Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“Arap milliyetçiliği güden Şamlı Azimzadeler, Kon­ya'dan gelme Kemik Hüseyin torunları idi. Haleb'in esas familyalarının asılları Türklerdi. Osmanlı imparatorluğun­da itibar, azınlığın imtiyazı olduğu için ve Türk unsuru im­tiyazsız olduğu için herhangi bir Müslüman azınlığın çocuğu olmak, Türk olmaktan daha faydalı idi.”
Kavm-i Necib meselesi :)
Arap milliyetçiliği üzerine çalışan hemen bütün düşünürlerin üzerinde hemfikir olduğu konu Türklerin Kuran-ı Kerim'in dili olan Arapçaya gösterdikleri büyük saygıdır. İmparatorluğun yönetiminde kullanılan dil Türkçe iken, ilim, din ve hukuk alanlarında kullanılan dil Arapça olmuştur. Türkler Arapçaya ve Araplara değer verirken Araplar da doğal olarak kendilerini üstün ırk olarak görüyorlardı. Durum biraz daha karmaşıktı. Yönetilen Araplar efendileri olan Türkleri "aşağı ve sefil", kendilerini ise üstün ırk olarak tanımlıyorlardı. Bu bakış açısı Emevilerden beri İslamiyet'in içerisine kaynatılmış Arap ırkçılığının tezahürüydü. Nitekim Kral Abdullah'ın Arapların Araplara ve Türklere bakış açısını yansıtan şu cümlelerini bir kez daha hatırlamak gerekir: "Bizler üstün olduğumuz halde hakir görülürken, hakir görülmesi gerekenler tepemize çıkıyordu."
Reklam
Osmanlı saltanatı son bürokrat iken, bürokrasi bile tam Arap yahut yan Arap'tır. Türkleşmiş hiçbir Arap görmedikten başka, Araplaşmamış Türk'e az rast geliyordum. Arap milliyetçiliği güden Şamlı Azimzadeler, Konya'dan gelme Kemik Hüseyin torunları idi. Halep'in esas familyalarının asılları Türklerdi. Osmanlı İmparatorluğu'nda itibar, azınlığın imtiyazi olduğu için ve Türk unsuru imtiyazsız olduğu için herhangi bir Müslüman azınlığın çocuğu olmak, Türk olmaktan daha faydalı idi.
Sayfa 48
Mısır’da sol hareketin gelişimi O sm anlı devletinin büyük kentlerinde yaşanan deneyim e benzer bir seyir izlemiştir. İlk sosyalist düşünceler Avrupa ülkelerinde öğrenci olarak bulu­nan Mısırlılar tarafından benimsenmiş, Kahire ve İskenderi­ ye gibi büyük kentlerde ve sanayi kesiminde çalışanlar ara­sında yayılm ıştır. 19.yüzyılın sonu ve 20.yüzyılın başlarında Avrupa’da ilerici düşüncelerle tanışan Suriyeli Hristiyan öğ­renciler milliyetçilik, sosyalizm ve serbest girişim türünden fikirler ve uygulam alarla tanışmış ve bir grup aydın Mısır’a yerleşerek yayın faaliyetlerinde bulunm uştur. Mısır’da mev­cut Britanya yönetimi büro deneyimlerinden, dil bilgilerin­den ve yönetim becerilerinden yararlanmak üzere bu tür ki­şilere çeşitli işler vermiş, ancak Farah Antun gibi bir çoğu­nun sosyalizme yönelm esine engel olamamıştır.
Arap milliyetçiliği etnik çizgiler üzerinden imparatorluğun parçalanmasına sebebiyet vereceğinden, Osmanlı sultanı ve Arap tebaası arasında devam eden ilişkiyi İslami modernlik söyleminden daha fazla bozma potansiyeline sahipti. Arap milliyetçiliği çalışan akademisyenler, ideolojinin tam olarak ne zaman yaygın popüler bir fenomen olarak ortaya çıktığıyla ilgili tartıştılar ve 20. yüzyılın başında bazıları, Arap milliyetçiliğinin Abdülhamid döneminin sonunda zaten açıkça ifade edildiğini ileri sürdüler. 20. yüzyılın sonraki dönemlerinde yazan tarihçiler ise siyasi Arapçılığın yükselişinin köklerini Jön Türkler dönemine, hatta daha da ileriye ittiler. Yeni ortak görüş imparatorluktan ayrılıp bağımsızlığını elde etmeyi hedefleyen Arap hareketinin nispeten geç ortaya çıktığı ve büyük oranda hamilik için devlet tarafından ihmal edildiğini hisseden yeni orta sınıf tarafından desteklendiği yönünde. Buna rağmen, büyük oranda eski ayan ailelerinden gelen ve askerlikte hizmet vererek veya toprak elde ederek devletten yararlanan bu bireyler kendileri için mümkün olan son noktaya kadar Osmanlılara sadık kaldılar.
