Aşksız âdem dünyâda belli bilin ki yoktur
Her birisi bir nesneye sevgisi var âşıktır
Çalab'ın dünyâsında yüz bin türlü sevgi var
Kabûl et kend' özüne gör hangisi lâyıktır
Biri Rahmân-ı rahîm biri Şeytân-ı racîm
Onun yazığı müzdü sevgisne taalluktur
Dünyâda Peygamber'in başına geldi bu aşk
Tercemânı Cebrâil ma'şûkası Hâlık'tır
Ömer ü Osman Ali Mustafâ yârenleri
Bu dördünün ulusu Ebû-Bekr-i Sıddıyk'tır
Âlem fahri Mustafâ mi'râca ağıcağız
Çalap'tan dilediği ümmetine azıktır
Yunus sana hakıykat budurur buyurduğu
Gözünle gördüğü ne dönüp bakma yazıktır
Madam Bovary ilk başta çok eleştiriye açık bir kitap gibi duruyor. Edebiyat çok farklı bir şey tabi. Mesela geçenlerde ensest temasını işleyen bir oyuna yapılan bir incelemede “enseste özendirilmek”ten bahsedildiğini gördüm. Yani içinde ensest geçen her şey ona özendiriyor mu oluyor? Böyle incelersek, ki sanırım kitap ilk çıktığı zamanlarda böyle
Şeyh Cüneyd-i Bağdadi [kuddise sırruhů), sefer dönemlerinde dünyayı gezerken bir gün yolu kâfir mezarlığına düştü. O gece orada kaldı. Na- maz için abdest aldı. Mezarlıkta bulunan bir kâfir çocuğu, onun namaz kıldığını gördü.
Şeyhin yanına geldi.
- Ey şeyh, sen kimsin? Dinin nasıl bir dindir? Bana öğret. Senin yaptığın işler hoşuma gitti. İçime
bir gün, "benim için şiir yazdın mı hiç" demiştin. göstermiştim, "şu heves sensin, şu incinmiş gurur sen, şu utangaç aşk, şu posta caddesi'ndeki daktilo sesi, çocukların okul dönüşü sevinci sen." kuşkuyla bakmıştın yüzüme. kirpiklerim içime dökülüvermişti. susarak büyümüş iki çocuktuk biz, kendisini sevmeyi bilmeyen. yanımızda birisi olmadan sevincimizden utanırdık. kaç hayat evimizde bizden çok soluk aldı. sonra harfler girdi yoksulluğumuza. sonra dünyanın bütün maz lumları. elimde başkalarının rüyası, bir var oluş acısıydım önünde. yazmaya, okumaya ayırdığım zamanlar senin de za manlarındı. "tenha gezen evliyam" dedim. "ben gittim harf harf dağıldım / sen tamamladın cümlemi."
Aslında sevmek nedir, bir insanı ya da bir erkeği sevmek nedir, bilmiyorum. Yalnız bildiğim bir şey var: Bir gün insanların pek çok konuştuklarına dikkat etmiştim. İki kişi ille de konuşmadan olamazlar mı, diye düşünmüştüm. Çünkü konuşmak, o iki kişi arasında eksik olan bir şeyin yerine geçiyordu sanki. İnsanlar konuşarak, yalnızlıklarını ya da iki ayrı kişi olma durumlarını ortadan kaldırdıklarını sanıyorlardı. Konuşma gereğini duymadan iki kişi bir arada olabilse, derdim. Bunu isterdim. Seninle yirmi dört saat hiç konuşmadan birlikte olabilirim. Anlıyor musun? Kısacası bu sevmek midir, bilmiyorum. Senin yanında sıkılmıyorum hiç. Hep seninle olmak istiyorum.
Merhaba arkadaşlar. Mutlu akşamlar. Uzun yıllar sonra oldukça doyurucu olacağını düşündüğüm Anton Çehov serisine sonunda başladık. Yaklaşık 10 kitabını bu süreçte okuyoruz ve okuyacağız. Bunun dışında onun öykülerinin seri olarak basımları var. Bunların Cem - İletişim ve Yordam Yayınları üzerinden yapılmış setlerinin de dağıtıma hazır olduğunun
Kaybettiğin yerde bekleme, güçsüzler öyle yapar.
Sana kapanan kapıyı bir daha çalma,
Kapanan kapıyı acizler çalar.
Unutma ki bu aşağılık dünyadasın;
Kötülüğü baştacı edip iyiliği çılgınlık sayan dünyada.
Şunu iyi bil ki; şeytan da kutsal kitaplardan örnekler verebilir.
Ve cehennem boş, şeytanların hepsi burada…
Her düşünceni dile getirme,
Sana
Merhaba bugün sizlere @aynilyuksel in kaleminden çıkan #eylülrüzgarı adlı kitap ile geldim. Yazar ile ilk tanışmam #nisanyağmuru adlı kitap ile olmuştu. Kitapların isimleri dikkatimi çok çekmişti. Yazarın dili sade ve anlaşılır. Kitabın konusu ise çok akıcı. Polisiye ve aşk harmanlanmış.
Kahramanımız Rüzgar bir modaevinin sahininin kızı Melis ile evlidir ancak evlilikleri biraz sorunludur. Ayrılmayı düşünmezler. Melis, Rüzgar sayesinde babasının gözüne girmiş ve modaevini güzel bir şekilde idare ediyor. Eylül, bu modaeviyle görüşmeye gelirken yağmura yakalanmış ve sırılsıklam olmuş. Rüzgar’ın dikkatini böylelikle çekmiş. Kot pantolon ve inci detaylı bir defile kulağa nasıl geliyor? Eylül başta Rüzgar olmak üzere herkesi ikna edip işi almıştır. Defile gününün akşamında manken Meltem’in evinde ölü bulunmasıyla işler değişir. Meltem ve Rüzgar arasında bir şeyler olduğu ve o gece evden çıktığı için tek suçlu Rüzgar.
Eylül sevdiği adam Rüzgar’a inanacak mı?
Meltem evinde merdivenlerden düşerek mi öldü yoksa öldürüldü mü?
Başkomiser Nilgün ve ekibi bu işin peşine düşer. Olaylar öyle bir hal alır ki kim suçlu anlaşılamaz. Rüzgar’ı en çok üzen şey ise Eylül’ün bu zor zamanda ona inanmaması ve yanında olmaması. Acaba siz bu durumda ne yapardınız?
Hayatınızda olan insan cinayet suçlusu olsa ona inanır mıydınız?
Kitap ile ilgili yazacağım o kadar çok şey var ki daha fazla spoi vermek istemiyorum Ben okurken kitabın sonunu merak ederek okudum. Acaba katil kim? Diyerek sorular sordum. İki gün gibi kısa bir sürede bitti şiddetle tavsiye ederim
Eylül RüzgarıAynil Onur Yüksel · İkinci Adam Yayınları · 202228 okunma