Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Babam hepimiz hakkında tek tek konuştu. Bayılı­yordu bizi anlatmaya. Hepimizle gurur duyuyordu, bunu biliyorduk.
“R.D. Laing kitaplarından birinde şizofren bir kızın babasını anlatır; adam kızını hastanede her ziyaretinde omuzlarından yakalayıp olanca gücüyle sarsar, "Kendine gel," dermiş. Babam kız kardeşimi böyle tutup sarsmadı, ama davranışı bu anlama geliyordu. Ona gereken, bir işe girmek, kendini toparlamak, gerçek dünyada yaşamaya başlamaktır, diyordu. Böyle yaptı elbette kardeşim. Ama yapamadığı da asıl buydu işte. Duyarlı biri o, diyordu babam, utangaçlığını yenmesi gerek. Sorunu kardeşimin kişiliğindeki tuhaflığa bağlayarak her şeyin iyi gittiğine inanmayı sürdürebilirdi.”
Reklam
Babam bana bir yürek verdi, fakat bunu siz çarptırdınız.
Sayfa 264 - KarıncaKitabı okudu
Genellikle pek sevimli sayılmayan babam, yakın çevresi dışında fazla aranmayan bir kişi olmaya alışıktı ve bunu açıkça itiraf ederdi. Diplomatın gösterdiği yakınlıkta tamamen kişisel bir görüş açısının rol oynadığının bilincindeydi; hepimiz yakınlıklarımızı belirlerken bu görüş açısının içine gireriz ve burada, birçok kişinin gözünde boş, havai ve değersiz olan bir kişinin içtenliği ve neşesi, canımızı sıkan, bizi rahatsız eden bir kişinin bütün zihinsel yeteneklerinden, duyarlılığından daha iyi bir referanstır.
Otuz beş yaşındayım, 13 yıldır evliyim; 7 7 yaşında kızım, 7yaşında oğlum var. Üniversite lisans mezunuyum, eşim lisemezunu. Altı sene süren birliktelikten sonra eşimle anne-ba­ ba rızası olmadan evlendim! Altı sene görmediler bile eşimi;kültür farkı var diye.Ben uç bir örneğim sanırım; benim ailemin maddi duru­mu iyi, eşimin aile durumu kötü; ben üniversite, eşim lisemezunu; evlendiğimizde ben özel bir bankada çalışıyordum, eşim mağazada. Benim annem göçmen Trakyalı, babam lazKaradenizli, eşim kürt Doğulu. Annem alevi, babam hane-fi, eşim şafi.Bana kalırsa her şey bahane hayatta; biraz huzur, birazaza kanaat, en çok da sağlık önemli. Hayat hikâyem çok uzun, yazmakla bitmez, ama şu an bu kadar farklı kültürlere rağmen çok sık bir araya gelen ve bir­ likteyken konuşulan farklı şivelerden ötürü tiyatrodan farksız olan bir aileyiz!
“Bu akşam Fosterlarla yemeğe gideceğimizi unutma.” Homurdanmamak için kendimi zor tutmuştum. Fosterların benim yaşımda ikiz kızları vardı ve ikisi de aynı derecede berbattı. “Gelmek zorunda mıyım?” diye sordum. “Elbette,” diye yanıt verdim babam. “Emma ve Olivia'yı gör­mek istiyorsun, değil mi?” “Evet.” Hayır.
Sayfa 67
Reklam
Kadir Mısıroğlu'nun Orta Okulda M. Kemal Paşa Münakaşası
Orta mektep ikinci sınıfda okurken (1948) sinif arkadaşlarımla vâkî bir münakaşa mektep dışından idareye aksettirilmiş ve bundan dolayı bir haftalık "tard-i muvakkat" yani geçici uzaklaştırma cezası almıştım. Sebep gâyet basitti: Bu münakaşanın mevzuu M. Kemal Paşa'nın şahsiyet ve hareketleriydi. Bu hususta serdettiğim fikirler, idarece suç telâkki edilmiş ve bir hafta mektepten uzaklaştırılmıştım. Eğer fevkalâde zeki bir talebe olma- saymışım, beni büsbütün kovacaklarmış. Babam bu ceza işiyle hiç alâkadar olmadı. Belki de kovulmadığıma üzülmüştür. Lâkin bu süretle başlayan yakın tarihimizle alâkalı bir bakış açısı, zamanla gelişecek, hayat ve mücâdelemin hâkim çizgisini teşkil edecekti. - Kadir Mısıroğlu
Sayfa 16 - Sebil Yayınevi, 1992, İstanbul
Ben şimdi düşünüyorum, babam beni okut»]saydı ve bir mesleğim olsaydı (İngilizce öğretmeni olmayı çokistiyordum), muhtemelen biraz daha geç evlenir ve sırf ev­lenmiş olmak için evlenmezdim. Gerçekten o kişiyle haya­ tımı birleştirmek ve acısıyla tatlısıyla yıllarımı beraber geçir­ mek, birlikte yaşlanmak için evlenirdim. Uyum sağlayabildi­ğim, konuşup anlaşabildiğim, sorunları uzlaşarak çözebildi­ğim, beni dinleyen, bana önem veren, değer veren biriyle ev­lenmek isterdim.
