Gündelik hayat aksar, durur, kurumlar işlemez, herkes ortadadır, yalın, çıplak, hiçbir şeysiz, ortak ve gerçek. Aniden, mülksüzleşilir, eşyasız, evsiz, hatta yakınsız, tanıdıksız, sevgilisiz kalınır. Ortalık yerde, yıkım, talan alanında, ya da çırılçıplak. Yaralı. Yüz yüze. Karşılıklı. Tanımazken. Hiçbir ortaklık yokken. Kaotik ve müphem insanlar. Adım adım. Başlangıç. Başlarken, yeniden sahiplenmek için değil, mülksüz kalmak için, mülkiyetsizlik bir yana, hep birlikte, malsız, göçebe ve esersiz kalmak için, iktidarsız, simgesiz kalmak için, facianın şiddetiyle, yıkımın gücüyle, yeniden, insanlığını –ve hayvanlığını– hatırlayarak, hissederek...
İnsan yarım kalmaz azizim... Yarım bırakılır ,yarı yolda bırakılır . Yaralı bırakılır!
Reklam
”Hayat bir yolculuktur, bir varış noktası değil”demiş bilge kişi. Hepimiz bu yolculukta değişiyoruz Cem. Olgunlaşıyoruz, bazen çocuklaşıyoruz, isteklerimiz, arzularımız hatta hedeflerimiz değişebiliyor. Eski eşim ve ben Rusya’da yaşarken bunu göremiyorduk, kendi yolculuğumuzu yapma ihtimalinin olduğunu bile bilmiyorduk. Soyluyduk, evlendik, bizden
"Hayat, girdapları ve zirveleriyle yaşanmaya layıktır. Ama üzüldüğünü görünce, ruhumdaki bütün ışıklar sönüyor. Bahara düşman oluyorum, kitaplarımı yakasım geliyor. O zaman ben de kaçmak istiyorum, senden ve herkesten kaçmak. Sen ne istediğini bilmiyorsun, ben biliyorum. Ve biliyorum ki iki yaralı kalp sağlam bir kalp eder. Sana yazdığım mektuplarda fazla edebiyat buluyorsun, bu kadın ben değilim diyorsun. O kadın sensin sevgilim."
viran Diyarbekîr
Diyarbakır'ın derdi tasası çoktur böcek. macerası büyütür.acayip, tuhaf şeyler gelmiştir başına; yaralı ve yorgundur, incinmiştir,inler kimbilir kaç krala ,prense,mîre,beye makam olmuştur.kaç ordunun toprağına basarak geçtiğini kim bilebilir.ama en büyük dedi özgürlük ve kendisi olarak bağımsız ve mutlu yaşamasına dilediğini yapmasına.içinden geldiği gibi giyinmesine süslenip püslenmesine yabancılar onun misafirperverliğini kullanmışlar böcekçik. Kapılarını yabancılara açmış her zaman onları ağırlamış.ama onlar misafir olmak amacıyla değil,kalmak amacıyla gelmişler,soymak amacıyla gelmişler.yaralarını derinleştirmişler onun , dağlamişlar. Öyle olmuş ki ,o,gamların,kederlerin terazisine dönmüş sonuda.
ithaki yayınlarıKitabı okudu
Beni, ailemin yaşamında en çok etkileyen anamın amcasının macerasıdır. Romanlarımın kimi parçalarında bu olayın epeyce etkileri vardır. Anamın amcası on beş çetesiyle Süphan dağı yamaçlarında dolaşan ünlü bir çetebaşıdır. Bir gün candarmalar onu çetesiyle birlikte yakalamış Van hapishanesine atmışlar. Hapishane gölün kıyısına yakın bir yerdedir. Eşkıyalar aylarca çalışarak, gölün kıyısına çıkan bir tünel açmışlar. Bir gece şafağa karşı anamın amcası, çeteleriyle birlikte bu tünelden kaçma uğraşında. Arkadaşlarına, “haydiyin arkadaşlar, beklediğimiz gün geldi, tünel bitti, çıkalım artık,” demiş. Arkadaşları korkmuşlar, aylarca kazılan tünelden çıkıp kaçmak istememişler. Amca, arkadaşlarına kaçmak için çok diller dökmüş, onları bir türlü kandıramamış. Edememiş, en sonunda kendisi tünelden çıkmış göl kıyısına gelmiş. Ama kaçamamış. Arkadaşlarını bırakıp gitmeyi içi götürmemiş. Geriye, hapishaneye dönmüş. Gene arkadaşlarına diller dökmüş, onları gene kandıramamış. Böylece gün atıncaya kadar gölle hapishane arasında mekik dokumuş, arkadaşları Nuh demişler de Peygamber dememişler. Gün ışırken nöbetçi amcayı görmüş, onu vurmuş, yaralı amca, koşarak nöbetçiye ulaşmış, silahını elinden almış. Kurşun seslerine gelen öbür candarmalarla öğleye kadar çarpışmış, sonra da vurulup ölmüş. Ondan sonra efsane başlıyor. Subaylar bu adamın yürekliliğine şaşırmışlar. Bu kişi ne kişidir ki, hapishaneyi deldiği halde, salt arkadaşlarını bırakmamak için canını vermiş, demişler, göğsünü yarmışlar, bakmışlar ki, göğsünde dört yürek…
Reklam
552 öğeden 231 ile 240 arasındakiler gösteriliyor.