Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Ne çok özlemişim oğlumu. Minik elleriyle parmağımı tutan o bebek de, şimdi karşımda oturan huysuz adam da aynı kişi. Bir anlık gülüşünde tekrar çocukluğuna dönüyor. Murat gülünce ben de gençleşiyorum. Murat gülünce mavi elbisemi giyip Eskişehir'de Mazhar'la kol kola yürüyorum. Murat gülünce her şeyi hatırlıyorum, Murat gülünce Müjgan'ın limonlu kekinden kocaman bir dilim daha yiyorum. Murat gülünce Ayvalık'ta bir sofra kuruluyor, Murat gülünce babası gibi gülüyor..."
Sayfa 95 - Müzeyyen GünerKitabı okudu
1961'de kurulan Eti, Firuz Kanatlı'nın projesini kendi elleriyle çizdiği ilk tesisiyle 1962'de Eskisehir'de üretime başladı. Eti, ismini Hitit uygarlığından aldı. Firuz Kanatlı, önceleri Bal ismiyle piyasaya çıkmayı düşündü. Ankara'ya müracaat ettiğinde bu ismin tescilli olduğunu öğrendi. Bunun üzerine yeni bir isim
Sayfa 70 - Business DergisiKitabı okudu
Reklam
İsmail Hakkı...
Varlığıyla onur duyduğumuz Profesör Aziz Sancar'ın yakasında Atatürk rozeti vardı, kravatı ise Osmanlı tuğrası motifliydi. Bu sentezi Atatürkçülere laf sokma fırsatı olarak gören bazı dangozlar, "Cehape zihniyeti karşı çıkıyor ama, bak gördünüz mü, insan hem Atatürk'le hem Osmanlı'yla gurur duyabiliyor" dediler. E
Sayfa 500 - Kırmızı Kedi Yayınevi, 2016Kitabı okudu
İlk Türk Hava şehitliği
Havacılığı geliştirmek ve bu alanda büyük devletlerle rekabet etmek isteyen Osmanlı hükümeti, 1914'ün ilk aylarında is tanbul-Iskenderiye arasında deneme uçuşları yapılmasına karar vermiş. Bunun için iyi yetişmiş dört subay seçilmiş ve iki uçak hazırlanmış. Fethi ve Sadık Bey'ler birinci uçağa, Nuri Beyle kendisine gözetmen olarak
Sayfa 224 - Kazanın meydana getirdiği teessürle, Muğla'nın Megri kazasının ismi Fethi Bey'in anısına "Fethiye" olarak değiştirilmiş.Kitabı okudu
Lozan'ın iç yüzü.
Necip Fazıl'ın Büyük Doğu dergisinin 6 Ekim 1950 tarihli 29. sayısında yer alan "Lozan'ın İç yüzü" başlıklı yazıda ifade edildiğine göre Lord Gürzon, "Türkiye Islāmi alakasını ve İslâmı temsil rolünü kendi eliyle çözer ve atarsa, bizimle hulūs birliği etmiş olur ve Hristiyan dünyasının hürmet ve minnetini kazanır; biz de
Sayfa 212 - Yazar YayınlarıKitabı okudu
Fevzeddin Erol'un Saygı Öztürk'e beyanı
Menzil "post" yüzünden ikiye bölünmüş durumda. Adıyaman'ın Kâhta ilçesine bağlı Menzil köyünde Semerkand cemaati, Eskişehir'in Sivrihisar ilçesine bağlı Buhara köyünde ise Şeyh Muhammed Raşit Erol'un oğlu "Seyda" Feyzeddin Erol var. Erol'un babasının yerine niçin geçmediğini soruyorum. Şöyle diyor: Aynı cemaatte herkesin gözü bende. Ama her şeyin bir zamanı var. Herkesin bir manevi dersi var. Bitmeden gidip bir şeyhlik, ağalık postuna oturmak değildir babamın postuna oturmak. Ayrıca şeyhlik babadan oğula geçmesin. İstersem geçerdim de. Bütün halkın gözü bendeydi. Kimse amcamı tanımıyordu. Gittim amcamın yanına, ben de aynı bir nefer gibi tövbe ettim, teslim oldum. İki üç sene sonra baktım ki babamın yolunda değiller. Vizyonu değişti. Değiştirince dedim ki: "Burada kalmam bunlara destek olmam demektir. Artık benim Menzil'de yerim yok." Gittim, babamın halifesine amelimi orada devam ettirdim. O zaman Urfa'daydı, gene de oradadır.
Sayfa 42 - Doğan KitapKitabı okudu
Reklam
işgal kuvvetleri erine dahi selam vermek zorunda bırakılan türk subayı
Mütarekeyi müteakip Osmanlı halifesi tamamıyla düşmanların emrine boyun eğmişti. İşgal kuvvetleri istedikleri gibi hareket ediyorlar ve Türk milletini imha etmeye çalışıyorlardı. Yapmadıkları mezalim kalmadı. Bir Türk zabitinin işgal kuvvetleri erine bile selam vermesi küstahça emredilmişti. Konya'dan trenle Eskişehir'e giderken Afyon'dan sonra İhsaniye istasyonuna geldiğim sırada aynı şeye maruz kaldım. Bunu yapmadığım için beni trenden indirdiler, dört İtalyan askeri süngülü olarak beni İhsaniye istasyon şefine götürdü. Rum olan istasyon müdürü bana hakaret ederek; ''O devir geçti, şimdi işgal kuvvetlerinin emrindesiniz. 25 lira ceza vereceksin.'' dedi. ''Sebebi nedir?'' diye sordum. ''Tren yürürken trene bindiğin için.'' dedi. ''Ben böyle bir şey yapmadım.'' dedim, orada bulunan birkaç vatandaşın müdahalesi üzerine beni bırakmak zorunda kaldılar.
