Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Beden ruhun mezarıdır..
Dünyalar arasında bir ruh taşıyan Rahibe Siren. MÖ 480 dolaylarında Xanthus, Türkiye'den Likya mezar kabartması. Ölüm Kapısı Ölüm anında, insan ruhu ters bir gebelik yolculuğuna başlar, gebelik aşamalarından geçerek bilinçsiz dişil zihnin en derin ilkel köklerine iner ve bu sayede Büyük Ana'nın Dünya Rahmi ile tekrar birleşir. Oradan,
Reklam
Sen düşünme korkağısın, küçük adam, çünkü doğru dürüst düşünmek güçlü beden duyumsamalarıyla ortaya çıkar, oysa sen bedeninden korkuyorsun, küçük adam. Bir çok büyük adam sana seslendi; kendi aslına dön! İç sesini dinle, hakiki duygularını izle. Sevgiyi yücelt! Sense sağırdın, çünkü bu sözlerin anlamını ve duygusunu yitirdin. Uzak çöllerde sana yankılanıp sönüyorlar ve sana tek başına seslenenler senin korkunç çöl ıssızlığında alaz alaz yanıyorlar, küçük adam.
Doktor Gebers
“Beden bir defa fazla etlerden kurtulup böyle sinirleşirse artık ölüm nedir bilmez. Kargalar niçin yüz-iki yüz yıl yaşarlar? Kuru, yalnız sinirlerdir de onun için… Bu hal sağ iken mumyalaşmak demektir. Hiç mumya ölür mü?”
Sayfa 36 - Doktor GebersKitabı okuyor
Ruh hürdür vücut esir Ruh baldır beden zehir
Sayfa 93
Gücüm kalmadı, Artık Allah'ım, Sabrım kalmadı,artık Sevgim,kalmadı Gözyaşlarım bile bitti artık Yaşayan, ruhu acı çeken, Çürümüş bi beden taşıdığım Neden neden diyorum Hep fazlasını ister,insanoğlu Bak kalmadı, Cebimde umutlarım,sevgim,merhametim, Gidin artık gidin de Huzura ereyim Bitsin Allah'ım bu çile Yalvarırım Arafta,yanılır mı Kavruluyor bedenim Tut ellerimden, Senden başka kimsem kalmadı Şu koca insan yüklü dünya da...
Reklam
Ben bir serçeyim ve bu beden benim kafesim. Ben uçtum o kafesten, rehin kaldı bedenim..
Olalla, dedim, ruhla beden birdir, özellikle de aşkta. Bedenin seçtiğini ruh sever; bedenin sımsıkı sarıldığına ruh bağlanır; beden bedene, ruh ruha, Tanrı’nın işaretiyle bir araya gelirler…
256 syf.
6/10 puan verdi
Gölgesizler, okuduktan sonra sizin üzerinizde gölge bırakan bir kitap. Beğenip, beğenmeme arasında kaldığım, kitabın kapağını kapattığım anda bende uyandırdığı hisleri tarif edemediğim, sorduğum soruların cevaplarını gölgeli bir şekilde aldığım bir kitap okudum. Kitabı sonuna kadar ne değişik bir kitap diyerek okudum. Aslında düşüncelerim belliydi ama son elli sayfa bu düşüncelerime yön verdi, beni gölgede bıraktı. Berber dükkanında başlıyor tüm olaylar, çırak jilet almaya gidiyor gelmiyor, usta ise çırak nerde diye gidiyor gelmiyor. Sırayla kaybolan, ölen, kaybolduktan sonra dönen kişiler. Köyün ortasında varlığı halihazırda gözler önündeyken aklını kaybedenler. Devlet dairesinde varlığının ne kadar yer kapladiğinin farkına varanlar. Bir hayvanın insani, insanın ise kendi kendini mezara götürmesi. Derin bir kaybolmuşluk içinde gölgenin bile kendine yer bulamadığı bir kitabı kafa karışıklığı içinde okuyorsunuz. Zira karakterler bile bir karışıklığın içinde; zihinsel olarak, beden olarak, zaman olarak, davranış olarak, duygu olarak.. Sevdim mi sevmedim mi bilmiyorum. Ama üzerimde etki bıraktığı kesin. Okudum bitti tamam ama etkisini, bende bıraktığı hisleri sanırım bir müddet yanımda taşıyacağım. Sahi kar nedenn yağaaar, karr? Kitap bile yazıldığı günden bu yana bu soru ile dönmekte. Sahi insan sevip sevmediğini bile bilmediği bir kitap hakkında nasıl bu kadar yorum yazabilir?
