Uzakların Şarkısı Kaan Murat Yanık’ın okuduğum ikinci kitabı. Butimar gibi bu romanı da çok ama çok sevdim. Yazarın kullandığı dil ve üslubu sizi büyülü bir dünyaya sürüklüyor. Zaman ve mekandan soyutlanıp bambaşka bir evrene çekiliyormuşsunuz gibi hissettiriyor. Geçmiş, günümüz ve gelecek birbirine karışıyor. Bu kurguyu yapaylıktan uzak bir şekilde başarıp okuyucuya samimiyetle hissettirebilmek bence büyük bir başarı. Romanda konuşan bir papağan da var, turuncu yağan yağmur da. Ve bunların hiçbiri size saçma gelmiyor.
Kitapta Kars’taki bir köy evinden Agra ve İstanbul’a uzanan enfes bir hikayenin içine dahil oluyoruz. Yazar Bünyamin ile başlayan yolculuk, Hindistan’da bir vezirin oğlu olan ilimkar Gülbadem ve şahın en sevdiği papağanlarından Zencefil’in yaşadıkları ile devam ediyor. Sayfalar akıp giderken tempo bir an olsun düşmüyor. Bu hikayenin içinde aşk, dostluk, sadakat, cesaret, fedakarlık ve adanmışlık var. Agra’dan İstanbul’a gönderilip padişahın hizmetine sunulan; ele avuca sığmaz, şımarık, kibirli ve küstah Gülbadem’in, ustası Sunullah Efendi ile tanıştıktan sonra geçirdiği değişim ve dönüşüm, Zencefil ile aralarındaki muhabbet, İstanbul’da başlarından geçen maceralar hiç bitmesini istemeyeceğim bir serüvendi benim için. Masalsı bir evrende kaybolmak isteyen herkese şiddetle tavsiye ederim.