Bunca sarayın arasında, at arabalarıyla dolu sokakların ortasında, kadifelere sarınmış çocukların içinde yiyecek hiçbir şey bulamayan kadın ve çocukların olmasının korkunçluğunu düşün!
Ben Kirke
Buradan bütün anne babalara sesleniyorum. Çocuklarınızı kusurları yüzünden dışlamayın, onları yalnız bırakmayın...Bu mitolojik bir kitap...Tanrılar dünyasında küçük bir kız... Ailesi tarafından dışlanan, yalnızlığına çekilen Kirke...Hassas, kırılgan ve yüreği sevgi dolu bu küçük kızı çok seveceksiniz... Anne babası Kirke'yi
"Her genç kadın bir kraliyet mensubuyla evlenme hayali kurar. Zenginliği günahlarından fazla ve yalandan gülümseyebileceğiniz kadar yakışıklı olduğu müddetçe Kral mı Prens mi hiç fark etmez.
Bu kitap herkese hitap etmeyebilir ama Karanlık romantizm kitaplarda kaybolmak isteyenler ve sınır tanımayanlar için kesinlikle ideal… Sevgi ve Nefret dolu bir cehenneme hazır mısınız ?
Erika daha çok küçük yaşta babasını kaybetmişti babası ile birlikte adeta annesini de kaybetmiş gibi olmuştu çünkü babasının ölümü annesini çok sarsmıştı ve
Erkekler genelde kadının kalbinin gizli odasına girmeyi başardıklarinda nihai büyük zaferi elde ettiklerine inanıp kendileriyle gurur duyarlar. Bir müddet sonra o gizli odanın içinde bir kapı daha fark edenler olur; bazıları o kapıyı açmayı başarır , gizli oda içindeki başka bir gizli odaya girmenin sarhoşluğunu, mutluluğunu yaşarlar. Ve nihayet kadının kalbî en ulaşılmaz sanılan noktasına kadar keşfedilmiştir işte! Bunu başaran erkek kendini yetenekli, şanslı sayar; haksız da değildir. Ama akılsızdır. Bilmez ki her kadın, kalbinde keşfedilen her gizli odanın hemen arkasına yeni bir gizli oda açar. Açar çünkü tehlike anında sığınabileceği yer burasıdır. Binlerce yıllık kadınlık deneyimi bize bunu öğretmiştir. Bir kadına sonsuz aşk beslemek isteyen erkek, bıkmadan usanmadan bu odaları keşfetmeye , anahtarını bulup içeri girmeye uğraşır. Bıktığı an aşk ölür. Bazılarıysa bir türlü giremediği bu odaların kapılarını yumrukla, bıçakla, mermiyle açmaya çalışır. İşte o zaman sadece aşk değil, kalp de ölür. Her gün yeryüzünde binlerce kadının kalbî böyle öldürülür.
Tenine kadın teni değmemiş. Gündüz başka gece başka yalpalayarak ömrünüzü çiğneyen, kalıbı adam ama kalbi harman yeri birisi değil erkeğin eridir. Siz erkek denince bilek anlıyorsunuz. Ben yürek diyorum yürek...
Safiyye (r.a.) buyurdu: "Bir kadın, Aişe'ye, kalbinin ka- tılığından şikayet etti. Aişe buyurdu:
- Ölümü çokça zikret! Kalbin rikkate gelecektir.
Kadın da Aişe'nin dediğini yaptı ve kalbi rikkate geldi. Binanealeyh gelip Aişe'ye (r.a.) teşekkür etti.
"...bir kadının gözlerinden girilebilecek ne kadar günah varsa oralara girmiş bir şeyh kadar kaygılı, içinden ölü bebek çıkan, rahmi kanayan, kalbi rahminden daha fazla kanayan, gözleri kalbinden daha da kanayan, her yanı kanayan bir esmer kadın kadar acıyla susuyorum."
"Kadının kalbi ile cinsel organları arasında duygusal bir bağlantı vardır. Bir kadının kalbi bir erkeğe gerçekten açık olduğunda, cinsel organları da açılır ve kendini bir erkeğe cinsel olarak açtığında, duygusal olarak da açılır."
Türk süvarilerinin gün içerisinde aldıkları Yunan esirleri gören kadınların öfkeli sesleri giderek yükselmektedir. Yakılan köyün kadınları esirlerin kendilerine verilmesini istemektedir. Tepki ve isyan büyüyünce Ahmet Zeki Bey kalabalığa hitaben, "Bize itimadınız yok mu? Türk kadını böyle pis canavarların kanıyla elini kirletmesin." sözleriyle sakinleştirmeye çalışır. O sırada kalabalık arasından yaşlı bir kadın öne çıkar. Aniden entarisini sıyırır. Bacaklarının arası parçalanmış, kan içindedir. Bir gün önce Manisa'dan çekilen Yunan jandarmasının 17 yaşındaki kızını kaçırdığını, mani olmak isteyince de kendisini bu hale getirdiklerini anlatır. Sitemkâr şekilde "ne yapıyorsanız yapın" diyerek göz yaşları içinde geldiği yöne giderken kalbi daha fazla acıya dayanamaz, son nefesini verir, yere yığılır kalır.
Ahmet Zeki Bey de zabitler de tümen efradı da mahvolmuştur. Tümen komutanı karargâh subayına kaçamak bir bakış atar. Emrin söze dökülmesine gerek kalmaz. Muhafızlar yanındaki 40 kadar esirle kadınların arasından çekilip toz ve sisin arasında "hayalet süvari" adına yaraşır şekilde gözden kaybolurlar.
Ellerinde orak ve bıçaklar, gözleri alev alev, üç buçuk yıl boyunca zulmedilmiş Türk kadını... İntikamın vücut bulmuş haliyle zalim arasında hiçbir engel kalmamıştır.
PEMBE KOLTUK
ELİF GÜLER
153 SAYFA
Karşılık beklediğim tek şey senin ömrümde ikametin.
14 öyküden oluşan güzel bir kitap eşlik etti bana dün ve şimdi yorum zamanı. Pek çok duygu barındırıyor bu kısa hikayeler. Aşk, ihanet, dostluk, fedakarlık, hasret kısacası insana dair herşey. Bazılarına polisiye esintiler serpiştirerek tüm bu duygu
Üç günlük dünya,
gidenin, kalanın ve yananın tuttuğu.
Verilen her söz umuttu.
Ben unutulmaya yüz tuttum.
Göremedim ondan başkasını
Sorma, sorma bu aşk nasıl.
Zamanın hem devindiği hem durduğu bir noktada var olmak
Kederi alt edip sonsuz devinimi yakalamak
Sonsuz ve durağan devinimi, hayat denilen şeyi...
Telaşsız ve duygusuz, derin ve kendisi
Belki bir volkan ağzı kadar duyarsız, unutulmuş bir dağ gölü kadar durağan
Bir genç kızın kalbi kadar kırılgan ve onarılabilir
Çocuk kadar duyarlı ve unutkan
Kadın kadar bağışlayıcı, bilge
Şiir kadar doğurgan
Aşk kadar tanımsız
Ölüm kadar ölümsüz
Akşamüstü
(Hayatın içinde ve dışında)