Sayfa 219Kitabı okudu
Gazetelerde çok görülen, siyasilerin dillerinde dolaşan “aşırı sağ” deyimi yanlış olarak kullanılmaktadır. Çünkü aşırı sağ diye çok defa İslâm beynelmilelcileri kasdolunmaktadır. Geçen yılın sonlarında yakalanan “Hizbüttahrir” adlı derneğin hilâfetçi olduğu, Türkiye’yi şeriate göre idare etmek istediği, resmî dil olarak Arapça’yı kabul ettiği açıklanmış ve başlarında bir Arap bulunan bir grup “aşırı sağcı” diye vasıflandırılmıştır. Şimdi soğukkanlılıkla düşünülsün: Türk milletinin üstünlüğüne inanmış ve bütün Türklerin birleşip tek devlet halinde toplanmasını ülkü edinmiş Türkçülerle bu yobazlar aynı grupta nasıl toplanabilir? Yalnız Türklerden mürekkep bir devlet kurmak isteyen Türkçülerle, Müslümanları bir devlet yapıp resmî dilin Arapça olmasını isteyenler bir tutulur mu? Türk devletinin büyük makamlarında yarımkan Türklere bile tahammülü olmayan Türkçülerle başkanlarını Araptan seçen kişiler aynı kazanda kaynar mı? Demek ki aşırı sağ veya sağ tabirleri yanlış kullanılmaktadır. İdeoloji bakımından “sağ” milliyetçiliği, “sol” beynelmilelciliği temsil ettiği için sağda Türkçüler, solda da beynelmilelciler vardır. İster dünya beynelmilelcisi, ister İslâm beynelmilelcisi olsun, Türklüğü başa geçirmeyen, ihmal eden veya yok sayan bütün düşünceler soldur.
Sağcı Kimdir?Kitabı okudu
Reklam
Ordu, 1. Dünya Savaşı'nın ilk dönemlerine göre çok zayıf hale düşürülmüştü. Ordu birçok cephede adeta mahvedilmişti. 1. Dünya Savaşı'na neredeyse iki buçuk milyon askerle giren koca Osmanlı İmparatorluğu, 1917'de Sina Cephesi'nde ancak 43 bin kişilik bir kuvveti zorla ayakta tutabiliyordu. Savaş yakın bir gelecekte
Sayfa 120 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
Arap-İsrail çelişkisi birçok şey olmanın dışında bir devlet (İsrail) ile bir halk (Filistin halkı) arasında asimetrik bir savaş olduğu için devletin konvansiyonel savaş mekanizmasının üstünlüğüne karşı terör yöntemlerinin uygulanmasını beraberinde getirmiştir. (Bir pizzacıya girerek kendisini Filistin adına havaya uçuran Hamas üyesi ne kadar terörist ise üzerinden uçtuğu evin içinde çocukları oynadığını bilerek evi havaya uçuran pilot da o kadar teröristtir.)
"Memleketin kaybedilmek üzere olan küçük parçasını feda etmeyeceğim diye en büyük parçasını hesapsızlık ve bilgisizlik yüzünden feda eden idarecilerimizin bir de mevki ve şöhret peşindeki hırsları yüzünden ne hale geldiğimiz aşikârdır. Bu mevzuda fazla izahata lüzum görmüyorum. Bundan sonra da fena günler göreceğimizden şüphe edilmemelidir.
Sayfa 13 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
Hür Subaylar Hareketi, Müslüman Kardeşler örgütüne karşı:
24 Eylül 1955’te şeriat mahkemeleri sistemi ortadan kal­dırılır, İslâmi hareketin zemini her alanda yok edilmeye ça­lışılır. Hür Subaylar Müslüman Kardeşlere saldırmakla bir­likte ona karşı alternatif, ama İslâm öğesini de dışlamayan, militarizme, devlet mülkiyetine ve eşitlikçiliğe dayanan bir Arap Sosyalizmi projesi geliştirmeye çalışır. 23 Ocak 1956’da kamuoyuna açıklanan Anayasa’da Mısır devleti “islâmi" bir devlet olarak tarif edilmiştir. Hür Subaylar örgütü üyeleri de camiye devam ve hacca gitmek de dahil olmak üzere islami ilkelere bağlılık konusunda özenli davranmışlardır.
