0 ile 6 -8 ay arasına yayılan birinci dönem; uç örnekleri de düşünürsek 3,5 yaşa kadar uzayabilen bir ikinci dönem; ve yaklaşık 6 yaşa kadar uzayabilen bir üçüncü dönem. Mahler'in "normal otizm" ve "sembiyoz" aşamalarını kapsayan birinci dönem, eksik bir biçimde Freud’un "oral dönemine denk düşer. Kohut’un
"Bana fotoğraflar gönderiyordu, çok güzel görüntüler, çıplak kadınlar, köylüler, muhteşem fotoğraflar. Portrelerde ve nülerde içten bir ışık vardı, belirgin, kusursuz bir cevher vardı. Bu bedenlere dokunuyormuşsun, kokularını hissediyormuşsun izlenimi uyanıyordu; büyülüydü. Bunları çok güzel bulduğumu söylüyordum ona. İlk randevumuz büyük bir otelin barındaydı, canlı piyano atmosferi, loş ışıklar.. Gülümsüyordu, az konuşuyordu, ama büyüleyici bir bakışı vardı. Suskunlukları buluşmaya yoğunluk, hoş bir gerilim katıyordu. Hayran oluyordum."
Manipülatör konuştuğunda baştan çıkartır, sustuğunda ise... yine baştan çıkartır.
Ayışığı nereye
Gittiği belli olmayan
Bir toprak yolun bitiminde
Bütün gümüşi parlaklığıyla
Yolda elele giden çiftin
Başlarının üzerinde parlıyordu.
Bu kutsal gece onları
Sanki kutsuyordu.
Sevgi, aşk, arzu
Onların galaksilerinde
Uçuşan rüzgar kuşlarıydı.
Bir zaman diliminde
Muhteşem ve ölümsüz
Aşklarını yaşadılar
Onlar ayrılmaz ikili
Onlar kardeş
Onlar cin-peri masalı
Onlar, ölümsüz aşklarının
Yenik düşen iki cesur savaşçısı
Onlar her şey!
. İkisinin de sazını tutuşu ve duruşu aynı: Arkalarinda biraktikları acı tatli hatıralarla dolu 5000 yıllik muhteşem bir kültür tarihini hatırlıyor veya seyrediyor gibiler; aynı vakarla. Neyzenin gözleri açık, sadece; aynı vecdin gaşyi içinde saygı ile önüne bakıyor. Gönül isterdi ki okuyucularımiza bu ikili resimlerden daha fazlasını sunabilelim ve meramımizı kalemimizin ikna gücüy le değil, gözlerimizin idrak gücüyle anlatabilelim. Bu zevkli görevi de değerli organologlarımiza birakiyor ve bu iki sanatçının da, dış görünüşleri, yaşama tarzları ve şiveleri ne kadar farkli olursa olsun, aynı asildan gelen, ayni müziği iki değisik cevrede icra eden, iki Türk sanatçısı olduğunu, vicdan ve şuur sahibi herkes teslim edecektir, demekle yetiniyoruz.
Görüşlerimi toparlamaya hazırlanırken, bu bölümde birkaç noktaya temas etmek istiyorum. Öncelikle, İngilizlerin Hindistan'da yaptıkları her şeyi kötülemek gibi bir niyetim olmadığını söyleyeyim. İnsanoğlunun yaptığı her işte olduğu gibi sömürgeciliğin de olumlu ve olumsuz tarafları vardı. Hindistan'daki bütün İngiliz yetkililer Clive
Şayet Kraliyet Hindistan'da ipleri eline aldığında dış dengeler daha müsait olsaydı, Kraliçe idaresini sağlamlaştırmak için daha esaslı adımlar atabilirdi. 1858 tarihli meşhur beyannamesinde şu ifadelere yer vermişti: "Irkı ve inancı fark etmeksizin tebaamızdan herkes özgürce ve tarafsız bir şekilde hizmetimize kabul edilecektir. Hizmete
Öyle reformlar vardır ki içinden bir milletin bilgeliği ortaya çıkarken, diğer taraftan ihanetlerin en büyüğünü barındıranlar da vardır. Yakın tarihimizde Japonya ve Türkiye örnekleri bu hususta klasik durum arz ederler.
XIX. asrın sonu ve XX. asrın başında bu iki ülke benzer ve kıyaslanabilir durum arz ediyorlardı. İkisi de eski imparatorluk,
Mammut americanum
Yok oluş günümüz çocuklarının karşılaştıkları belki de ilk bilimsel düşüncedir. Bir yaşındaki çocuklara oynamaları için oyuncak dino zorlar veriliyor, iki yaşındaki çocuklar, tam anlamıyla olmasa da, bu plastikten yapılma küçük yaratıkların çok büyük hayvanları temsil ettiğini anlıyorlar. Hızlı öğrenen -ya da belki tuvalet