Türkiye yedi bölgedir. Peki, niye yedi bölgedir? Niye sekiz değildir mesela? Ya da altı,dokuz? Akdeniz'i ele alalım... Akdeniz diye niye ayrı bi bölgemiz var ama Akdeniz Valisi yok,o halde niye Akdeniz diye ayrı bi bölgemiz var? Akdeniz diye özel lakap takmasaydık,ne olacaktı yani,oralarımız var olmamış mı olacaktı? ....... Denize kıyıysa mesele, Bilecik niye Marmara'da, kıyısı mı var? Ege sahilinde midir Uşak? Tokat ve Çorum neden Karadeniz'dedir? Onlar Karadeniz"e dahilse,Çankırı neden İç Anadolu'ya dahildir? Eskişehir ile Kütahya'nın farkı nedir ki,farklı bölgelerdedir? ....... Çünkü.... Mustafa Kemal öldükten sonra,1941'de,Birinci Coğrafya Kongresi'ni topladılar.Saygın coğrafyacılarımız masaya oturmaya hazırlanıyordu ki, Almanya, Fransa, İngiltere ve ABD 'den "Biz bu işlerde tecrübeliyiz,yardımcı olalım" teklifi geldi....E iyi niyetle yardımcı olmaya gayret eden bu ülkelere "hayır" denmedi tabii, "Buyrun,yardımcı olun"dendi. .... Hesapta "Üniter Devlet"'in haritası çizilecekti, elalemin yardımını yardım zannettiler,kaş yapalım derken,göz çıkardılar,oturup,memleketi güzel güzel yediye böldüler...Lego gibi.. ...... Aynı'lıklar değil,ayrı'lıklar benimsetildi. Sök'meye hazır hale getirildi... Bilmiyorum "nerden çıktı bu demokratik özerklik" meselesini yeterince açık anlatabildim mi!
M. T. T. Birliği'nin İç Anadolu Seyahatine Ait Notlar
M. T. T. B, yeni sene çalışma şeklini tayin i‐çin Halk evinde bir toplantı yaptı. Bu toplantıya Pr.lerini, T. cemiyeti liderlerini ve gençlik muhiplerini istifade için davet etti. Birçok davetliler bu mevzudaki görüşlerini uzun uzadıya anlattılar. Bu meyanda Mühendis talebe cemiyeti reisi Tevfİk Bey: "Köylerimizin sıhhî, içtimaî, bediî,
ŞAHİN - Sayın Baykurt, Köy Enstitülerinin ana amaçları neler­di? Bu kurumla Türkiye'de neler elde edilmek isteniyordu? BAYKURT - Birinci soruyu konuşurken görmüştük. İlk amaç, Türkiye'de, özellikle köylüler arasındaki cahilliği ortadan kaldırmaktı. Çünkü o yıllarda köylüler arasında yapılan hesap­lamalar son derece üzücüydü. Gerçekte
Reklam
Neden Doğuya bir Ordu Müfettişinin atanması gerekti?
Olayların gelişimi, belgeler, işlemin hızı, verilen görev ve talimat gösteriyor ki: 1. Bu görev, M.Kemal'i Anadolu'ya göndermek için uydurulmuş bir görev değildir. 2. Bu görevin, Milli Mücadele'yi başlatmak için verildiği iddiasının gerçeklerle hiçbir ilgisi yoktur. 3. Vahidettin'in ya da hükümetin amacı, gerçekten M.Kemal'in öncülüğü ile devletin tüm tehlikelerden kurtulmasını sağlamak idiyse, öyleyse M.Kemal'i neden Doğuya gönderdiler? Mesela Konya, bütün kritik kesimlere aynı uzaklıkta, Dörtyol,Afyon, Kütahya, Eskişehir, Ankara ve İstanbul'a demiryolu ile bağlantılı, zengin hinterlanda sahip bir merkez, Milli Mücadele'yi başlatmak için en uygun yer ve 2.Ordu Müfettişliğinin karargahı da orada. Neden oraya yollamadılar? Çünkü İngilizlerin işaret ettikleri yer, doğudaydı da ondan. Bu yüzden de M.Kemal, İngilizlerce gösterilen yere gönderilmiştir. Ama M.Kemal, çok değil 6 ay sonra, Konya'ya benzer konumda olan Ankara'ya gelecektir. Silahlı bir mücadeleyi başlatmak gibi bir düşünce, Vahidettin'in de, Damat Ferit'in de akıllarının ucundan bile geçmiyordu. Çünkü D.Ferit'in 30 Martta Amiral Calthorpe'a verdiği tasarıyı, ilerde göreceğiz: Tam bir teslimiyetle İngiltere'ye bağlanmak!
Sayfa 253 - Bilgi Yayınevi, 12.Basım, Ekim 2020Kitabı okudu
14 Mayıs 1950 seçimlerine DP, açık ve net bir sloganla girdi: “Yeter! Söz milletindir!” (...) CHP ise seçim kampanyasında ilk iki genel başkanını öne çıkardı. Seçmenlerden, “M. Kemal Paşa ve İsmet Paşa'nın partisi olan CHP'ye” oy vermelerini istedi. Seçimlere bu iki parti dışında, DP'den ayrılanların kurduğu Millet Partisi ile
96 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.