Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Müşkülpesend olmayalım ;)
Mutluluk mutlak bir şey değil, inişleri ve çıkışları, gidip gelen sevinçleriyle varoluşun -son derece göreli- bir halidir... Bu mutluluğu bir kenara itmek için gerçekten ya bu konuda kara cahil olmak gerekir ya da hayatı zerre kadar sevmemek! Mutlak mutluluk yoktur (yani saadet), ama mutsuz olmadığımız sürece az çok ya da hemen hemen mutluyuzdur. Müşkülpesent olmayalım! Gerçekliğin yüzüne tüküren nihilistler ya da dekadanlar gibi davranmayalım. Hayatın bana öğrettiği ve benim bir tür bilgelik olarak gördüğüm şeylerden biri şudur: Üç aşağı beş yukarı mutlu olmak, başlı başına bir mutluluktur.
"Ben ben diyince..."dedi. Hafifçe yutkundu. Bakışlarını önündeki kadehe dikip bir kaç saniye baktı. Sonra ise tekrar bana çevirdi kehribarlarını. "Kendimden önce hep seni bilirdim. Gözümü açtım, seni gördüm. Büyüdüm, seni gördüm...Ben hep seni gördüm Gökçen. Bir tek seni bildim. Ellerinle oynardım, saçlarınla oynardım... Benim en sevdiğim oyun bunlardı. Çok belli edemezdim belki ama..."Yine yutkundu. Ve büyük Murathan'ı gördüm göreli en titrek ve gerçek sesiyle devam etti. "Her yerde ben ilk sana bakardım...Her şeye kafa tutardım da, bir tek sana direnemezdim. Öğretmen en sevdiğiniz şeyi çizin derdi. Ben seni çizerdim. Ailenizi çizin derdi. Annem ,babam ve ablaların yanına seni de kendi elime eklerdim hemen. Mavi hep sendin. Mavi kelebekler. Mavi çiçekler, mavi gökyüzü..." Bir gözyaşı daha usulca süzüldü yanağıma. Genzime ağır bir yumru daha gelip kuruldu. "Defterlerinin yanındaki mavi çiçekler..."diye mırıldandım yeni bir şey keşfetmiş gibi. "Sendin." dedi hemen. "Sana benziyorlardı bana göre. Mavi ve küçücük..." "Mavi kelebek tokam?" diye yeni fark ettiğim bir şeyi daha sordum usulca. Başını yavaşça aşağı yukarı salladı. "O da sana benziyordu. Vitrinde görür görmez aklıma sen gelmiştin. İki haftalık harçlıklarımı biriktirerek, hevesle almıştım. Senin gibiydi. En çok senin saçlarına yakışırdı. Mavi ve..."durdu. Kehribarları bendeyken dudaklarında yarım bir gülüş belirdi. "Güzel..."diye tamamladı cümlesini.
#GökçenAlptekin #MurathanKarakurtKitabı okudu
Reklam
261 syf.
·
Puan vermedi
·
1 saatte okudu
İnsan doğası aslında eskiden daha çok Teolojinin konusuna giriyordu. Gerek Hellenik, gerek Hristiyan gerekse de İslam felsefesi temelde şu soruyu sorarak tartışmayı başlatıyorlardı: "Birey, dışarıdan müdahale olmadan da iyiliği ve kötülüğü öğrenebilir mi?" bu tartışmanın sebebi, peygamberlik makamının göreli olmasıydı. Zira, "tek başına bir ıssız adaya düşen bebek, herhangi bir peygamber veya kutsal kitap ile teması olmayacağı için doğru dini öğrenemeyecek, bu nedenle de cehenneme gidecekti". Filozoflar buradaki acımasızlığı şu formül ile düzelttiler: "İnsan doğası özünde iyidir" , yani tabula rasta da diyebileceğimiz boş, temiz bir sayfadır. İnsanı toplum ve şeytan kötüye sevk eder. Lakin insan, doğal halinde de iyiliği bulabilir. Bunu örneklendirmek adına yazılan eserlerden bir tanesi Hay bin Yakzan'dır. İşte bu kitapta, uzun zamandır tartışılan bu eski konuya; farklı bir bakış ile yaklaşmış yazar. Distopik bir eser de diyebileceğimiz kitapta; bireyin çocukken dahi bir "homo sapiens"in davranış motiflerinin aşağı yukarı minyatürünü taşıdığını görüyoruz bir bakıma. Okunması, okutulması gereken bir kitap olduğunu düşünsem de; bu kitap kesinlikle bir çocuk kitabı değil. Çocukların okuması da travmatik olabilir.
