Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Pırıl pırıl ütülü giysili, misler gibi parfüm kokulu, saçları taralı, dişleri fırçalanmış adamı / kadını sevmek kolaydır. Aslında aşk, aynı insanı, sabahın körü uykudan uyandırdığındaki en sinirli hali ile de kabul edebilmek, aynı tuvaleti bir dakika arayla kullanabilmek, diz yapmış pijamalarla kanepede yastıklara sarılıp sızmışken bile şefkatle
BİR FİLMDEN ANLAMLI BİR KESİT ...
Sefertası isimli Hint filminde yaşlı bir adamın genç bir kadına olan aşkı anlatılırken ilginç bir sahne soru işareti olup düşer eteğimize. Adam banyoda ayna karşısında tıraş olmaktadır. Kadına genç ve yakışıklı görünmek için çaba sarf etmektedir. Tıraşı bitirir, saçını tarar banyodan çıkar. Sonra banyoya bir şey almak için geri döner. Geri döndüğünde duraklar ve genç kadın ile buluşmaktan vazgeçer. O banyoya tekrar girdiğinde hissettiği koku, dedesinin banyodan çıktığında bıraktığı koku ile aynıdır. Aynada kendi yüzünü, saçlarını, gözlerini görmesine rağmen onu kendi “yüzü” ile karşılaştıran bu kokudur. Yaşlandığını bu beklenmeyen bu ansızın geliveren buluşma sayesinde anlar.
Reklam
" Anne, anne, çimler çıkıyor." diye bağırarak eve koştum. "Sahi mi?" Ellerinde temizlik eldivenleri ve kovayla banyodan çıktı. "Tutup tutmayacağından bile şüpheliydim." "Ama tutmuş! Gel! Gel, bak!" Başlangıçta pek ilgilenmedi. Ama sonra onunda elleriyle dizleri üzerinde yere çöküp bakmasını sağlayınca gülümseyerek;" Ne kadar narinler," dedi. "Sanki esniyorlarmış gibi değil mi?" " Esnemek mi?" " Yani biraz daha geriniyorlar sanırım. Hani sanki minik çamur yataklarında oturuyorlarmış da kollarını yukarı doğru kaldırıp, gerinerek 'Günaydın, Yeryüzü' diyorlarmış gibi.
Bilet
Fatih taraflarında -amca derim- bir uzak akrabam otu­rur. Hali vakti yerindedir. Üstelik bir radyosu, küçücük, be­bek yastığı gibi bir kedisi ve on altı, on yedi yaşlarında da bir kızı vardır: Kumral saçlı, taptaze, kadife tenli, iri, yeşil gözlü, canlı, cana yakın bir şey. Adı da İclâl. Bana gelince, ben işte böyle, yirmi üç yaşımda,
  Türk evlerinin zeminleri çoğunlukla duvardan duvara halı ya da kilimlerle kaplıdır. Bütün ev tabanının kaplı olmadığı durumlarda da mutlaka yere serilen ve odadan odaya uzanan bir yaygı vardır.   Müslüman Türk evinin bir geleneğine göre, eve girerken eşiğin dışında ya da içeri girer girmez dışarıda giydiği pabuçları çıkarmam ve onların yerine halı ya da kilimler üzerinde gezinirken kullanabileceğin temiz bir çift terlik giymen gerekir. Tuvalete ya da banyoya girerken de bu temiz pabuçları çıkarıp su kullanırken uygun olan başka bir çift terlik giyeceksin. Banyodan ya da tuvaletten çıkarken ise önce mutlaka ayaklarını kurulamalı sonra da ayağındaki ıslak terlikleri daha önce kapıda bıraktığın temiz ve kuru terliklerle değiştirmelisin. Besbelli ki, burada bir “İslâm geleneği” ile karşı karşıyayız. Bu geleneğin maksadı, evi namaz kılmaya elverişli şekilde temiz tutmaktır. Böyle olunca, bu geleneğin Müslüman bir evde uygulanması, dinimizin her şeyde farz kıldığı temizlik ilkesiyle uyumlu ve tutarlı bir tutumdur.   Fakat sen bugünün Türkiyesinde bazı insanlarla karşılaşırsın. Bu adamlar, dinlerinden tamamen sıyrılmışlardır. Artık ne namaz kılıyorlar ne oruç tutuyorlar ne de dine inanıyorlar. Buna rağmen aynı geleneğe onların evlerinde de uyulduğunu görürsün. Çünkü sadece bir “gelenek”tir.
Sayfa 199 - Beka yayınlarıKitabı okudu
LANETLİ YAZARIN VAKASI
“Başını banyodan içeri sokup salladı. Sonra holün sonundaki bana ait olan yatak odasına girdi. Şarap rengi halının ortasında durdu ve çekingenliği kayboldu. "Oh be," dedi. "Kendime ait bir oda." Pencerenin yanındaki okuma koltuğuna oturdu, gömleğinin yaka düğmesini çözüp bacaklarını açtı. "Oh be," dedi yine. "Oh be. Oh be.”
