_Hayat öylesine sürprizlerle doludur ki, sırtındaki küfeyi alır kiminden, elmasları yükler taş yerine.
_Onların zırvalara inanmalarının sebebi, cahillikleri.
_Sefil egolarının değer ölçüleriyle ölçüp, gerçeğe, güzele ve iyiye ağızlarından salyalar saçarak nutuk çekiyorlar.
_Köle tiplerden oluşmuş hiçbir devlet yasayamaz. Köleden doğan yine köle
_Türkler, hür ve bağımsızdırlar. Gururları çok yüksektir. Gururludurlar fakat asilzadelik taslamazlar. Türklerin karakterinde büyük tezatlara rastlanır. Hem sert ve dik başlı hem de yumuşak ve sabırlıdır. Yırtıcılığı İskitlerden, yumuşaklığı da Yunan'dan almışlardır. Fetihçi ve cahil olduklarından bütün uluslara tepeden bakarlar. Aralarında
_İslamı akıl ve hoşgörü dini sayanlar kuranı mutlaka okumalı. Şeriat yalnızca bir inanç işi değil, binlerce yıllık ilkelliklerin, cinayetlerin, terörün, işkencenin kaynağıdır. Kuran Allah sözüyse kölecilik, cariyelik, küfürler, kısas-kan davası niye?
_Bir şeyin "insanlık dışı" olması, islamcının umurunda değildir. Elverir ki "islam
_Büyücü elini şıklattı, fakirlik yok oldu; büyücü bir kez daha elini şıklattı, savaşlar yok oldu. Politikacı elini şıklattı; büyücü yok oldu.
_Halinize şükredin, zira Allah sizi Amerika, İsviçre ya da Fransa gibi bir ülkede yaşayan, her türlü sosyal hakka sahip, mutlu ve huzurlu zengin bir kâfir olarak da yaratabilirdi.
_Yücelmek için özür
Hannah Arendt Kötülüğün Sıradanlığı 'nda ( 1963) dava sürecinde kimsenin dikkatini çekmeyen bir konuyu tartışır. İsrail basını Eichmann'ı bir cani, bir canavar, bir psikopat olarak gösterir. Oysa Arendt'e göre ne canavara ne de edebiyat yapıtlarında karşımıza çı kan şeytani kahramanlara benziyordur Eichmann. Ne onlara özgü bir kibri, ne onu yargılayanlara meydan okuyan bir şeytaniliği, ne de olağanüstü bir kötücüllüğü vardır. Tersine fazlasıyla sıradan, insanı ürkütecek kadar normaldir. Hep aynı beylik laflarla konuşuyor, basmakalıp olmayan tek bir cümle bile kuramıyordur. İdamından önceki son sözleri bile yasalara saygılı bir vatandaş olmanın kıvancını yansıtan klişelerle doludur. Binlerce Yahudiyi gözünü kırpma dan ölüme sevkeden bu adam ne bir davaya inandığı için partiye katılmış, ne de aslında katıldıktan sonra inanmaya başlamıştır. Kav gam 'ı okumamıştır; parti programını bile doğru dürüst bilmiyordur. Karşımızda Yahudilerden nefret ettiği için Nihai Çözüm 'ün gereği ne inanmış bilinçli bir dava adamından çok, görevinde yükselebilmek için üstlerinin talimatlarını harfiyen yerine getiren bir devlet görevlisi vardır. Partiye neden katıldığı sorulduğunda işsizlikle ilgili basmakalıp lafları tekrarlar. Nitekim Nihai Çözüm ona başka yerde bulamayacağı bir kariyer imkanı sunmuştur. 1937 ila 1941 arasında dört kez terfi eder; teğmenlikten yarbaylığa kadar yükselir. Hitler'i onun için önemli kılan, onbaşılıktan başlayıp seksen milyonun Führer'liğine yükselebilmiş olmasıdır.
Hiçbir şey ummuyorum; hiçbir şeyden korkmuyorum; özgürüm.
Bir spoiler uyarısı vererek incelememi başlatmak istiyorum: Bu kitap hayata bakışınızı değiştirebilir…
Olayları bir köpeğin gözünden okuyoruz, yaşadıklarını yaşıyor, hissettiklerini hissediyoruz, kitaptaki olaylar ve konu bayağı ilgi çekiciydi, daha güzel olabilirdi, bu güzellikler çevirinin gölgesinde kalmış.
Ölüme Meydan Okuyan Adam olarak çevirmişler. İsmi farklı geldiği için aldım, daha önce duymamıştım çünkü Jack London'ın böyle bir kitabı olduğunu. Keşke yine duymasaydım, çeviri çok kötü, yazım yanlışı çok fazla yapılmış.
Bu yayından bu çeviriyi okumamanızı tavsiye ediyorum. Issız adaya düşerseniz yanınıza almayın ama başka çareniz yoksa yine de bir düşünün almadan önce. :)