Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bence bir kavmin oluşumundaki en önemli unsur, o topluluğun müşterek dile ve dine sahip olmasına rağmen bir şeyleri beraber yapmasıdır. Tarihi birlikte yaşamasıdır. Bu gündelik hayat değildir. Yani yeme içme değildir. Birlikte yaşamaktır. Mesela Türklerle Yunanlıların birtakım şeylerinin birbirine benzemesi yetmez. Yemeleri, içmeleri, gündelik hayatlarının benzemesi yeterli değil. Eğer bunlar tarihi birlikte yaşasalardı, yani bir ara müttefik olsalardı, müşterek bir tehlikeye karşı birleşebilselerdi farklı olurdu. Millet de böyledir. Eğer millet bazı şeyleri yaşamamışsa, yani harp, darp, fütûhat, savunma vs. millet olamaz. Bugün bütün İslâm dünyasında, bütün Ortadoğu’da millet şuuru Türklerde var. Çünkü bu şuur savaşlarda, muharebelerde kazanıldı. Arkasında fütûhata dayanan uzun bir tarih var. Bunlar çok önemli olmuştur. Şimdi tabii bunu kasaba edebiyatıyla yaparsan gülünç olabilir. Ama büyük edebiyat bunu belirler. Balkan Savaşı’ndan sonra, “Ne olur bu Türkler bu faciadan sonra?” demişler —ki hakikaten faciadır -Ernest Renan mesela, “Türkler bunu unutturmayacak bir edebî güce sahip değil. Hakikaten bunlar bunu aşabilecek, bunu bir kine çevirebilecek, bir hafızaya döndürebilecek millî bir edebiyata sahip değiller” demiş. Çok ilginç bir söz bu, çok önemli. Bunun üzerinde durmamız gerekiyor. Gerçekten de edebiyatımız çok zayıf. Balkan halkları kinini kasaba edebiyatıyla yaşatmaya çalıştı, tabii muvaffak olamadı. Bizim ise tarihçiliğimiz çok zayıf çıktı. “Yaşamaya bak, unut, maziyi unut, öne yürü.” Oysa hiçbir yere yürüyemezsin arkayı bilmeden. Kin tutmak için değil. Bilmen lazım.
Sayfa 124Kitabı okudu
Reklam
Türkiye'de mukayeseli edebiyat kürsüleri kurulmalı ve bu dersler eski edebiyatımız için Arab ve Fars edebiyatlarını çok iyi bilen, yeni edebiyatımız için Fransız ve Batı edebiyatını çok iyi bilen kimseler tarafından okutulmalıdır. Düşünüyorum da rahmetli Fazıl Ahmed Aykaç birincisini, rahmetli Abdülhak Şinasi Hisar ikincisini ne kadar iyi okutabilirlerdi! Yaşayanlardan dünya edebiyatı kavramına sahip ve gerek batıyı gerek doğuyu iyi bilen Cemil Meriç'in adı hatırıma geliyor.
“Yaşar Amca, bizim de Kürtler olarak dilimiz, edebiyatımız, tarihimiz yok mu?” diye sormuştu. Yazar elini omzuna koyarak “Heri!” demişti. “Olmaz mı? Elbette var. Ahmed-i Hani, Ciğerhun, Feqiyê Teyran, hangisini sayayım.” Bunun üzerine Ali Öztürk “k” harflerini gırtlaktan telaffuz ettiği aksanıyla, “O zaman bize niye, sen yoksun diyorlar?” diye basit ama cevap verilmesi imkânsız bir soru sormuştu.
Edebiyatımız bir gölge-edebiyat; düşüncemiz bir gölge-düşünce.
Bizim harp edebiyatımız tamtakırdır. Sebebi meydanda: Şairlerimizden ve nâsirlerimizden hiç biri geçen büyük harpte cepheye gitmedi. Kimi hastaydı, kimi filân paşanın kanadı altındaydı, kimi de müecceldi. Bunlardan bir kısmını Çanakkale'ye seyirci sıfatiyle götürüp getirmişlerdi. Ecnebi gazetelerin harp muhabirleri kadar bile tehlike bölgesine sokulmayan bu üdebâ-yı kirâm hazerâtı, orada rejinin kodamanlara mahsus ekstra sigaralarını tüttüre tüttüre, kardeşlerinin gözbebeklerini düşman mermilerinin nasıl söndürdüğünü bir müddet seyrettiler ve bu manzaradan yorulunca, kafacıklarında ikişer, üçer makalelik sathî ve hafif bir intıba stokiyle İstanbul'a döndüler. Makaleler yazıldı, bitti; unutuldu, gitti. Bir tanesinin bile burnu kanamadığı için bu üdebanın arasında hiç değilse bir Dergelês veya bir Duhamel çıkmasını bekleyemezdik.
