ayet hadis dışında şimdiye kadarki en mühim alıntım
Çilem... O hadiseden sonra yaş her türlü meyve yiyemedim. Yemek arzuluyordum fakat boğazımda kalıyor. Bin müşkülatla yutsam kusma hissi geliyor çıkarıyorum...
Sayfa 9
Önce kendimiz olmalıyız. Müslümanların temel sorunu budur. Müslümanların temel sorunu güçsüzlük, silahsızlık, parasız-lık değil, 200 yıldır kendimiz olmaktan çıkmamızdır. Sanatçı, siyasetçi, yazar... Hiçbirimiz kendimiz değiliz. Kendimiz, yani kul olamıyoruz. Bunlar kullukla doğru orantılıdır, ama biz kulluğu sadece taat olarak anlıyoruz. Kulluk sadece bu değildir. Hadis-i şeriflerden daha çok Heidegger'den alıntı yapan İslamcı yazarlardan artık gina geldi. Bunları artık bırakalım. Ayet bilelim, hadis bilelim, bilmiyorsak da sükût edelim. Ama bilelim, bir de olalım. Bilmek, kılmak, olmak... Vazifemiz bu, kulluk bu!.. İşin esasında edeb var. Edebe dikkat edelim. Bugün âlim geçinenlerin tartışmalarına bakıyoruz. Hadis ve ayetleri sanki birbirlerinin kafasına vuruyorlar. Imam-ı Azam'ın oğlu babasına "Babacığım, bizim hâlimizi nasıl görüyorsun?" dediğinde, Imam-ı Azam ona şöyle cevap veriyor: "Hâlinizi hiç iyi görmüyorum. Bizim zamanımızda biz muhataplarımızı iman çizgisinde tutmak için çabalardık. Siz ise tartıştıklarınızı iman dairesinin dışına itmek için çabaliyorsunuz." Günümüzdeki durum da bu şekildedir. Yani her şeyimizi dar bir alana hapsetmemeliyiz; asıl meselemiz insan olmak, insan inşa etmek olmalı.
Sayfa 384Kitabı okudu
Reklam
2 Mayıs 1960 günü, profesör Mustafa İnan Teknik Üniversitesinin Radyosu'nun hürriyete kavuşması münasebetiyle su konuşmayı yaptı: Sayın dinleyenlerim, İstanbul Teknik Üniversite Radyosu, bir aydan fazla susturulmayı müteakip, bugün tekrar yayınlarına başlıyor. Teknik Üniversite olarak bizler ve bütün Türk gençliği buna ne kadar
Sayfa 224 - İletişimKitabı okudu
Hayır efendiler, bizim mühim ve asıl olan vazifemiz, siyaset yapmak değildir. Bizim ve bütün memleket ve milletin bugün yegane vazifesi, topraklarımızda bulunan düşmanı süngülerimizle kovmaktır.
"HÜRMET..."
- “Şu dünyada insan olmaktan başka bir vazifemiz yok. İnsan olabildikçe, insan olmanın ne olduğuna dair de güçlü bir şuur kazanacağız. Bu şuur başka insanlara bakışımızda önümüzü aydınlatacak. Başka insana duyduğumuz hürmet, bizim hürmete layık oluşumuzda temellenecek. Hürmet görebilmek için değil, hürmet görmesek bile cevherimizin hürmete layık olması bakımından hürmet gösteriyor olacağız. Hürmet göstermenin, karşımızdakini yücelten bir şey olmak yerine, bizi yüce kılan, bizim insan olmaya dair şuurumuzu keskinleştiren bir şey olduğunu anlayacağız. Hürmetten kazançlı çıkanın hürmet gösterilen taraf olduğunu sanıyorsak çok yanılıyoruz. Asıl kazançlı olan, hürmet göstererek, kendisindeki insan olma anlamını billurlaştıran, insan olmanın niteliğine dair bir aydınlanmanın peşinde olan taraftır...”
Bizim vazifemiz, rahmete zemin hazırlayıp ilâhî rahmeti beklemektir.
Hal ve amellerinde Allahu Teâlâ'nın lütfundan ulaşacağı keşif derecelerinin miktarına gelince; bu, bir avcının avlanmasına benzer. Kısmetinde ne varsa onu avlayabilir. Bazen az yorulmakla çok av temin eder. Bâzen çok yorulduğu halde az bir şey elde eder. Bütün bu cehd ü gayretin sonunda dayanak ve itimad, ilahi cezbelere bağlıdır. Bu ilâhî
Sayfa 244
Reklam
70 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.