Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
YENİ DÜZEN Fedulevin hapishaneden bırakılması Uralların modern tarihinde kritik bir dönüm noktasıydı. Daha Fedulev Yekaterinburga geri dönmeden önce, insanlar onun serbest bırakıldığını öğrenir öğrenmez, Rossel onu defalarca kucaklamadan önce, yeni gelişen olayların öyle basit bir durumu yansıtmadığını fark ettiler. Yeni bir mülkiyet paylaşımı
DOKUNULMAZLAR Rusyada kendisine bu derece verimli bir toprak bulmuş olan, hatta devlet başkanının bile konuşmalarında kullandığı suç dünyasının jargonuna başvurarak şöyle diyebiliriz: Fedulevin grubunun gelişiyle birlikte Urallarda belirli kurallar çerçevesinde yaşamak denen şey sona erdi. Yekaterinburg sokaklarında insanlara en çok kime saygı
Reklam
“Anlat derdini Markopaşa’ya” diye bir laf vardır ülkemizde… Soruna muhatap bulamadığımızda, bizi dinler gibi yapan ama çözüme dair hiç bir şey geliştirmeyen insanlar ya da kurumlar için söylediğimiz bu söz, benim incelememde yer değiştirecek; bu kez Markopaşa bize derdini anlatmayı deneyecek. Hadi o zaman, çok bekletmeyelim paşamızı. Türkiye
Osman Yüksel Serdengeçti
1970 yılında Trabzon’da gördüm onu. Yürüyüş ve miting vardı. Konuştu Trabzon Meydanında, yine coşturdu herkesi, Biz Erzurum’dan gidenlerden bir grup, dönmedik arkadaşlarla geriye, yattık o gece Trabzon’da bir otelde. Sabah odamızın kapısı çalındı, açtık, otel görevlisi “Osman Yüksel Bey sizi aşağıya çağırıyor” dedi. Şaşırdık. “O burada mı, bizi niye çağırsın ki?” diye soracak olduk. “Bize sordu, burada ülkücülerden kim kalıyor, diye, biz de sizi söyledik, çağırın gelsinler, canım sıkılıyor, biraz sohbet edelim dedi” yanıtını aldık. Giyinip indik aşağıya, iki saat kadar sohbet ettik. O sohbetten belleğimizde taptaze kalan, Cemalettin Durmaz adlı Hoca olan bir arkadaşımızın Şule Yüksel’e dair sorduğu soruya verdiği yanıttır. Konuşma şöyle olmuştu: “Abi, siz Şule Yüksel Hanım’a, çok hücum ediyorsunuz, oysa o İslam’ı mükemmel olarak yaşayan bir Hanım…” “O mükemmelin, bende çok yakışıklı resimleri var, plajlarda çekilmiş.” “Abi, eskiden öyle olabilir, hidayete erdi kadıncağız…” “Evet, verdi verdi hidayete erdi…” Soru sahibi Hoca arkadaşımız da dâhil hepimiz koyuvermiştik kahkahaları… Bir kahkaha da meclisteki eşek konusuna koparmıştık. Bir gün TBMM’de kürsüye çıkar Serdengeçti, laf atıp dururlar, amaçları konuşturmamak, o da “Bu meclisin yarısı eşek” deyiverir. Kıyamet kopar, başkan “Sayın Serdengeçti, sözünüzü geri alın, meclise ağır hakaret ettiniz” der. Serdengeçti alır: “Evet, geri alıyorum, bu meclisin yarısı eşek değildir.”
Müellif (Allah ona rahmet etsin) buyurmuştur ki: “Şeyhimizin Kafi-i Bedî’ adlı kitabında, Kadi lyâz’m Şifa’sında, İbn-i Arabi’nin Kays ve Ahkâm adlı kitablarında ve İbn-i Seyyidü’l-Fâs’ın Kelâm’mda gördüğümüz şerefli isimleri dört yüzden fazladır. Biz de onu harf sırasına göre şöyle tertip ettik” demiştir: Elif Harbi: El-Eberru Billâhi: Allah
"John F. Kennedy," dedi. "Bu ortada," dedim. "Ah, öyle mi?" diye sordu. "Hayır. Bunlar son sözleriydi. Birisi, 'Sayın Başkan, Dallas'ın sizi sevmediğini söyleyemezsiniz,' demiş, Kennedy de 'Bu ortada,' demiş... Sonra da vurulmuş.-
Reklam
Lanser ona baktı ve hafif bir hüzünle gülümsedi. "İşimiz zor, öyle değil mi? " Evet, " dedi başkan." Dünyanın ne imkansız işi. Gercekleştirilemeyecek tek iş". " Nedir o?" "İnsanın cesaretini sonsuza dek kırmak".
Sabah olduğunda ağzında sigara, söylenmiştin bana: “Yatamam Vera, ne diyorsun sen? Gerçek bir saldırı hazırlanıyor bize karşı. Dostlarımın yanında olmalıyım.” Peki, kahvaltı için “Gizira Palas”ın restoranına indiğimizde olanları anımsıyor musun? Bizi Çinlilerle aynı otele yerleştirmişlerdi hani. Kahvaltı salonunda hiçbiri selamlaşmadı bizimle. On
Cürcan'dan vatanına dönerken rivayetlere göre yolda başından şöyle bir vak'a geçti: Beraber yolculuk yaptığı kervanın yolunu eşkıya kesti. Bütün yolculan soydular. Gazali'nin, içinde notlan bulunan torbasını da aldılar. Gazali başkanlarına müracaat etti. Senelerce ömür sarf edip elde ettigi bilgilere ait notlarının torbada olduğunu ve bu notların kendilerine hiçbir faydası olmayacagini anlatarak geri verilmesini istedi. Baskan gülümsedi: "Elinden kağit parçalan alınınca cahil kalıyorsun. Bilgi böyle mi olur?" dedi, adamlarına torbanın geri verilmesini söyledi. Gazali der ki: Bu hal Allah tarafından bana bir ders oldu. Hakikaten Tus'a dönünce, ne kadar kitap yazmışsam harfiyen ezberlemek için üç sene çalıştım ve işin sonunda öyle elde ettim ki, hiçbir hirsiz onu benim elimden alamaz.
Sayfa 8 - Gelenek yayıncılık tasavvuf kitaplığıKitabı okudu
82 öğeden 51 ile 60 arasındakiler gösteriliyor.