Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
Yasin YALÇIN
Yasin YALÇIN
@bahtlimecnun
Hakkımızda sadece 255 karakterlik bir şeyler mi söyleyebiliyoruz? Bu çok yetersiz...
Bilgisayar Mühendisi
582 okur puanı
Ocak 2016 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Okuma Hedefleri
Efsane Truva filmini izlemiş, İlyada'yı okumuş biri olarak bu kitabın bana yeni şeyler öğrettiğini, çok bir şey kattığını söyleyemeyeceğim. Kitap Truva Savaşı'ndan önceki olayları anlatmasıyla güzel bilgilere dokunmuş. Paris'in çocukluğu ve gençliği, Truva'ya gelişi, orada ailesine katılışı, Akhilleus'un babası Peleus'un hayatını, Truva tarihini, Truva kralı Priamos'un çocukluğunu dahi anlatıyor.
Kitap iki bölümden oluşmakta. Aphrodite kitabı ve Ares kitabı. Aphrodite kitabında Peleus'tan, Paris'ten ve Helena'dan sıklıkla bahsedilirken Ares kitabında yok denecek kadar azlar bu karakterler. Aphrodite kitabı oldukça uzun sürdü. Bu da kitapta savaşa fazla yer verilmeyeceğine dair bir düşünce oluşturdu içimde. Ancak sonra yanıldığımı, savaşa dair de oldukça uzun bölümler yazıldığını gördüm. 10 yıl gibi uzun süren bir zamanı kitabın kalan yarısına güzelce paylaştırmış yazar.
Kitap bende duygu uyandıramadı maalesef. Katı ve kuru bir dille, sanki tarih kitabıymış gibi yazılmış. Bu da kitabı bir an önce bitirme isteği uyandırdı bende. Yunan tarihine merakı olanlar okumak isteyebilirler. Ben çok beğenmesem de üzerinde tarihsel olarak ciddi şekilde çalışılmış olduğu belli. Keyifli okumalar...
Oğuz Atay yorumlamak da okumak da cidden kolay bir iş değil. İnsan çok şey düşünüyor okurken. Çoğumuzun kafası Hikmet Benol'unki sürüsüne bereket düşüncelerle dolu. Bazen gerçekten biz de onun gibi beynimizi yıllık izne çıkarmak istemiyor muyuz sanki? Onun gibi beynimizde düşünceler okyanusu içinde yüzmüyor muyuz? Onun gibi oyunlar yaratıp
İnsanların kutsal saydıkları şeyler var. Aile, ülke, millet, mekanlar, eşya, din ve inançsızlığın kendisi gibi. Gömülü Şamdan da bu kutsal eşyalardan birini, Yahudiliğin en köklü ve kutsal eşyasını, yedi kollu şamdan Menora'yı anlatıyor. Böyle bir şamdanın varlığını biliyordum ama bu kadar tuhaf bir yolculuğu ve hikayesi olduğunu bilmiyordum. Tarihteki en uzun yolculukları yapmış kutsal eşyalardan biri bu. Ve pek çok kutsal eşya gibi günümüzde kayıp. Nerede olduğu bilinmiyor.
İşte bu nerede olduğunun bilinmemesinden yararlanan Zweig onun hikayesini olduğu gibi anlatırken ona muhtemel bir de son yazmayı ihmal etmemiş ve ortaya oldukça iyi bir hikaye çıkmış. Zweig gibi anlatımı güçlü öykü yazarlarını seviyorum. Bu tarz ilginç konuları da bularak bizlere bambaşka kapılar aralamanın yolunu iyi biliyorlar.
Şamdan'la beraber Yahudiler'in binlerce yıllık tarihini ve binlerce yıllık sürgünü, acısı da anlatılıyor kitapta. Yazar yaşadığı dönemde Nazilerin Yahudilere yaptığı baskıdan ve zulümden de oldukça etkilenmiş olsa gerek. Okurken Benjamin'in yanında onun için gerçekten de dua ederken buluyorsunuz kendinizi. Keyifli okumalar...
Okur Takip Önerileri
Askerdeki en yakın arkadaşımdan almıştım bu kitabı. Yeri geldi, benim dolabım dar olduğu için kitaplarımı onun dolabında sakladım. Yeri geldi, onun kitaplarından tırtıkladım biraz. Askerde kitap okuyan bir arkadaş bulmak çok zor :) O yüzden bu kitap bende biraz ayrı bir yere sahip oldu.
