İki farklı yüzyıl ve iki farklı adam; ama aynı sorunla birleşiyorlar: rüyaları ve o rüyalarında aşık oldukları kadın Butimar.
Günümüzdeki psikiyatrist rüya aleminde yaşamayı ciddi ciddi düşünürken bir gün bir hastasının getirdiği mektupla kendini seneler önce kan bağı da bulunan ve kendisiyle aynı dertten muzdarip olan Yusuf’un hikayesinde buluyor. Uykuya dalıyor ve rüyasında Yusuf ile Butimar’ın hikayesini görüyor. Yusuf da Butimar’ı rüyasında görüp aşık olurken, en yakın dostu Behzad ile Revan’a gidip onu köydeki düğünde görene kadar sadece hayal kuruyordu. Gördükten sonra ise tek hayali o ve simya ilmiydi. Zengin olmak ve aşık olduğu kızla Anadolu’ya gitmek tek amacı olmuştu. Bunun uğruna yaptıkları, yaşadıkları ve en sonunda hırsı yüzünden sevdiği kızı da kaybetmesi üzerine psikiyatrist rüyadan uyanıyor. Kitabının sonunu daha farklı isterdim, daha uzun daha anlamlı ama kitap boyunca okuduğum cümleler, konular, savaş, hırs, aşk konusu beni içine çekti. Severek okudum kesinlikle. Yazarın kalemine hayranım. Bu kitabı da sevdiğim kitaplar arasında yer aldı.
ButimarKaan Murat Yanık · Ketebe Yayınları · 20223,963 okunma
"İlk kural, aşık olmayacaksın," demişti. "Başka kurallar da var ama esas kural bu. Aşık olmak yok. Aşık kalmak yok. Aşk hayalleri kurmak yok. Bu kurala bağlı kalırsan sorun çıkmaz."
kitabı çıkarttım ve rasgele bir sayfasını açtım.
“Var olduğun yere döneceğin bu yaşam çemberinin sırrı birine âşık olunca değil 'aşk olunca' sana açılır. Yaratımın amacı âşık olmak değil aşk olmaktır.”
Dr Peck, üç nedenden dolayı aşık olma deneyiminin gerçek sevgi olmadığı sonucuna vardı. İlk olarak, aşık olmak iradeye bağlı bir eylem ya da bilinçli bir seçim değildir. Aşık olmayı ne kadar istersek isteyelim, bunun gerçekleşmesini sağlayamayız.
Diğer taraftan genellikle uygun olmayan zamanlarda ve umulmadık insanlara aşık oluruz
Âşık olmak, karşımızdaki insanın, belki de hiçbir zaman dahil olamayacağımızı bildiğimiz hayatının ayrıntılarına dair hayaller kurup, o ayrıntılara da âşık olmaktır.
Aşk ve sevgi başka şeyler. Aşk sadece talep eder. Uyuşturucu gibi. Belirtileri de, sonuçları da aşağı yukarı aynıdır. Sevgi ise çaba gerektirir. Sahip olmayı arzulamaz, bir parçası olmak ister bütünün. Her aşk sevgiye dönüşmez bu yüzden veya gerçeğe. Çünkü asıl olan sevgidir. Bunu şöyle açıklayabiliriz; Bir çiçeği öleceğini bile bile dalından koparıp, yalnız benim olsun deyip kendine saklamak aşktır. Bir çiçeği, yaşaması için dalında bırakmaya razı olup, onu her gün sulamak sevgidir. Daha basit yoldan anlatalım; Aşık olmak; ortasından sıkılan diş macununu görmemektir. Sevmek; ortasından sıkılan diş macununa tahammül etmektir. Aşk kör eder, sevgi tahammül ettirir. Sonuç olarak şöyle diyebiliriz; Aşk, sevgi, saygı arasındaki korelasyonda benim için saygı, sevgiden büyüktür sevgi de aşktan. Aşk ve sevgi sonludur biter ama, saygı ebedidir. Ne olursa olsun ikili ilişkiler saygı temelinde inşa edilmeli, saygının olmadığı yerde durulmamalıdır.
Fransa'nın Verrieres kasabasında yaşayan bir kerestecinin en küçük oğlu olan Julien Sorel'in hikayesi anlatılıyor kitapta...
Ailesi tarafından sevilmeyen, fakat zeki bir genç olan Julien'in gözü yükseklerdedir, hızlı bir biçimde yükselmek, zengin olmak, Paris çevrelerinde isim, unvan sahibi olmak istemektedir.
Kasabanın papazının
Tomris Uyar'ın gündökümü, aktarmak ve anlatmak istediği kadarıyla kendi günlüğü ... Daha önce birkaç kitabın okudum ama bunun kadar akıcı daha ilgi çekici olmamıştı benim için... Döneminin ve edebiyat çevresinin geniş olmasının ve samimi içten anlatıyor olması yaşadıklarını hissettiklerini etrafında ve zamanında olup bitenleri bunlar hakkında yorumları acı, tatlı, kolay, zor her şeyi hissettiği anlatmak istediği kadarıyla kaleme almış ... ... çok beğendiğim kitaplarda yerini aldı . Turgut Uyar'dan ve oğlundan yer yer birkaç kere bahsediyor, arkadaşları arkadaşları ile olan ilişkileri, zamanın müzik, film, amma törenleri, okuduğu ve çıkan kitapları, çevirdiği kitaplar , ödülleri ... Birçok olayda düşüncelerini okumuş oldum. Herkesin aşık olduğu bir kadından o zamanları da okuyor olmak hoşuma gitti... Kendimce; uyumsuzlukları bence bir uyumsuzluk değil az bulunan ve herkeste olmayacak, herkesleştirmeyen bir şey...
"İlk kural, âşık olmayacaksın," demişti. "Başka kurallar da var ama esas kural bu. Aşık olmak yok. Aşık kalmak yok. Aşk hayalleri kurmak yok. Bu kurala bağlı kalırsan sorun çıkmaz."
Albertine Kayıp) öncekilere göre kat kat daha derin ve etkileyici duygu aktarımlarının bulunduğu romanlar bence.
Mahpus'ta anlatım daha çok Proust'un Albertine'e olan yüceltilmiş aşkıydı.
"ilk kural, aşık olmayacaksın'' demişti. "Başka kurallar da var ama esas kural bu. Aşık olmak yok. Aşık kalmak yok. Aşk hayalleri kurmak yok. Bu kurala bağlı kalırsan sorun çıkmaz."