Gölgesizler
GölgesizlerHasan Ali Toptaş · Everest Yayınları · 202012,7bin okunma
Sadettin Ökten
Sadettin Ökten
: Zekânın da açlığı söz konusu. Onu da doyurmak lazım. Belki önce insan zekâsının açlığını doyurmak gerekiyor. Ondan sonra gönlü doyurmak geliyor. Yahut ikisi paralel gidecek. Bedenin açlığı çok mühim değil. Beden biraz bir şey alınca bu ona yetiyor. Üşümediği kadar giyinse yetiyor. Daha çok ve çeşitli yemek, bedenin açlığından değil, göz, gönül, zekâ açlığından oluyor. Büyüklerimiz bize ilimle meşgul olmayı tavsiye etti çünkü ilim, zihnin ve zekânın açlığını gideriyor. İstek kapasitenizin bir kısmını ilimle meşguliyet işgal ediyor. Bunun ötesinde biraz sanatla uğraşırsanız, icra etmeniz gerekmiyor, okursunuz. dinlersiniz o zaman bir başka boyutu da o dolduruyor. Felsefe, tefekkür, ondan sonra tasavvuf geliyor. Bunlar aynı zamanda da farklı zamanlarda da olabiliyor. Biraz nasip, biraz gayret, biraz da kabiliyet yeterli. Bunları yapınca maddeye olan düşkünlüğünüz azalıyor .
Reklam
Hayat dolu bir beden ve fakat güçlü arzulara sahip, gergin bir zihinle geliştim. Hep daha fazlasını istiyordu benden; daha gerçek, ele avuca gelir bir şeyler istiyordu. Sanki ondan uzakmış gibi, gerçeklik arayışındaydı... Ama ne yaptığımı bakar bakmaz görebilirsiniz. Ben tırmanırım. JOHN MENLOVE EDWARDS - "BİR ADAMDAN MEKTUP"
Sayfa 158 - Siren yayınlarıKitabı okuyor
Sadettin Ökten
Sadettin Ökten
: İnsan sonsuz fikrini semaya bakarak müşahede edebiliyor. Bu müşahedesiyle kendisinin beden ve enerji açısından acziyetini görüyor. Namütenahi bir mekân görüyor; bulutları, ışıkları, enerjiyi görüyor ve kendi varlığını idrak ediyor. İnsana maddi olarak acziyetini hissettiren bu sema tefekkürü aynı insana bir başka muştuyla farklı bir vazife yüklüyor: "Ey kulum, ben seni yeryüzünde halife olarak yarattım ve sana ruhumdan ruh üfledim. Bir yanda maddi varlığınızın çok sınırlı olduğunu söylüyor, bir yanda manevi varlığınızın, kalbinizin, ruhunuzun, gönlünüzün sonsuza doğru yola çıkabilecek güçte olduğunu beyan buyuruyor.
Tavsiye
Arkadaşlar lütfen meditasyon yapın dost tavsiyesi. Evinizin bir köşesini buna ayırın tütsüler, rahat oturma minderleri ve dinlendirici 432 Hz müzikler ile yapın.. Erkeklerin meditasyonu fitness salonu da olabilir bence. ki bende yaptığım için şiddetle tavsiyemdir :) ama bunlara ek meditasyon da yapmak insanın ruhuna resmen huzur duşu etkisi yaratıyor eskiden ban çok abartı gelirdi zamanla büyük etkisini bedenimde, ruhumda hissedince anladım. Düşüncelerinizden arınıp endişelendiğniz gereksiz şeyler azalıyor günün metropol yaşantısı sorunları ve sıkıntılarını üzerinden atıp deşarj oluyorsunuz. Ruhunuzu önemseyin ruh sağlığı beden sağlığı gibi çok önemli. kitaplar ile bu tür huzur verici aktiviteler ile sizin enerjinizi sömüren herkesten uzaklaşarak kısacık önemsiz bu yaşam formunda güzel dolu dolu yaşlanın... ✍🏻
Cenk Armand Beydağ 〄
Cenk Armand Beydağ 〄
Sadettin Ökten
Sadettin Ökten
: Zekânın da açlığı söz konusu. Onu da doyurmak lazım. Belki önce insan zekâsının açlığını doyurmak gerekiyor. Ondan sonra gönlü doyurmak geliyor. Yahut ikisi paralel gidecek. Bedenin açlığı çok mühim değil. Beden biraz bir şey alınca bu ona yetiyor. Üşümediği kadar giyinse yetiyor. Daha çok ve çeşitli yemek, bedenin açlığından değil, göz, gönül, zekâ açlığından oluyor. Büyüklerimiz bize ilimle meşgul olmayı tavsiye etti çünkü ilim, zihnin ve zekânın açlığını gideriyor. İstek kapasitenizin bir kısmını ilimle meşguliyet işgal ediyor. Bunun ötesinde biraz sanatla uğraşırsanız, icra etmeniz gerekmiyor, okursunuz. dinlersiniz o zaman bir başka boyutu da o dolduruyor. Felsefe, tefekkür, ondan sonra tasavvuf geliyor. Bunlar aynı zamanda da farklı zamanlarda da olabiliyor. Biraz nasip, biraz gayret, biraz da kabiliyet yeterli.
Sayfa 169
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.