Japon masallarının dünyadaki diğer masallardan öyle çok da farklı bir yanı yok. Bazı yerlerde cidden korkutucu ve fazla gerçekçi olabiliyor ama sonuçta bunlar hem mit, hem de çocuklara eğlence amaçlı anlatılan hikayeler. Tıpkı bizim Dede Korkut hikayelerimiz gibi. O yüzden oldukça ilginç şeyler görebiliyoruz. Ve okudukça kültürlerin ne kadar birbirlerinden esinlendiklerini, aslında ne kadar da aynı şeyler düşündüğümüzü, ne kadar aynı şeyler anlattığımızı, dünyanın ortak mirasını görüyoruz bu ve bunun gibi kitaplarda.
Kitap oldukça eğlenceliydi ve hızlıca bitti. Bazı masallar içinden ciddi dersler çıkarılabilecek öyküler, bazıları da sanki sadece güzel bir hikaye anlatmak için yazılmış gibi. Masalların başlarındaki çizimlere de bayıldım. Bulursanız siz de bir göz atın derim. Farklı mitolojilere bakmak ufuk açıcı oluyor. Keyifli okumalar...
Bu kitabı nedense George Orwell'in Hayvan Çiftliği'ne benzettim. Komünizm, yanan bir ateş... Ve bu ateşi beslemek için yanan odunlar, hayvanlar ve insanlar... Ne ki bir tek çobanın dahi birçok şeyde kilit rol oynadığı bu sistemde yöneticiler çoğunlukla beceriksiz, gözü yükseklerde, halktan ayrı, apayrı yaşıyorlar. Halksa eziyet üstüne eziyet çekmekte.
İşte böyle bir ortamda tanıyoruz biz Tanabay'ı. Kanına kadar komünist, sözünü dobra ve dosdoğru söyleyen, savaşta canı çıkarcasına savaşmış, emekçi bir adamdır Tanabay. Tıpkı yetiştirdiği meşhur yorga at Gülsarı gibi. Kitap boyunca hem Gülsarı'nın, hem Tanabay'ın başından geçen maceraları, acıları, zorlukları okuruz. Okumaya devam ederiz de elimizden hiçbir şey gelmez. Özellikle kuzuların ve koyunların öldüğü sahnede içiniz parçalanır.
Aytmatov'u yine komünizme ateş püskürürken buldum. Yine Kırgız halk hikayelerinden biri kitabın arasına katıştırılmıştı. Kitabın ilk başlarında biraz sıkılsam da sonradan müthiş derecede açıldı. Oldukça da iyi bir biçimde bitti. Ne zaman böyle birilerinin ömürlerinin geçtiğini, ömürlerin boş yere harcandığını anlatan öyküler okusam hüzünleniyorum. Ömür dediğin bir kere yaşanılıyor. Ve insan mutlu olmalı. Kim bilir ne zordur Tanabay gibi bir ömür boyunca eziyet çekmek...
Keyifli okumalar...
Küçük yaşta başladım kitap okumaya. Ve böyle kitaplar sayesinde sevdim kitap okumayı. Küçük Hafiye, Pal Sokağı Çocukları, Küçük Kadınlar, Tom Sawyer, Jul Verne kitapları, Siyah İnci, bu ve bunun gibi onlarca kitap...
Demiryolu Çocukları da bu kitaplardan biriydi. Şimdi okuyunca aslında çok da mükemmel bir kitap gibi gelmiyor. Ama çocukken okunduğunda bu kitaplar, sizde gerçekten hepimizin girmek istediği o dünyaya, "kitap dünyası"na girme isteği uyandırıyor. Bunlar çocukluğumun en güzel, beni en çok içine çeken kitapları. Bu kitaplar var olduğu için hala kitap okuyorum desem hiç de abartmış sayılmam. O yüzden eğer yakınlarınızdaki çocuklara veyahut da kendi çocuklarınıza kitap okuma alışkanlığı kazandırmak istiyorsanız kesinlikle bu kitapları öneririm.
