Daha anlayamamıştı sonunda ölum olan bir hayatta mutlu son olmasının mantığa aykırı olduğunu. Ölu mutlu bir son olamaz.kimse için .
Oysa hayat her bölümünden ayrı bir hikayenin döndüğü neşeli bir dizi değil sonunda herkesin evliliği ve katilinin bulunamadığı sıkıcı bir filmdi
Bazıları bu süreçte dünyadaki eylemlerden vazgeçip yok oluşu seçerler . Bu kendini yok etme de bir anlamda kendini koruma girişimi , sevgi görmek için atılan bir çığlık , mutlu yaşama olasılığının arayışıdır .
Ama bugünlerde onca yaşam savaşı arasında biraz boşverdik galiba. Gerçi bizim savaşımız değildi bunlar. Biz her zaman ki gibi ölüm oyunlarına devam ediyoruz. Aşık oluyoruz, başkalarının manda yüreklerine sığdıramadıklarını biz saniyeler içinde o çılgınca atan kalplerimize sığdırıyoruz. Kırmızıya boyuyoruz dünyamızı. Minik, renkli silgiler dağıtıyoruz; ellerimizi uzatıyoruz, kimse tutmuyor, olsun diyoruz, birbirimizin elini tutuyoruz. Kıskanıyorlar, kızıyorlar yine duvarlar örmeye çalışıyorlar. Bu onların savaşı, biz kimseyle kavga etmiyoruz, gülmekten edemiyoruz. Bırakıyoruz tekerlekleri, yuvarlansınlar, biz mutlu olmaya devam ediyoruz.
Ne zaman mutlu olacağımız, ne zaman acılarla boğuşacağımız bellli değildir. Ve yaşayan herkesi aynı son bekler. Ölüm. Anlamıyor musunuz? İşte ben böyle bir yaratıcının peygamberiyim."
Tanrı gerçekten var mı, yoksa kutsal imtiyazlarının korunmasını gözeten bu yeryüzü güçlüleri tarafından, vatandaşlarını daha da rahat sömürebilmek için, kendi tasarılarına göre mi yaratılmıştır; yeryüzünün gökyüzüne bir yansıması mıdır; bu gibi şeyleri artık umursamıyor, ben yalnız sabaha çıkıp çıkmayacağımı bilmek istiyordum. Ölümün karşısında mezhebin, imanın, itikadın ne kadar gevşek ve çocukça olduğunu hissediyordum. Sağlığı yerinde ve mutlu olanlar için, eğlencelik şeylerdi bunlar. Ölümün ve çektiklerimin korkunç gerçeği karşısında, kıyamet günü üzerine, ruhun ahretteki mükâfatları üzerine bana telkin ettikleri şeyler, tatsız bir aldatmaca oluyordu. Bana öğrettikleri dualar, ölüm korkusu karşısında etkisizdiler.