Mary Shelley, 1816 yazında yani 19 yaşındayken yarı uyanık olarak gördüğü bir kabus sebebiyle bu hikayeyi kaleme almaya başlar.
Frankenstein küçük yaştan itibaren okumaya, araştırmaya meraklı bir çocuk. Simya, iksir gibi konulara yönelmiş ve bu ilgisi gün geçerek artmaya devam etmiş. Daha sonra kimya, anatomi ve bir çok alanda araştırmalar yapmaya başlar. Bir gün bu araştırmaların ışığında bir şey keşfeder. Günlerce keşfinin üzerinde çalışır. Uykusuz geçen zamanlar, yazmayı unutulan mektuplar, dünyadan kopuş...
Sonuç ise Frankenstein için bir hüsran halindedir. Çünkü yarattığı şeye bakamaz bile. Yaratıktan tiksinir ve adeta ondan kaçar.
Kitabı okurken hep aklımda bir cümle tekrar edip durdu. "Katilleri bizler yaratırız!"
Frankenstein, bir çok konuda ne kadar zeki davranışlar sergilese de bazı konularda da o kadar aptalca davranıyor ki insanı şaşkınlığa sürüklüyor davranışları.
İnsanların dış görünüşleri önemli değil diyoruz ama gerçekten öyle mi? Frankenstein'ın, yaratık ya da ifrit olarak nitelendirdiği canlı daha güzel olsaydı belki de insanlar arasında kabul görürdü. Ya da Frankenstein yaptığı şeye sahip çıksaydı her şey farklı olabilirdi.
Kitap genel olarak güzel ve ilgi çekiciydi ancak yer yer Frankenstein'ın güçsüz karakterini sorgulamadan edemedim.