Reklam
26 Ekim 1954’te Nssıra karşı düzenlenen bir suikast girişimi sonrasında Müslüman Kardeşler yöneti­cileri ve üyeleri tutuklanır, bazıları idam edilir.
Müslüman Kardeşler Hür Subayların iktidarı almaların­ da da etkili olmuştur. H lür Subaylar 1952 Temmuz devriminin hem en ardından diğer partileri kapattığında Müslüman Kardeşler bir parti örgütlenmesine sahip olmadığı için saldı­rılardan payını almaz. Üstelik Hür Subaylar hareketine en yakın destek de onlardan gelir. Çünkü devrim öncesinde Hür Subayların bir kısmı Müslüman Kardeşler ile yakın ilişkile re sahiptir. Müslüman K ardeşlerin Seyid Kutb gibi önemli bir üyesi 1953’te Ulusal Kurtuluş Hareketi’nin Genel Sekre­teri olur. Enver Sedat’ın, hatta Nasırın bile bir dönem Kar­deşlik örgütünün üyesi olduğu ileri sürülmektedir.
80'den sonra Türk solu, Türk milliyetçiliği protesto kültürünü kaybetmiştir, İslamcılar, kürt siyasi hareketi önemli bir protesto kültürüne sahip olmuştur, özellikle geziden sonra muktedir olmanın getirisi ile 28 şubatın acı hatırasından başka bir şeyi kalmayan, muhazafazakarlaşıp değiştirmek istedikleri düzene adapte olan islami kesim, sağ kesim kendi içlerinden çıkan marjinaller ve komşu mahallede ki grupları din, devlet, düşmanı, dış güçlerin piyonu, vs olarak görüp özellikle yükselen sağ, göçmen sorunu, ekonomik kriz, dış politikada'ki sorunları vs görmezden gelip kötünün iyisi, tanrıya olabildiğince yakın, lider kültü, post Truth çağına uygun olarak dezenformasyon ile protesto, eleştiri kültürünü kaybetmiştir, istisnalar hariç, Marjinal sol gruplar, kürt siyasi hareketi protesto, değişim taleplerini, eylem, bombalı eylemler, programlı saldırılar ile kendilerini hala gösterme arzusunda, büyük anlatıların yok olduğu iddiası, liberalizmin /kapitalizmin zaferi iddiası, sscb'nin yıkılışı, Ulus devletlerin çatırdaması, küreselleşme, Arap baharı, sekülerleşme - kuşaklar arası çatışma derken, post İslamcılık ya da laik İslam dediğimiz şeyin eleştiri olmadan var olması İddiası bir ironi haline geldi! bir terör eyleminin yarattığı etki bir kitabın yazılmasından daha etkili hale geldiği bir dünya'da birkaç eleştiri yapmanın toplum tarafından bir terör saldırısı ile eş değer görmesi büyük bir ironi, peki gerçekten İslamcılar kitap okuyur mu? -insanın yaşam hakkı herşeyden ötedir...
Ortadoğu'da bir kırılma noktası Arap Milliyetçiliği
Ilk önceleri Lübnan ve Mısır'daki Hristiyan Araplar arasında filizlenen milliyetçilik kısa sürede Müslüman Araplara da sirayet eder Arap milliyetçiliği ilk kromcularının çoğunun gayrimüslim olmasından dolayı uzun süre küçük bir entelektüel çevre ile sınırlı kalır ta ki Şerif Hüseyin'in sahneye çıkacağı 1916 yılına kadar.
Sayfa 105 - Yeni Şafak
2. Abdülhamid son dönem tarihsel revizyonizmde sempatik bir karakter olarak gösterilmese de, politikaları, milliyetçiliği bastırarak ve Islam'ı Osmanlı İmparatorluğu'nun siyasi kimliğinin önüne koyarak imparatorluğu idaresinin niteliği, onun döneminde Arapçada giderek artan bir kurtarma misyonunu esas aldığını kabul ediyor.
Sayfa 210Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.