında ise kendini bu aynada görmüştür. Hayatın bu iki safhası arasındaki fark buradan gelir.
Sayfa 139Kitabı okudu
Bazı hastalıkları bir biçimde "ölümcül" diye yaftalamamızın ve bunlara yakalananları etiketleyip dışlamamızın en olumsuz yanı ise, ölüm bilincinin engellenmesi. Ölümcül denen hastalıklara yakalanmak, kişide hayat muhasebesi, ölüm bilincinin artması gibi imkanlara fırsat hazırlayabilecekken, söz konusu hastalıklara atfedilen kötü şöhret, çoğu insanı ve yakınlarını bundan da mahrum bırakıyor; özellikle kanser hastaları "acı gerçek"i fark etmesinler diye olmayacak işler yapılıyor. Oysa gerçekten de, şimdilik çaresiz denilebilecek türden hastalıklara yakalanıldığının bilinmesi, insanda ve insan ilişkilerinde birçok olumlu potansiyeli harekete geçirebilir ve fevkalade anlara, bilinç yükselmelerine neden olabilir. Özellikle hekimler, çaresiz denilen hastalığı olanların gerek hastalıkla mücadelelerinde elde ettikleri başarı, gerekse gösterdikleri metanet ve manevi olgunluk açısından mucizevi nitelikte birçok olayın tanığıdırlar.
Bundan sonrası irade ve olgunluğa bağlıdır. Olgunluk, iman ve amel mükemmelliği; irade ise, İslami emir ve yasaklara sarılmakla gerçekleşir.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.