Salvador Dali, okuldaki hiçbir hocanın, eserlerini değerlendirebilecek vasıfta olmadığını söyleyerek final sınavlarına girmeyi reddedince okuldan atıldı.
Eyyy film severler :) Siz de benim gibi bir film izlemek için bir film süresini hangi filmi izlesem diye zaman geçirerek mi tüketiyorsunuz? İşte dev olmasa da bir arpa yolu boyunda hizmet :)
Linkleri de koyayım anında yararlanın:)
Uzun zamandır izlediğim filmleri bir köşeye not ediyorum, her güne bir film izleme projem kapsamında dedim bunları
Zehirlenmek için okuyunuz.:) 6 şarkıdan oluşuyor ve 6. şarkıda zehrin zirvesine geldiğinizi düşünün..Kitabin sonlarına doğru Tanrı gergedana dönüşür ve Maldoror'a yenilir.
Salvador Dali de gergedanın doğasında inanılmaz derecede çok kozmik bilgi barındırdığını söylemiştir. Bu yüzden Salvador Dali'yi hatırlamadan geçemiyoruz.
Düşünebilecek en eksik düşünce biçimi duygulardan geçip öfkenin erdemle birleştiği bir yapıttır bu kitap.
Lautreamont yirmi iki yaşında yazdığı maldoror şarkıları’nda sürrealist cümleleriyle ve kötülüğü tüm çıplaklığıyla tasvir edişiyle edebiyat tarihinde devrim yapmıştır bana göre..
Onun devrimi kendini yeni bir şekilde kabul ettirme çabasından başka bir şey değil.. .Zincirlerini kırarken kendi oluşturduklarına bağlanıyor, onları kabul edip benimsetiyor..
Dürüstlüğü eserinin temel taşı yaparken öte taraftan da olabilecek tüm kuşkuları misafir ediyor. Gelin bir de böyle sorgulayın diyor.. Sahip olduğu aşırı bilinçten etkilenmemek elde değil..
Peki ya iyilik meşru olsaydı bu kadar kötü olur muyduk dersiniz?
Ya bu kadar mutsuz?..
Cemal Süreya'nın kaleminden Sezai Karakoç:
"Çok daha yetenekli bir Mehmet Akif'in tinsel görüntüsüyle adamakıllı dürüst bir Necip Fazıl'ınkini iç içe geçirin, yaklaşık bir Sezai Karakoç fotoğrafı elde edebilirsiniz. (...) Öyle bir Müslüman ki Marx da bilir, Nietzsche de bilir. Rimbaud da bilir. Salvador Dali de sever. Nâzım da okur... “
Tek bir kitabını okuyarak bu sonuca varmam yanlış mıdır bilmem ama şu andan itibaren benim aklımda nazik, beyefendi, bilgili, doğu ve batı ilmine haiz, hakikate düşkün, İslamiyetin dirilişine inanmış, birleştirici bir şair Sezai Karakoç var. Saldırmayan, üslubunun tatlılığıyla, yumuşaklığıyla inandığı değerlerin başka bir pencereden anlaşılmasını sağlayan çok değerli bir yazar olarak kaydettim hafızama.
Bu kitabı medeniyetin peyda oluşunu, yok oluşunu, yeniden doğuşunu, devleti, adaleti, yitirilip aranan cenneti sembollerle, işaretlerle, mecazlarla peygamberlerin hikayeleri ışığında yorumlayan şiirsel metinlerden oluşuyor. Düzyazı ile şiir arasında bir form varsa o isimle anılabilir.
Çok keyif alarak okudum.
Aşk nedir?
Sanıyorum ki yeryüzünde çok sayıda farklı cevabı olan tek soru budur. Öyle ki bu soruya hepimizin vereceği bir cevap muhakkak ki vardır. Bizler bu soruyu ya olması gerektiğine inandığımız şekliyle ya da yaşadığımız tecrübelerden ve gözlemlerden yola çıkarak kendi düşünce ve duygularımızı harmanlayarak yanıtlarız. Tek soru, milyonlarca
Cemal Süreya nın kaleminden Sezai Karakoç:
"Öyle bir Müslüman ki Marx da bilir Nietzsche de bilir. Rimbaud da bilir. Salvador Dali de sever. Nâzım da okur."
Okumayanlar mutlaka düşünsün, okumayı düşünenler hemen okusun...
Öyle bir kitap okudum ki ne yazsam az kalacak. Ama yazmasam da olmayacak. Geç okuduğum için üzüldüm demeyeceğim, belki de şimdi bile yazarın anlatmak istediklerinin hepsini tam anlayamadım. O kadar derin, o kadar farklı, o kadar benzersiz. Sadece şunu söyleyebilirim ki bugüne
Salvador Dali'li-Pablo Picasso'lu Kör Baykuş:))
Bir kitap, birden çok kimlik, tek kişi.
Beden, ruha bazen nasıl da yüktür. Anlatamaz kendini, tanımlayamaz. Herhangi birinin nasıl biri olduğunu anlatmaya başladığımızda fiziksel özelliklerin içine sığ bir duygu ve durum yüklemesi yaparız. Karamsar, çekingen, karmaşık... Peki kime göre? Neye