Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
deniz kenarında durup karşı kıyılara bakarak yeni bir kıta keşfeden kâşif tanımıyorum aslında! o yüzden, terk etme beni! o yüzden, gözleri yerde yürüyen çocuk olma! kırmızı ışıkta geçme aklımdan geceleri! bana ölümden söz etme mektuplarında, bir sırrı tutar gibi tut ellerimi bir sırrı ağzından kaçırır gibi söyle beni sevdiğini! o yüzden terk etme beni! hayat denilen ameliyata alınırken dudaklarından ağzına ver soluduğun narkozu! baygın düşelim koşan atları seyrederken fenalık geçirelim bir balıkçı lokantasında iki yudum rakı arasında! çok usta iki satranç oyuncusu gibi oturalım yatağın başucunda sen, ayakucunda ben bağdaş kurup! o yüzden, terk etme beni! parmaklık olsun bedenin hapsolduğum bu korkunç acıda!
Acı Hikaye
Kaçırılan bir çocuğa dair ... Genç kadınların ısrarı üzerine hâkim bey kibarca öksürüp sandalyesinde biraz doğruluyor. Herkes ağzına bakarken, “Sizleri meşgul etmekten çekiniyorum gerçekten” diyerek yan çizme eğilimini belli edince karısının, “Hadi ama uzatma, herkes dinlemek istiyor” demesi üzerine tane tane, güzel bir Türkçeyle
Sayfa 163 - Kaçırılan bir çocuğa dairKitabı okudu
Reklam
"Beni sevdiğini bir daha söyle, Deniz..." dedim ona, yalvarırcasına... "Hayır, sevgi söylendiği zaman yapaylaşıyor, karşı tarafa hak sahipliği veriyor ve beklentiye dönüşüyor. Sen de bana sevgini söyleme bir daha Cihan. Hayır, seni sevmiyorum. Aşk değil bu, eminim. Yine de muhteşem bir şey."
Sayfa 98 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
Yirmi yaşımdayken, gecenin üçünde evden çıkan ve şehirde öyle dolanan bir oğlu olduğu için annem elbette ki ümitsiz bir durumdaydı. Hiçbir şey yapmayan ve okuyan bir oğlu olduğu için. Ama bunun hiçbir anlamı yoktu. Kısacası tam bir başarısızlık örneğiydim. Çok şey vaat etmiş ve hiçbir vaadini yerine getirmemiş bir tiptim. Size bunu söylüyorum, çünkü... neyse, göreceksiniz... Dolayısıyla, yirmi yaşındaydım ve evde annemle benden başka kimse yoktu. Saat öğleden sonra ikiydi hep saati belirtiyorum, çünkü hayatın olağanüstü anlarında saat önemlidir, kendinde değil, ama benim için önemli, hatırlıyorum, kendimi kanapenin üzerine attım. Ve "Artık dayanamıyorum!" dedim. Ve bir Ortodoks papazının eşi olan annem, bana şöyle dedi: "Böyle olacağını bilseydim, kürtaj yaptırırdım!" Söylemem gerekir ki bu sözler, beni bunalıma sokmak yerine, bir kurtuluş gibi oldu. Bana iyi gelmişti... Çünkü hakikaten sadece bir kaza olduğumu anladım. Hayatımı ciddiye almak gerekmiyordu. Kurtarıcı bir sözdü bu. Yalnız, yine de kürtajın ailelerde kabullenilmediği bir dönemdi, gizli saklı bir şeydi. Şimdi bu şeyler normal. Ama yine de, bunu bana bir papaz karısı olan annemin söylemesi... Annemin çok zeki bir kadın olduğunu da hemen hemen bu dönemde anladım... bundan önce horgörüyordum onu. Onu takdir etmeye başlamama iki şey neden oldu: Bir gün bana sadece Bach'ı sevdiğini söyledi (ben de onu büyük bir müzisyen olarak görüyordum); bir de kürtaj üzerine o sözü.
Bir tek doğruyu söyle, beni yıllardır sevdiğini söyle, yeter. On sekiz yıl bekledim, bir o kadar daha beklerim. Bana bir kerecik, bir kerecik beni sevdiğini söyle. Peki, hiç olmazsa beni o zaman sevdiğini söyle, o zaman sevmiştim de, telefonu sonsuza kadar kapayacağım.
Sayfa 382Kitabı okudu
-“Etrafımdaki kişiler bir garipti. Kimi sevgisini dünyalar, kimi ise yıldızlarla ifade ediyordu. Yine en güzel sözü söylemek bana düşerken, onun kulağına şöyle fısıldadım: ‘Varlıklar kadar değil, yokluklar kadar seviyorum seni...” İster bir ekmeğin yokluğu, ister bir dünyanın yokluğu, isterse bir evrenin yokluğu yerine koysun. Nereye anlamlandırırsa anlamlandırsın, yine de o yokluk benim için kutsal olacaktı. Öyle ki herkes sonsuzluk kadar sevdiğini düşünür; ancak sonsuzluk nedir bilemezdi. Ben açıkladım işte, evrenin dışında ve zamanın ötesinde bile bir yokluk yatıyordu, işte sonsuzluk oradaydı. Her şey, hiç kimsenin bilmeye bile cesaret edemeyeceği kadar özeldi. Dünya üzerinde benimle aynı anlamları taşıyan biri vardı. Ellerine baktım bir gün, beynim beni zorladı ve kalemimden şunlar döküldü: “Bir kadının elleri, erkeğinin yazlık sinemasıdır. Öyle ki, tüm masum anlamları onu izleyerek bulabilir. Geçmişinde saklı kalmış ve pek de evden çıkmayan beynin, en derin hücreleri toplar neyi var neyi yoksa, alır eline gazoz yaptığı soğuk hasretini ve koşar onu izlemek için...” (syf.64/65)
Reklam
KIZILELMA Bir varmış, bir yokmuş, Tanrı’dan başka Kimseler yok imiş, yakın zamanda (Bakû’)da milyoner bir kız var imiş; Türklüğü çok sever, yurda yâr imiş; Adı (Ay Hanım) mış, hanlar soyundan;
Hem hayatının içinde olmak istiyorum, hem de büsbütün dışında. Bazen gözlerime bakıp, beni sevdiğini söyle istiyorum; bazende sensiz hayatıma devam etmek geliyor içimden... Bazen, nekadar yanlız olduğunu ve bana ihtiyaç duyduğunu hissediyor, yanıbaşında olmak için can atıyorum... Bazen benim yokluğumu hissetmediğin geliyor aklıma, yolundan çekilmek istiyorum. Bazen beni sevdiğine inandırmak istiyorum kendimi.. Sözlerini hatırlıyor, dediklerini tekrarlıyorum... Ve...istemeye istemeye senden gidiyorum. İstemeden senden gitmek ne demek bilir misin? İşte öyle gidiyorum
Sayfa 105 - (İnkılâp)
250 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.