Konusuna gelecek olursak şöyle : Rahat ve konforlu bir hayat yaşayan 3 çocuklu bir aile, evlerinde mutlu mesut yaşarken bir gece, ansızın babaları gitmek zorunda kalır. Buradan sonra hayatları zorlaşan anne ve 3 çocuk, evlerinden demiryolunun yanındaki bir eve taşınmak zorunda kalır. Okullarını da bırakmak zorunda kalan çocuklar vakitlerinin çoğunu demiryolunun yakınında geçirmeye başlarlar. Bunu yapmaları çocukları farklı maceralara sürükler ve hayatlarını ciddi derecede etkiler. Keyifli okumalar...
Sakarya, Serdivan'da Ahmet Ümit'ten imzalı almıştım bu kitabı. Oldukça uzun zamandır kitaplığımda bekliyordu. Kısa bir sürede bitirdim ve inceleme yazmadan edemedim.
Beni cidden geren ve heyecanlandıran bir kitap oldu. Ahmet Ümit bu işi oldukça iyi yapıyor. Kitap iki koldan ilerliyor. Mezarlıkta kaza yapan Süha yardım istemek için bir köye gider ama orada hiç beklemediği olaylarla karşılaşır. Bir yandan da kendi geçmişini ve anılarını hatırlar. Solculuğa, solculara ve Aleviliğe dair kitap güzel detaylar barındırıyor ve insanı sarsan bir olayla son buluyor. Özellikle İsmayıl'ın hikayesini film izler gibi heyecanla izledim. Kitap ince ve kendini okutmayı başarıyor. Keyifli okumalar...
Kitabın ismine bakıp da tamamen sinema ile ilgili olduğunu düşünmeyin sakın. Biraz sinemadan, sinemanın misyonundan, biraz da felsefesinden bahseden bir kitap genellikle. İlk 100 sayfa boyunca sinema kelimesi neredeyse hiç geçmiyor. Bediüzzaman'dan, İbn Arabi'den bahsediyor, rüya ve hayal kavramları üzerinde duruyor sürekli. Bu yüzden kitabın ilk iki bölümü oldukça sıkıcıydı benim için. Ancak sonra bir üçüncü bölüm çıkıyor ki tadından yenmez. Birçok Yeşilçam filminin senaristi olan Bülent Oran'la mükemmel bir söyleşi yapılmış. Gerçekten çok kaliteli ve çok akıcı bir sohbet olmuş. Sırf bu bölüm için bile okunabilir bu kitap bence. Daha sonraki bölümlerde de bazı Türk filmleri üzerinde bazı insanların yazıları var. Tarkovsy ve bazı modern Türk filmlerinden bahsedilmiş. Sinema üzerine genel bir kitap arıyorsanız hiç uygun bir kitap değil. Yine de kitapta yer yer çok doğru tespitler vardı. Deneme türünde bir kitap olduğu için sıkılabilirsiniz, benden söylemesi... Keyifli okumalar...
İskender Pala'nın gerek akademik gerekse güncel konulara dair notlarından oluşan bu deneme, yine İskender Pala'nın kendine has, nazik ve zarif söylemleriyle hayat buluyor. Divan şiirlerinden Ramazan ayına, atasözlerinden nüktelere, kelimelerin kökenlerinden Girit adasına kadar pek çok şeye değinen Pala, bunu hem bir sohbet havasında hem de akademik bir dille anlatıyor. Özellikle Divan şiiri ile alakalı çokça açıklama ve bolca övgü bulunuyor bu kitapta.
Bu yazarın kitaplarını pek beğenirim. Önce Söz Vardı adlı televizyon programını da sıkça takip ederdim yine bu adam sayesinde. Bu kitabını da yer yer beni sıksa da zevkle okuyup bitirdim. Size de tavsiye ederim. Keyifli okumalar...
Başlarken asla ne kadar güzel bir şeye başlayacağınızı bilemezsiniz. İsterseniz kitap hakkında onlarca alıntı, onlarca inceleme okumuş olun. İsterseniz en yakın arkadaşınız kitaba tonla övgü yağdırmış olsun, fark etmez. En çok zevki kitap ilerlerken ve kitap hiç zannettiğiniz gibi ilerlemeyip sizi şaşırttığında alırsınız. İşte böyle bir kitap
Bazı insanlar var ki, onları daha ilk başta görür görmez mideniz bulanır, rahatsız olursunuz. Onun eline fırsat geçtiğinde yapacağı ölçüsüz şiddeti tahmin bile edemezsiniz. Böyle bir insanla ilk defa karşılaştığınızda bile sebepsizce ondan hoşlanmazsınız, tüyleriniz diken diken oluverir. İşte Kubrick'in muhteşem film uyarlamasının ilk karesinde
Yazı, içerik hakkında bilgi içerir.
