Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sevgili, seninle ben pergel gibiyiz: İki başımız var, bir tek bedenimiz. Ne kadar dönersem döneyim çevrende: Er geç baş başa verecek değil miyiz?
"Bu adem dedikleri el ayakla baş değil, Adem manaya derler, suret ile kaş değil."
Reklam
El falı: onyedinci yüzyıldan sonra çingenelerin geliştirdikleri bir fal şekli. Kadınlar için sol, erkekler için sağ el. 1. Ev-koç-baş parmak: ihtiras cesaret 2. Ev-boğa-venüs tepesi: (baş parmak hizasından elin bilekte bitimine kadar): aşk, dostluk. 3. Ev-ikizler-venüs tepesi: aşk, dostluk 4. Ev-yengeç-ay tepesi: (venüs tepesinin karşısında,
Yasaların yargısı doğru mudur Ya da yanlış mıdır bunu bilemem; Bildiğim tek şey bu hapishanede Demir gibi sağlamdır tüm duvarlar, Bir yıl kadar uzundur her geçen gün Yıl bitmek bilmez, uzadıkça uzar. Kabil'in Habil'i öldürdüğü Günden beri hiç dinmedi acılar Çünkü insanların insanlar için Koymuş olduğu bütün yasalar Tıpkı
Tabiatta ruh sakatlığından başka sakatlık yoktur.Kötü kalpten başkasına çirkin denilemez. Fazilet güzelliktir; fakat güzel kötülükler şeytanın süslediği baş sandıklardır.
İşte hep böyle olur, hep böyle olur, gün batarken alevlenen pencereler birer birer söner, gölgelenir ve karanlığa bırakır yerini. Gecenin içinde iki iyi arkadaş kalır orada, bir ölü martı kalır, bir ruh kalır, kendileriyle baş başa, çekip gidenlerin bıraktığı boşluğa sarılarak. Olsun,ama olsun.Varsın perde kapanırken mutlu insan kalmasın bu sahnede. Gerçekler tüm çıplaklığıyla ortaya çıktığında her yer kararmış olsun! En sonunda hakikat onu en çok hak edenin olur. Üstümüze kapanan gecede en uzağa gidenin olur.
Reklam
Setterhan boynunun altındaki önlükten kurtulunca elini kesesine attı. Sarı kocaman bir altını berberin eline tutuşturdu. “Ama beyzadem, bunun üzerini nereden bulup da sana versin bu fakir?” “Para üstü istemiyorum ki senden.” Yüzü hayretten hayrete girmişti Berber İsfendiyar’ın. Beyzade ise eliyle başını işaret ederek, “Berber İsfendiyar” dedi, “Bu baş bir altın etmez mi?” Vallahi ederdi.
HERKES GİBİ Gönlümle baş başa düşündüm demin; Artık bir sihirsiz nefes gibisin. Şimdi tâ içinde bomboş kalbimin Akisleri sönen bir ses gibisin. Mâziye karışıp sevda yeminim, Bir anda unuttum seni, eminim Kalbimde kalbine yok bile kinim Bence artık sen de herkes gibisin.
Mary Boleyn, on dört yaşında, masum bir kız olarak kraliyet sarayına geldiğinde VIII. Henry'nin gözlerini kamaştırır. Gördüğü ilgiyle tüm varlığı alt üst olan Mary, hem altın prensine aşık olur, hem de gayrıresmi kraliçe olarak her geçen gün artan rolüne. Ancak öyle bir an gelir ki, kralın kendisine olan ilgisi gittikçe sönmeye başladığında, ihtiraslı planlar yapmakta olan ailesinin piyonuna dönüştüğünü fark eder ve en yakın arkadaşından uzaklaşmaya ve rekabat etmeye zorlanır, kızkardeşi Anne Boleyn'den. İşler iyice çığrından çıktığında ailesine ve kralına baş kaldırması gerektiğinin farkına varır ve kaderinin iplerini kendi eline alır.
‘Sofraya krallar gibi kurulurdum. Bizler bu birkaç saatlik şölenin kralları, güneşleriydik. Zira bu ziyafette gelecekleri belirlenecek, şef olma umutlarının trajik şekilde uzak yahut hoş şekilde yakın ve parlak ufukları çizilecekti. Alkış tufanına tutulmak üzere arenaya giren imparator misali salona girip “Şölen başlasın,” diye emir verirdim. Güce sahip olmanın baş döndürücü atmosferini solumamış birisi, bütün bedene yayılıverip, bedeni uyum içine sokan, kişinin bütün yorgunluğunu alıp götürüveren, rahatsızlık veren bütün gerçekliği de siliveren o anki adrenalin patlamasını tahayyül edemez; tıpkı savaşmaya hacet kalmadığı, korku salmanın verdiği sarhoşluğu tadarak ele geçirilenlerin keyfinin çıkarıldığı anda, önüne geçilmez gücün yaşattığı o esrimeyi tahayyül edemeyeceği gibi’.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.