Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Açlık Oyunları
Nefis terbiyesinde çokça anlatılan kudsi bir hadistir. Allah (cc) nefse sorar; sen kimsin, ben kimim? Nefis; "ene ene, ente ente; sen sensin, ben benim" der. Keyfiyeti Allah (cc) tarafınca bilinen bir süre, ateşle terbiye görür. Sonra Rab yine sorar, cevap değişmez. Bu defalarca tekrarlanır, her defasında cevap aynıdır; Nefis;
Bir şeylerin eksikliğini fark etmeden, ne olduğunu ne kaybettiğini bilmeden yaşamak hayatında neden çektiğini bilmediğin o ıstırabın asıl sebebi olabilir. Zaman bildiğimizden daha kıymetli, hayatlarımız sandığımızdan daha anlamlı ve vazifemiz düşündüğümüzden çok daha kutsal olabilir.
Destek yayınlarıKitabı okudu
Reklam
222 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
14 günde okudu
Şüphesiz ki bu Kur’an, en doğru yola iletir…” (İsra,9) “Bizim vazifemiz, içinde yaşadığımız cahiliye toplumunu değiştirmek için ilk önce kendimizi değiştirmektir.” “Allah’ın terazisinde asıl ve en büyük değer olan âkide, Allah’ın pazarında kendisiyle alışveriş yapılabilecek yegâne araç, imandır. En parlak, en muhteşem
Yoldaki İşaretler
Yoldaki İşaretlerSeyyid Kutub · Pınar Yayınları · 20194,851 okunma
Bir şeylerin eksikliğini fark edemeden, ne olduğunu ne kaybettiğini bilmeden yaşamak hayatında neden çektiğini bilmediğin ıstırabın asıl sebebi olabilir. Zaman bildiğimizden daha kıymetli, hayatlarımız sandığımızdan daha anlamlı ve vazifemiz düşündüğümüzde daha da kutsal olabilir.
Bir şeylerin eksikliğini fark edemeden, ne olduğunu ne kaybettiğini bilmeden yaşamak hayatında neden çektiğini bilmediğin o istırabın asil sebebi olabilir. Zaman bildiğimizden daha kıymetli, hayatlarımız sandığımızdan daha anlamlı ve vazifemiz düşündüğümüzden çok daha kutsal olabilir.
Sayfa 44 - Destek YayınlarıKitabı okudu
"Hayata Müslümanca bakmak" diye bir vazifemiz olduğuna göre, dünyaya sadece süs ve keyif için gelmediğimizi, kurduğumuz devletlerin asıl amacının Müslümanca siyasi pratikler ortaya koymak olduğunu, bu pratikleri engelleyen durumların aslında bizim aleyhimize döndüğünü de aklımızdan çıkarmamalıyız
Reklam
Misyonerlik faaliyetleri...
1909'da Filistin'deki Zeytun Dağı'nda toplanan Genel Misyonerler Kongresi'nin sözcüsü şunları söylemişti: "Batı'nın İslâm alemindeki yüz yıllık misyonerlik faaliyetleri büyük bir başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Çünkü bu zaman zarfında müslümanlığı terkedip hristiyanlığa geçenler ya baskılara boyun eğip çeşitli vaatlere aldananlar ya da geçim derdine düşüp zorunlu olarak bize gelen fakirlerdir". Bu sözler üzerine kürsüye gelen -Mısırlıların da tanıdığı- papaz Zwemer şöyle konuşmuştur: "Bu sözler misyonerlerin, İslâm alemindeki görevimizin hakikatini bilmediklerini gösteriyor. Bizim vazifemiz hiçbir zaman müslümanları, hristiyan yapmak için İslâm'dan çıkarmak değildir. Bizim asıl vazifemiz onları yalnızca İslâm'dan çıkarmak, öğretilerimize, hakimiyet (=nüfuz) ve fikirlerimize boyun eğmelerini sağlamaktır. Bunda da tam bir başarıya ulaşılmıştır.
Medeniyet: İki Ucu Keskin Kılıç
"Hayata Müslümanca bakmak" diye bir vazifemiz olduğuna göre, dünyaya sadece süs ve keyif için gelmediğimizi, kurduğumuz devletlerin asıl amacının Müslümanca siyasi pratikler ortaya koymak olduğunu, bu pratikleri engelleyen durumların aslında bizim aleyhimize döndüğünü de aklımızdan çıkarmamalıyız...
Tarihin kaçırılmış fırsatlarının ve Batılı insanın kaybedilmiş boyutlarının da ötesinde bizim asıl vazifemiz, Batı'nın intihara götüren monoloğuna son vermek için, Doğu ve Batı medeniyetlerinin diyaloğunu yeniden kurmaktır.
“Oynayalım albayım. Tekrarlara düşmekten korkmadan oynayalım. Asıl, tekrarlara düşelim ki, içimizi kemiren şeytanı her fırsatta rezil edelim. Hemen başlayalım. Yazalım albayım. İşte kalem, işte ıstırap albayım. Benden başlayalım albayım. Önce ben konuşurum. Sonra, gene ben konuşurum. Soldan girerim albayım. Akşam olmaktadır albayım. Bütün güzel
Sayfa 262 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Dua da bizim vazifemiz, sorumluluğumuzdur. Yalnız öbür iba­detlerden asıl farkı duanın üst sınırı yoktur.
PDF(>﹏<)
İşgal kuvvetleri hükümete: - Samsun ve havalisinde Türkler Rumlar'a taarruz ediyorlar. Bunu önleyin, yoksa oralarını işgal ederiz, demişlerdi. Anlaşıldığına göre sadrazam, şu tavsiyeler veya bu tereddütlerden sonra, fakat elbette ki padişahın da rızasını alarak, Mustafa Kemal'i oralara göndermeye karar vermişti. Ama geçkin, tükenmiş ve
Sayfa 366 - Remzi KitabeviKitabı okudu
131 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.