Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Horasan sûfilerine göre, özü ışk olan ruh, yok-iken var-kılınmış ve tam bu noktada ezel ile ebed arasındaki yolculuğuna başlamıştır. Bedenle ittisalinden sonra, ruh, kendisine varan yolu, işk üzerinden, ışk içinden kat ederek, kendisine ulaşır. Unutulmamalıdır ki, bu anlayışta insanî öz' ün de sıfatı ışk' tır. Hayat dairesinde ruh-ile yolculuk eden ışk, sürekli köken/mebde özlemi duyar; ancak bu dönüş, âşık ile maşûk'un sûfi ittihâdı; yani fenâsıdır. Başka bir-deyişle, beden-ruh ikiliği, ışk ile, fenâ mertebesinde tevhid'e dönüşebilir..."
Unutulmamalıdır ki, bu anlayışta insanî öz'ün de sıfatı ışk 'tır.Hayat dairesinde ruh-ile yolculuk eden ışk, sürekli köken/mebde özlemi duyar;ancak bu dönüş, âşık ile maşûk'un sûfî ittihâdı; yani 'fenâ'sıdır.Başka bir deyişle,beden-ruh ikiliği,ışk ile, fenâ mertebesinde tevhid'e dönüşebilir.
Reklam
Aktörlük Sanatı, Sanat Kuramları, Görme Biçimleri
_Medeniyet, insanların ne kadar para kazandığıyla ya da kaç tane lüks arabaları olduğuyla ölçülmez. Medeniyetin para birimi Sanat’tır. Sanat aristokrattır ve sanatla uğraşan kimseler de yükselerek seçkinleşirler. Müzelerimizde ve kütüphanelerimizde korunan da sanatın ta kendisidir. Sanat Müzesi'ni ziyaret ettiğinizde göreceğiniz, insanların
Muhabbet âşık ile mâşûk arasında bir perdedir. Âşık ondan fenâ bulduğu zaman mahbûba vâsıl olur. Hz. Pîr Seyyid Abdülkadir Geylânî (k.s)
"Ölmüş tenüme aşkı anun rûh değül mi Gamzesi ile dil dahi mecrûh (yaralı) değül mi Aşkıyla kavuşdı gönülüm yolına anun Aşkıyla kahilan kapu meftûh (anahtar) değül mi Kirpüği ne kılduğını sen sanma muammâ Gönülde anun yâresi meşrûh (izah edilmiş) değül mi Bin yılda eğer Nûh yaşadıyısa bin yaş Ol yaş bana bir lahzada memnûh değül mi Maşûk ile âşık bir olur aşk oduyıla (ateşiyle) Mâdih (metheden) dahi pes (şimdi) hem yine memdûh (övülmüş) değül mi."
Sayfa 65 - Timaş, 5. BaskıKitabı okudu
İlk Olan’da seven ve sevilen, öven ile övülen, âşık ile âşık olunan aynıdır.Bizde ise bunun tam tersidir.Bizde seven, üstün ve güzel değil, sevilen üstün ve güzeldir.Ancak bu durumda, âşıkta ,âşık olunanda (ma’şûk) olmayan başka bir yeti vardır.Çünkü bizde âşık, âşık olunanın aynısı değildir.İlk Olan’da ise âşık ile âşık olunan, seven ile sevilen aynıdır.Herhangi birinin O’nu sevmesi veya sevmemesi, O’na âşık olması veya olmamasının bir önemi yoktur.O, ilk sevilen ve âşık olunandır.
Sayfa 21 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Sensen izhâr eyleyen ma’şûka âşık şevkini Âşıkı sensen kılan ma’şûk şevkiyle hazîn... (Sensin, mâşuka âşığın arzusunu gösteren ve âşığı maşuk arzusu ile hüzünlendiren...)
