Ve birbirimize itiraf etmesek bile , bunda hepimizi büyüleyen bir şey var: Gelmeyeceği aşikâr birini bekleyebilmenin o muhteşem, görkemli, kederli ve korkunç güzelliği.
Belki de amip olarak kalsak daha iyi olurdu, insan ırkı kendi kıyımıyla sona ererse -ki aklın sınırlarını zorlayan barbarlık tarihimize uygun bir son olurdu bu- pek çoğumuz hayatlarımızın son saniyelerini bunu düşünerek geçirirdik. Evrim ve neticede yol açtığı insanlık tarihi uzun ve korkunç bir hata mıdır? İşler bu kadar aşikâr bir şekilde kontrolden çıkmadan bütün bu projeyi iptal etsek daha iyi olmaz mıydı?
Sabret! bir gün göklere çekilen perde aralanır. Aşikar olur tüm masalsı sırlar. Bir gün hüzün rıhtımından süs perdeleri de çekilir aradan. Ne göğün maviliği kalır ne de denizin sakinliği. Zaman bile durduramaz hislerini. Kar gibi beyaz sanma bu ihtişamlı yankıyı. Bir gün karanlığı örten perdeler de aralanır. Sakın yalan sanma gözlerin görmediği gerçeği. Bir basiret makamıdır ötelerin ardını görmek. Ve bir gün hayatını ikiye ayıran bir gölge düşer hüzünlü çığlıklar ülkesine. Zamanın uçurumunda intihar eden kayıp bir yolcu var içimizde. Ne yolcu kayboldu ne yol değişti. Sadece biz kaybettik hem yolu hem yolcuyu…
İnsanların ömürsüz ve sahte hayatlarını düşünmekten vazgeçip dikkatimizi hayatın ayrıntısına yöneltirsek onun ne
denli gülünç bir oyuna benzediği aşikar hale gelir.
Bir şeyi, bize aşikâr görünen hususların biz o hususta düşünmediğimiz için bize aşikâr göründüğünü anlayabilirsek, şartlanmalarımızı aşabilir, bir üst basamakta düşünmeye geçebiliriz.
Sensizliğin ızdırâbından, ne zaman bir cümle kursam; yüklemlerim hep eksik, tümleçlerim tarifsiz, öznelerim âşikâr, nesnelerim yalnız sen... Üç noktalı cümlemin, tek mânâsı yine sen...
Sabret! Bir gün göklere çekilen perde aralanır
Aşikar olur tüm masalsı sırlar
Bir gün hüzün rıhtımından sis perdeleri de çekilir aradan
Ne göğün maviliği kalır ne de denizin sakinliği Zaman bile durduramaz hislerini
Kar gibi beyaz sanma bu ihtişamlı yankıyı
Bir gün karanlığı örten perdeler de aralanır
Sakın yalan sanma gözlerin görmediği gerçeği
Bir basiret makamıdır ötelerin ardını görmek
Ve bir gün hayatını ikiye ayıran bir gölge düşer hüzünlü çığlıklar ülkesine
Zamanın uçurumunda intihar eden kayıp bir yolcu var içimizde
Ne yolcu kayboldu ne de yol değişti
Sadece biz kaybettik hem yolu hem yolcuyu.
İnsanlar gizleseler de aşikar etseler de reddetseler de duyguyu yaşamdan çıkaramazlar. Duygunun üzerine kalın bir örtü çekilmiş gibi; ama yine de alttan duygu görünür, endişeler görünür.
Hakkaniyet, herhangi bir şarta bağlı olmaksızın temel vazgeçilmezimiz olmalıdır. Bu konu tevil kaldırmaz. Herhangi bir meselede hakkaniyetin neyi gerektirdiği muglak değildir, dalma açık ve nettir. Eğer hakkaniyetin neyi gerektirdiği konusunda bir muğlaklık görüyor isek, o muğlaklık nefsaniyetimizdendir. Malum, yaşadığımız görme bozukluklarının müsebbibi çoğu zaman nefislerimizdir. Şu da aşikâr ki nefsin en fazla kabiliyetli olduğu sahadır bu!
Övülen, söze sığın şey, nasıl olur da O olur? Nasıl olur da ondan kolayca bahsedebilirim?
Ne işarete sığar, ne aşikar anlatılır, ne kimse onu bilir, ne kimse ondan bir nişane bulur!