Sineklerin Tanrısı
Sineklerin TanrısıWilliam Golding · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202080,3bin okunma
Doğu Uygarlıklarının Birlik İlkeleri Bugün Batı uygarlığında birleştirici bir ilke bulmak çok zordur. Hatta doğal olarak, daima ortak bir zihniyet teşkil etmek üzere birleşen bir takım temayüllere dayanan birliğin de onun için temel ilke olan ve Ortaçağ'da "Hıristiyan dünyası" (Christendom) denilen şeyi oluşturan dinî nitelikteki
Fatih Devrine Genel Bakış 1451’de Fatih Sultan Mehmed tahta çıktığında, Fetret Devrinin neden olduğu buhran atlatılmış ve Ankara Savaşı öncesindeki sınırlara aşağı yukarı yeniden ulaşılmıştı. Osmanlı Devleti; Balkanlar’daki Tuna Nehri ile Doğu Anadolu’daki Fırat Nehri arasındaki coğrafyaya büyük ölçüde yerleşmiş durumdaydı. İstanbul’un Fethi’nden
128 syf.
10/10 puan verdi
·
14 günde okudu
Zebercet, Tutunamayan Hayvanı ve Tutamak Sorunu
İnsanlar kelimesi ile başlamak istiyorum. İnsanlar faso fiso filan falan vesaire. İnsanlar ikiye ayrılır bence. Birinci kısımda biçilene uymayanlar belki kaderini yıkanlar, ikinci kısımda ise biçilene uyan her üzerine oturana kader diyenler. Zebercet ne yazık ki arada kalmış bir birey yahut birey olamamış bir varlık. Tutunamayanlarda tarif edilen
Anayurt Oteli
Anayurt OteliYusuf Atılgan · Can Yayınları · 202329,9bin okunma
Reklam
...güneş, Bruno'ya göre, pek çok yıldız arasından sadece biri olup, onun imtiyazlı bir konumu yoktur. Aynı durum, elbette dünya için de geçerlidir, konum ya da yerle ilgili bütün yargıların göreli olduğunu öne süren Bruno, evrenin merkezi diye adlandırılabilecek bir yıldız ya da gezegen bulunmadığını söyler. Sınırsız evrende ne bir merkez ne de aşağı ve yukarı vardır. Dahası, dünyada akıllı insan varlıklarının ikamet ettiği olgusundan, onun değer yönünden üstün olduğu veya evrenin merkezinde bulunduğu sonucunu çıkartmak da doğru değildir, bu olgudan hareketle varılabilecek tek sonuç, olsa olsa hayatın mevcudiyetinin bu gezegenle sınırlı olmayabileceğidir.
Sayfa 398Kitabı okudu
Aşağı ve yukarı da göreli.
Aşağı ve yukarı kavramları da göreli olduğu için, bindiğim asansör beni çatıya çıkardı.Tahmin edileceği üzere burada taksi bulmak zordu.
Sayfa 139 - Siren yayınlarıKitabı okudu
Anaksimandros ve başkaldırının erdemleri Rovelli’ye göre kesinliği kabul etmeme kabiliyeti sayesinde bilim dünyaya her defasında yeni bir gözle bakabiliyor. Başkaldırının nasıl bir erdem haline gelebileceğini ve eleştiriye açıklığın yaratıcı sonuçlarını hatırlatmasıyla bile okunmayı hak ediyor Miletli Anaksimandros MÖ 6. yüzyılda her şeyin