"Siz tam yabanisiniz. Baksanıza, insan dişlerini boynuna asma âdeti de başlıyor. Bir sonraki kuşakta da kulaklarınızla burnunuzu deldirip süs diye kemik veya deniz kabuğu takarsınız. Gayet iyi biliyorum. İnsanoğlu uygarlık yolunda-ki kanlı ilerleyişine başlamadan önce, ilkelliğin karanlığına giderek daha çok batmaya mahkûmdur. Sayımız artınca ve herkese yer olmadığını hissettiğimizde birbirimizi öldürmeye başlayacağız. O zaman da beline, yüzdüğün kafa derilerini asarsın artık. Sen benim torunlarımın en iyi huylusu, en nazikisindir Edwin, sen bile bir domuzun iğrenç kuyruğunu üstünde taşımaya başladın... At onu Edwinciğim, at onu gitsin."
Amcam Yaşar Kemal'. Yani çok özel anılarımız. Örnek şöyle yani bu edebi yönünü sanatını herkes bilir anlatır. Mesela basit gibi görünür bir olayı anlatayım; beraber ikimiz Vaniköy'de evinde salonda otururken, baktım içeriye büyük at sineği deriz yeşil bir sinek girmiş. Ben hemen masanın üzerindeki gazeteyi katladım sineğin arkasına öldürmek için düştüm. Bana 'oğlum ne yapıyorsun' dedi.' Aç pencereye gitsin o can taşımıyor mu? Yani küçük diye canı yok mu onun' dedi. Ben dondum kaldım, ben ondan sonra zaten hayatımda hiç sinek falan öldürmedim. Yani canlıya bütün canlılara nasıl değer verdiğin orada şahit oldum.
Bundan iki bin yıl önce, M.Ö. Büyük Hun İmparatoru Mete (Motun) zamanında Türklerin vatan sevgisi test edilmiş idi. Bilindiği gibi, Türk hükümdarından Yueçi İmparatoru, önce atını, sonra da hanımını isteyerek bir nevi küçültücü muamelede bulunmuştu. Bu arada Türk devleti ileri gelenleri hükümdarlarına “niçin sizleri küçülten bu taleplere evet diyorsunuz. İzin verin bunların haddini bildirelim” dedikleri zaman, Mete Han, “hayır hanım benim hanımım, at ise, o da benim malım, şahsımdan talep edilen bu istekleri yerine getireceğim. Bunun için milletimi harbe sokmam “demişti. Ne var ki Yueçi imparatoru, Türk imparatorunu aşağılamaya devam ediyordu. İmparatorun üçüncü isteği ise, Türk vatanının çorak bir arazisinin kendisine verilmesi idi. Türk devleti ileri gelenleri “verimsiz bir topraktır. Bunun için savaşmaya değmez, verelim gitsin” deyince Mete Han, “bre beylerim, at ve avrat benim idi, bu toprak ise milletindir, vatanın bir parçasıdır. Milletin malını başkalarına nasıl verebilirsiniz?” diyerek adamlarını azarlamış ve harbe hazır olmalarını emretmiştir. Hazırlığını tamamlayan Türk ordusu, düşmanına ağır bir darbe vurmuştur.
Batn-i Nahle olayından hemen sonra, bu sefer de Muhammed ve arkadaşları, Ebu Süfyan başkanlığındaki yaklaşık kırk kişilik bir Mekkeli ticaret kafilesinin yolunu kesmeye koyuluyorlar. Bunlar, ticaret