‘Aşk ile vîrân olan oldu ‘imâret tâ ebed Hordur ol her dü-cihân oldu selâmet tâ ebed ‘Aşk ile ‘aşka uyanlar göre ma’şûk yüzünü Nefs ile nefse uyan oldu melâmet tâ ebed ‘Âşık isen teni terk et cânı ko cânâna git Tene câna kalanın işi hacâlet tâ ebed Sen vücûdun safhasından yu gider benlik adın İki cihân devletinden ol ferâgat tâ ebed
Ölmüş tenüme ‘aşkı anun rûh değül mi Gamzesi ile dil dahi mecrûh değül mi ‘Aşkıyla kavuşdı gönülüm yolına anun ‘Aşkıyla kahilan kapu meftûh değül mi Kirpüği ne kılduğını sen sanma mu’ammâ Gönülde anun yâresi meşrûh değül mi Bin yılda eğer Nûh yaşadıyısa bin yaş Ol yaş bana bir lâhzada memnûh değül mi Ma’şûk ile ‘âşık bir olur ‘aşk oduyıla Mâdih dahı pes hem yine memdûh değül mi
Sayfa 67 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
İlk Olan'da seven ve sevilen, öven ve övülen, âşık ile âşık olunan aynıdır. Bizde ise bunun tam tersidir. Bizde seven, üstün ve güzel değil, sevilen üstün ve güzeldir. Ancak bu durumda, âşıkta, âşık olunanda (maʼşûk) olmayan başka bir yeti vardır. Çünkü bizde âşık, âşık olunanın aynısı değildir. İlk Olan'da ise âşık ile âşık olunan, seven ile sevilen aynıdır. Herhangi birinin O'nu sevmesi veya sevmemesi, O'na âşık olması veya olmamasının bir önemi yoktur. O, ilk sevilen ve âşık olunandır.
Sayfa 21 - Türkiye iş bankası kültür yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Âşık, maşûkû ile beraberliğini uzatmak için bahâneler arar ve bulur.
Hakk'a âşık olanlar pek çoksa da, Hakk'ın kendilerine âşık olduğu güzîdegân ümmet pek o kadar çok değildir. Âşık ile maşukun farkı şudur: "Âşık, dâimî bir sûz ü güdâz ve niyazda; maşûk ise, hakikî bir istignâ ve nâzdadır."
Hâsılı; âşık, eğer alan o değilse, benim varlık hazinelerimin hakikatlerinin onda olması nedendir? diye bir müşkülata düşünce, maşûk, ilham yoluyla haber verir: “Ey benim sadık âşığım ve bana tâbi yârim... Bende gördüğün sırların sana ait olduğunu mu sanıyorsun... Yanılıyorsun... Bende gördüklerin, benim varlıklarıma ait özlerdir... Ancak sen, benim özüme muhabbet ile baka baka, senin özünün, benim âyineme duhul ettiğini fark etmiyorsun. Senin kalbindeki özden hiçbir şey alınmadığı gibi izinsiz ve sormaksızın benim hakikat ayinemden alan da sensin. Lakin, sen bende olanı kendinin sanıyorsun..."
Sayfa 112Kitabı okudu
Bilinsin ki, bir kimsenin kendi kendini ayna kullanmaksızın görmesi ve bilmesi mümkün iken kendisini bir aynada görmesinde başka bir zevk vardır. Bundan dolayı Hakk bu âlemi ve Âdem’i yaratıp kendisine ayna kıldı. Ancak Hakk âlem aynasında kendisinin aksini Âdem aynasında ise kendisinin aynını görür. Âdem ile kastedilen insandır. "Allah âlemi ve Âdem’i yaratıp kendisine ayna kıldı" sözü ile kastedilen mânâ ise "Hakk kendisini ayna şeklinde izhâr etti. Kendi cemâlini o aynada yine kendine arz etti. Bir yüzden bakarak kendi güzelliğini görüp âşık ve hayran oldu ve niyâz etti. Diğer yüzden mâşûk olup naz ve cilve yaptı. Kendi güzelliğini kendine arz etti ve cilveleşti" demektir. Burada gören, görülen, görme ve ayna birdir.
24 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.