Bazı kitaplar vardır ki, size acı çektirmek için, sizi, var olduğunuz konforlu hayattan çekip dünyada bir yerlerde gerçekleşen yüreğinizi burkacak olayları anlatmak için yazılırlar. Germinal işte böyle bir kitap.
Gazap Üzümleri'ni okuduğumdan beri bu derece üzüldüğüm, bu derece çaresiz hissettiğim bir kitap
Çok uzun süredir Jules Verne kitabı okumamıştım. Çok iyi geldi. Hep bu yazarın kitaplarının okunması çok kolay kitaplar olduğunu düşünmüşümdür. Bu kitapla bunu bir kez daha görmüş oldum. Kitap okuma alışkanlığı kazandırmak için mükemmel kitaplardır Jules Verne kitapları.
Sloughi yatı bilinmeyen bir nedenle limandan sürüklenir ve fırtınaya yakalanır. Yatın içinde sadece 15 çocuk ve bir köpek vardır. 15 çocuk kendi başlarına bakmak zorunda kalacak ve binbir zorlukla mücadele edeceklerdir. Robinson'a da bol bol atıfta bulunmayı unutmamış yazarımız tabi. Gayet keyifli, sıkılmadan okuyacağınız bir kitap bu. Keyifli okumalar...
Khaled Hosseini bu kitapta bizlere Afganistan tarihi üzerinden kadın olmanın zorluklarını, erkeğin ve dünyanın adaletsizliğini, haksızlıklara, zorbaliklara boyun eğmek zorunda kalmayı, iki farklı kadın üzerinden yürekleri sızlatarak anlatıyor.
Uzun bir ömür anlatan kitaplar bana hep hüzünlü ve biraz da sıkıcı gelmiştir hep. Ama Hosseini bunu son derece iyi kotarmış ve bambaşka hayatları birbirine bağlamış. Hem de yine Afganların korkunç yazgısını öykünün içine güzelce yedirerek yapmış bunu. Okurken bir çok şeyi okuyup geçmiyor, o atmosferi, o çaresizliği dibine kadar yaşıyorsunuz. Dışarıda karlı bir hava olmasına rağmen Afganistan sıcağını hissediyorsunuz. Keyifli okumalar...
1000kitap'a üye olan arkadaşlarımızın kitap yazdığını gördükçe mutlu oluyorum. Yazdıklarımızı ve yayınlamaya fırsat ve cesaret bulamadıklarımızı hatırlatır bana.
Fantastik eser seven birisi olarak kitabın kurgusunu ve olay akışını beğendim. Bu tarz eserlerin Türk edebiyatının gelişimine katkıda bulunduğunu da düşünüyorum. Sonuçta bu türde çok dev eserler vermiyoruz dünya çapında.
Kitaba gelecek olursak beğendiğim kısımlar da oldu, beğenmediğim kısımlar da. Ahmet'in Larende'ye gelişi ve Larende'de yaşanan hemen her şey güzel ve anlamlıydı diyebilirim. Olaylar sürükleyici ve heyecanlıydı. Fantastik öğeler de yeterli ve doyurucuydu. Özellikle Cisimliler gerçekten ilginçti. Kitabı okurken kendimi X-men filmi izliyor gibi hissettim. Kitabın içinde ve sonunda şaşırtıcı ve sürpriz öğeler de yok değil.
Fakat kitapta olaylar baş döndürücü bir hızla ilerliyor. Kitabın neredeyse tamamını oluşturan Larende'ye giriş çok hızlı oluyor. Okurken kendimi bir roman okurken değil de, bir arkadaşım o romanı hızlıca özet geçermiş gibi hissettim. Mekan tasvirleri, kişi tasvirleri çok az. Özellikle Larende'nin kendisine ait tasvirler ve bilgiler çok yetersiz. Bizim dünyamızdan zaman ve mekan olarak hiçbir farkı yok gibi görünüyor. Larende nasıl bir yer, ne zaman nasıl keşfedildi bilmiyoruz ve merak ediyoruz haliyle. Bir de bölüm bölüm olarak tasarlanması, okumayı çok kolaylaştırırdı diye düşünüyorum.
Her şeye rağmen kurgusu ve olay akışı iyiydi. Keyifli okumalar