Reklam
*** Edebiyatımız, ki iki ayağıyla birden sağlam şekilde maddi temeller üzerinde durur, romantizme düşman olamaz; fakat bu romantizm yeni bir tür, devrimci romantizm olmalıdır. ***
Sayfa 203 - Ayrıntı yayınları, 2015, 1.baskıKitabı okudu
" Yaşar amca , bizimd Kürtler olarak dilimiz , edebiyatımız , tarihimiz yok mu ? " Diye sormuştu . Yazar elini omuzuna koyarak "Heri" demişti . " Olmaz mi ? Elbette var . Ahmedi Hani , Cigerhun , Feqiye Teyran , hangisini sayayım ." " O zaman bize niye , sen yoksun diyorlar ? "
Sayfa 147 - Doğan kitap yayınlarıKitabı okuyor
"Ne edebiyatımız var ne sanatımız. Hiçbir güzellik ve zevk arayışımız yok. Biz aşkı bile konuşamıyoruz. Liderim, böyle bir hayatın anlamı var mı?"
Sayfa 371Kitabı okudu
Kitaplarını elinden düşürmediği Kürt kökenli büyük bir yazarın yürüdüğünü görmüş, koşup elini öpmüş ve ona "Yaşar Amca, bizim de Kürtler olarak dilimiz, edebiyatımız, tarihimiz yok mu?" Yazar elini omuzuna koyarak " Heri!"demişti Olmaz mı? Elbette var Ahmed-i Hani, Ciğerhun, Feqiye Teyran, hangisini sayayım." "O zaman bize niye, sen yoksun diyorlar?"
Sayfa 254
Reklam
Politika
Çocuk edebiyatının önemli bir bölümü şa­şırtıcı derecede politiktir. Britanya'da düzen ve disipline yönelik bütün eğilimlerimize -dav­ranış kuralları el kitaplarına ve bütün öğren­cileri küçük birer vali adayı gibi gösteren okul üniformalarına- rağmen, çocuk edebiyatımız sinsi bir düzen bozucudur
Sayfa 40 - Domingo
O bana Rusya'nın ABD kadar genç bir ülke olduğunu, çünkü bir halkın yaşının ancak edebiyatının yaşı kadar olduğunu söyledi. "Bizim edebiyatımız sizin Walter Scott'ınızın çağdaşı Puşkin'le başladı. Puşkin'den önce Rusya gerçek bir ulus değildi, hükmedilen bir bölgeydi sadece. Aristokrasimiz Fransızca konuşurdu, bürokrasimiz Prusyalıydı ve tek gerçek Ruslar -köylüler- hem hükmedenler hem de bürokratlar tarafından hor görülürdü."
Sayfa 139Kitabı okudu
Neyzen Tevfik
Hiç beklenmiyen bir ölüm. Benim ıstırap arkadaşım. oğlum Orhan Veli'yi çok severdim. Çok değerliydi. Varlığı, edebiyatımız ve gençlik için elzem olan bir insandı. Fikir mahsullerini henüz tamamen veremeden öldü. Kıymeti münevverlerimiz tarafından hakkiyle belirtilmelidir. Ona muhabbeti olanlara ve dostlarına sa- bırlar dilerim. Orhan Veli'nin hiç olmazsa tabutunun arkasından yürümek ve mezarına gitmek isterdim. Vücutça biraz hasta bulunuşum buna mâni oldu. Gençlik için elzemdi ve kayıptı, dedim. Açıklıyayım: Gençlik derken, kafa gençliği ve Orhan Veli kafası ayarında olanları kasdediyorum. Yaprakından istifade ettiğimiz verimli dal ansızın kırıldı. düştü; toprağa, tabiatin tâ koynuna girdi. O dalın meyvaları yer yüzünde ve beşerin elindedir. Boşuna bir şekilde kurutmıya teşebbüs edenler bulunsa da ümidimiz ve tesellimiz dalı kırık ağaçtadır. Çünkü, ağacın kökleri çok sağlam ve kuvvetli..
-Yoksa edebiyatımız da mı ulusal değil? -Edebiyattan pek anlamam ama bence Lomonosov, Puşkin ve Gogol'ün dışında baştan aşağı rus değildir edebiyatımız.
Sayfa 423 - Türkiye İş Bankası ve Kültür YayınlarıKitabı okudu
"Bizde çıkan kitapların çoğu değersiz şeyler, bizim için okumak bir ihtiyaç ama biz o ihtiyacı Avrupa dillerinde yazılmış kitaplar okuyarak gideriyoruz" diyenler var. Ben de, ne yalan söyliyeyim? onlardanım, Fıransızca roman, dergi alırım da Türkçelerine para vermem. Bizler de ne yaptığımızı bilmi yoruz. Türkçe yazılmış kitapları değersizdir diye almamakta onlara ilgi göstermemekte devam edersek bizim edebiyatımız gelişebilir mi? Bizde hiç kitap okumıyanlar kadar yalnız başka dillerde yazılmış kitapları okuyanlar da edebiyatımızın gelişmesinden, bizde yazarlığın bir meslek olmamasından sorumludur- lar, onların da suçu vardır.
Sayfa 218
1.017 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.