Reklam
PİS MORUĞUN NOTLARI’NDAN SEÇMELER  
“Mary, bildiği tüm numaraları çekiyordu, o gece gerçekten gitmek istemiyordu, banyodan çıktığında saçını yandan topuz yapmıştı, “bak!” bir şarap daha koydum “orospu, lanet orospu...” sonra dudaklarını boyayıp çıktı, kalın boyanmış dudaklar, “bak! Bayan Johnson ile tanışmış mıydın?” “orospu, orospu, lanet orospu...”
AKÜ PROBLEMİ
“banyodan geldi, hâlâ iyi görünüyordu, iki postadan sonra demek istiyorum, hâlâ iyi görünüyordu, göğüsleri küçük ama diriydi: olduğu kadarıyla bayağı öne çıkmışlardı, ve kıçı iriydi, yeterince iri. “neden geldin buraya?” diye sordu yatağa doğru gelirken, yanıma girip çarşafı üstüne çekti, şaraba asıldı, “sokağın karşı tarafında akümü şarj ettiriyorum.”
Üç Kadın
“McArthur parkının tam karşısındaki otelde kalıyorduk, Linda ve ben, ve bir gece oturmuş içkilerimizi yudumlarken pencerenin önünden bir adam uçtu aşağı. Çok tuhaftı, şaka gibi, ama adam kaldırımda patladığında işin şaka yanı kalmadı. “tanrım,” dedim Linda’ya, “çürük domates gibi dağıldı! Bağırsak, bok ve sümük gibi bir şeylerden yapılmışız! Gel bak şuna!” Linda pencereye geldi, banyoya koşup kustu, sonra banyodan çıktı, ona döndüm. “Allah belamı versin, yere dökülmüş bir tencere kıymalı makarnadan farkı yok! Kıymalı makarnaya yırtık bir takım elbiseyle gömlek giydirmişler!” Linda banyoya koşup bir daha kustu.”
Banyodan sonra annem saçlarımı Tarar, duamı bitirince de yatağa sokup üstümü örterdi. Her şey sessizliğe bürünene dek beklerdim. Sonra yataktan kalkar, sandalyenin üstüne çıkar, penceremi örten kumaşı ittirir ve tanrımı selamlamak üzere konudan konuya atlayarak dua etmeye devam ederdim.
Reklam
‘’*Guslün sevabı konusunda söylenen şeylerden biri şudur: ‘’Bir kişi gusül abdesti alıp da banyodan çıktığı zaman, vücudundan dökülen su damlalarının her birinde bir melek onu över!’’ Şunu görmenizi istiyorum: İslam’da meleğin makamı ne kadar da düşük ve bayağıdır: Malum düşük görüşümüzle imam ve peygamberi melek aşamasına yükselten bizler, melekleri ne kadar küçültüyoruz. Bunu görün lütfen! Halbuki onların, yani imam ve peygamberin değeri, melek olmada değil insan olmadadır. İmam kapalı kapıdan içeri giriyor, iyi… X ışınları da giriyor! Bu onun için gerçekten bir değer ifade eder mi? İnsan olmada üstün değerler saklıdır. İnsan, İslam’da evrenin büyük ve küçük bütün meleklerinin secde ettiği bir varlıktır. Hala İslam öncesi dinsel görüşümüzle İslami meseleleri inceliyor veya değerlendiriyoruz. Sonra da taklit ve itaat edip kendilerine benzememiz gereken rehberleri götürüp metafizik rafa koyuyoruz;böylece hiçbirimizin eli onlara yetişemez ve onlar bizim üzerimizde hiçbir tesirde bulunamaz; çünkü onlar asla taklit edilemez.’’ (Fecr Yayınları)
375 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Spoiler içerir. “Yalnızca bir günah vardır, tek bir günah. O da hırsızlıktır. Onun dışındaki bütün günahlar hırsızlığın çeşitlemesidir… Bir insanı öldürdüğün zaman, bir yaşamı çalmış olursun. Karısının elinden bir kocayı, çocuklarından bir babayı almış olursun. Yalan söylediğinde, birinin gerçeğe ulaşma hakkını çalarsın. Hile yaptığın, birini
Uçurtma Avcısı
Uçurtma AvcısıKhaled Hosseini · Everest Yayınları · 2021164,4bin okunma
Muhteşem kesinlikle tavsiye ediyorum. ÜŞENMEDEN OKUMANIZI TAVSİYE EDERİM ! BÜTÜN ANNE BABALARIN VE ÖĞRETMENLERİN OKUMASI GEREKEN BİR HİKAYE Bir gün seminere başlamadan önce kısa boylu güler yüzlü birisi geldi, Hocam elinizi öpmek istiyorum, dedi. Ben el öptürmekten pek hoşlanmadığım için, yanaktan öpüşelim, dedim, öpüştük. Aramızda şöyle bir
Geri124
375 öğeden 361 ile 375 arasındakiler gösteriliyor.