Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gökteki yıldızlar çok parlaktı ve usul usul göz kırpar gibiydiler.
Sayfa 92 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Goethe 74 yaşındayken, 19’unda bir genç kızı Ulrike’yi sever. ağzından yazdığı, şimdiki ruh halini şaşırtıcı bir biçimde ifade eden aşağıdaki dizeleri koyar. Bu şiir reddedilmesi üzerine duyduğu üzüntüyü yansıtır. Goethe şiiri 5 eylül 1823 yılında Cheb'ten Weimar'a giderken yazmaya başlar, 12 eylül'de yolculuğunun bitmesiyle
Reklam
Herkes gizli bir hazinedir. Herkes bilinmek ister. 'Kim bir uçurumun kenarında açan menekşeyi alkışlar. Kim çok güzel doğdu diye Ay'ı takdir eder. Ne menekşenin ne de Ay'ın onaylanmaya ihtiyacı vardır. Biz kırda açan çiçek, gökteki Ay değiliz. Bizi mağaradan çıkaran, uzaya gönderen ‘işini en iyi yap’ motivasyonu olamaz. Davut heykelini resmettiren, okyanusları aştıran, atomu parçalatan güç bilinme isteğidir. bilinmek,görülmek,duyulmak,anlaşılmak… her şeyi gören göz, kendini göremez. kendini görmek için bir yansıma arar. biri, bir şey karşımızda olmazsa, seslerimiz sonsuzlukta kaybolur gider. hepimiz kim olduğumuzu, ne olduğumuzu anlamak için birini ararız eğer onu bulursanız bilin ki çok şanslısınız. koluna yapışın ve sorun;ben kimim?
"Gökteki yıldızlar pırıl pırıl parlıyor, sanki bana göz kırpıyorlardı."
Sayfa 144 - Koridor yayıncılıkKitabı okudu
Muâz b. Cebel (radıyallahu anh) ;
❝ İlim öğreniniz. Şüphesiz, Allah için ilim öğrenmek kula ilâhî bir haşyet kazandırır. İlim talep etmek, bir basiret, onu müzakere etmek tesbih, ondan bahsetmek bir cihâd, onu bilmeyenlere öğretmek bir sadaka, ehli olana bolca vermek Allah'a bir yakınlıktır. İlim, yalnızlıkta yakın bir dost, halvet halinde arkadaş, sıkıntı ve darlık hallerinde hayrı gösteren bir delil, dostlar yanında bir süs, yabancılara en güzel bir yakınlık vesilesidir. İlim cennet yolunu aydınlatır. İlim sayesinde Allah Teâlâ bir takım insanları yüceltir, onları hayırlarda önder, hidayet yolunda imam, iyiliklerde delil yapar. İnsanlar arasında onların eserleri anlatılır, amelleri örnek alınır, fiillerine uyulur, görüşlerine başvurulur. Melekler onların dostluğuna heves ederler, kanatlarını üzerlerine gererler. Kainatta yaş-kuru, her ne varsa, denizdeki balıklar, karadaki canlılar, gökteki yıldızlara varıncaya kadar her şey âlimler için Allah Teâlâ'dan mağfiret dilerler. Çünkü ilim, kalp gözünü açar, körelmiş göz ve gönüllere ışık saçar, zayıf bedenlere kuvvet olur. Kul ilim sayesinde, ebrârın/salihlerin derecesine ve en ali makamlara ulaşır. İlmi tefekkür gündüz orucuna, onu öğretmek gece ibadetine denktir. Allah Teâlâ'ya itaat, ibadet, tevhid, haramlardan korunma, sıla-i rahim ilimle olur. İlim öncüdür, amel ise ona tâbidir. O, iyilere ilham edilen bir nimettir. Şakīler/hak yoldan sapanlar ondan mahrumdur. ❞
Şurası bir gerçek ki, yalan söylüyorsunuz ve sonuna dek yalan söylemeye devam edeceksiniz! Evet! Çok iyi kavradım dizgenizi.Başkaldırmasınlar diye açlığın ve ayrılığın acısını verdiniz insanlara. Kollarını kanatlarını kırıyor, öfkelenecek vakit ve gücü bulamasınlar diye hem zamanlarını, hem güçlerini yutuyorsunuz! Dilediğiniz kadar sevinebilirsiniz, oldukları yerde tepiniyorlar artık! Çokluklarına karşın, tıpkı benim gibi yapayalnızlar. Hepimiz ötekilerin korkaklığından ötürü yalnızız. Ama tıpkı onlar gibi köleleştirdiğiniz, onlarla birlikte aşağıladığınız ben, yine de bir hiç olduğunuzu, göz alabildiğine uzattığınız, göğü bile karanan gücünüzün aslında yalnızca bir gölge olduğunu, öfkeli bir rüzgârın onu bir saniyede silip süpüreceğini söylüyorum işte. Her şeyin rakama ve denkleme dökülebileceğini sandınız! Ama büıün bu döküme yaban gülünü, gökteki yıldızları, yazın ışıyan yüzleri, denizin gümbürtüsünü, sabırların taştığı anlarla insanların öfkesini katmayı unuttunuz!
Reklam
Divan şiirinde, Nedim gibi kabına sığmayan bir ozanınkiler dışında, Türk insanı gökteki bulutlardan farklı değildir. Soyuttur, imgeseldir, dağınıktır. Türk insanının varlığı, Türk toplumunun sorunları—kimi yönlerden çok değerli nitelikler taşıyan—divan şiirimize yansımamıştır. Divan şairlerimizin bu tutumları göz önünde bulundurulunca, onların göklerde yaşadıklarını, ayaklarının toprağa basmadığını söylemek hiç de abartma olmaz.
yüksek frekans !..
Bazen farklı düşündükleri konularda tartıştıkları olurdu. Fakat bir kere göz göze geldiler mi tartışılan konu çok aşağılarda bir yerlerde kalıyor, onlar beraberce adeta gökteki yıldızları fethetmeye çıkıyorlardı.
Şule YayınlarıKitabı okudu
Mavi gökyüzüne uzanan güzel kavisli yusyuvarlak tepesiyle parkın her yerinden görülebilecek kadar uluydu; gökteki mavilik ne kadar parlak ve göz kamaştırıcıysa, bu mavilikte dinlenen tepetacı da o kadar siyah ve vakurdu. Mor kayın hava durumuna, günün saatine göre çok farklı görünürdü. Ne kadar güzel olduğunu bildiği, boşuna diğer ağaçlardan uzakta, mağrur ve tek başına durmadığı her halinden belliydi. Böbürlenip kabarıyor, her şeye tepeden bakarak başını göğe uzatıyordu.
212 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.