Daha önce de yazmıştım size. Benim evlenme sebebim ai­ lemden bir kaçıştı. Evde beni anlayan, bana önem veren yok­tu. Azıcık konuşsam babam 'İlk gelene! (vereceğim)" derdi.Annem, "El âlem ne der," diye sürekli beni kısıtlıyordu. Sosyalhayatım hiç olmadı. Arkadaşlarım, mahalleden benimle aynı baskıları yaşayan kişilerdi. Ortak paydamız vardı.Çok baskıyla büyüdüm. Babam hiç dövmedi, ama bir bakışıyla sinerdik. İki abim var. Küçük abim beni çok dö­ verdi. Velhasıl bu kadar etken birleşince ailemin beğendiğiadamla evlenmekte sakınca görmedim. İçimden diyordum,"Dört kişinin işini yapacağıma bir kişinin işini yapmak da­ ha kolay olur." Evliliğin ne olduğundan haberim bile yoktu.Annemden gördüğüm kadarıyla evlilik yemek yapmak, te­mizlik yapmak, bulaşık yıkamak ve pazara gitmekti. Bazen kabul günleri olur, misafir ağırlanır, binlerine gidilirdi. Kadın toplantılarında kocalar çekiştirilir, sürekli hayattan şikâyet edilirdi. Bence evlilik buydu. "Yaparım ne var?" dedim. Evişi zaten benim görevimdi. Evlilikte zorlanmam diye düşü­nüyordum.
balkona çamaşır ipi taktım duvara çivi çaktım lavabo açtım babam geldi akşam vakti yüreğim kıpır kıpır balkonu duvarı lavaboyu gösterdim iki tokat atıp hiddetle uyardı bir daha dokunmamalıymışım canımı yakabilirmişim elime çekiç vurmak elimi kesmek bunların hiçbiri canımı bu tepki kadar yakamazdı
Sayfa 54 - Velespit YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
işin aslına bakılırsa.bende babam gibi davranıyorum. bütün önemli soruları ,önemli sorular için artık çok geç olduğunda soruyorum
- Sanık, suçlu olduğunu kabul ediyor musun? diye soruşu hâlâ hatırımdadır. Mitya ayağa kalkarak gene bambaşka, âdeta çılgınca bir sesle, -Sarhoşlukta, ahlâksızlıkta, tembellik ve düşkünlükte suçluluğumu kabul ediyorum! diye bağırdı. Tam namuslu insan olmaya karar verdiğim anda kader yıktı beni... Fakat ihtiyarın, düşmanım ve babam olan adamın ölümünde suçum yok. Soyan da ben değilim. Hayır, hayır, suçlu değilim, olamam da, Dmitri Karamazov ahlâksız olabilir, ama hırsız olamaz!
Sayfa 882 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Son 100 sayfada olan bi çok şeye şaşırdım ama en çok buna şaşırdım valla
Prens, "Ambra," diyerek konuşmaya başladı. "Sana o şekilde evlenme teklif ettiğim için çok üzgünüm." Ambra'nın kafası karışmıştı. O sırada aklından geçen son şey, prensin ona televizyonda evlenme teklif etmesiydi. "Romantik davranmaya çalışırken seni çok zor bir duruma soktum. Sonra da bana çocuk sahibi olamayacağını söylediğinde kendimi geri çektim. Ama aslında sebebi bu değildi! Bana daha önce söylememiş olmana inanamıyordum. Fazla hızlı davrandığımı biliyorum ama sana deli gibi âşık oldum. Seninle birlikte bir hayata başlamak istedim. Belki de babam öleceği için-" Ambra, "Julián sus lütfen," diyerek sözünü kesti. "Özür dilemene gerek yok. Ayrıca bu gece çok daha önemli şeyler..." "Hayır, daha önemli bir şey yok. Benim için yok. Sadece olan bitenler yüzünden çok derin bir üzüntü duyduğumu bilmeni istiyorum." Ambra aylar önce âşık olduğu ciddi ve nazik adamın sesini duyuyordu şimdi. "Teşekkür ederim Julián," diye fısıldadı. "Sözlerin benim için çok büyük anlam taşıyor."
Sayfa 503 - Ambra-JulianKitabı okudu
Ayrıca imkanım olsa terör örgütlerine veririm oyumu çünkü bu devletin yıkıl­masını istiyorum, çünkü annem babam öldügü zaman hiç­ bir şey yapmadı devlet, ayrıca Yasemin düşünmek için süre istedigi zaman hiçbir devlet büyügünün araya girip işleri yoluna koymak için çaba sarf ettiğini de görmedim. Hep boş vaatler; yaralar sarılmadı.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.