Bugünün insanı, bugünkü reel toplum yaşamının etiği içinde insanların birbiriyle ne gibi "değerler" için yaşayıp kavga ettiğini, insanın insandan neden ve ne için korktuğunu, insanın insan karşısındaki toplumsal konumunun nedenlerini nasıl biliyor ise; toplumsal yaşamındaki ilişkilerde başka insanlardan ya da gündelik hayatın akışı içinde her zaman rastlamadığı "yeni" ve "yabancı" öğelerden neden ve niçin korkuyorsa; "aşk" deyince, "başarı" deyince, "erk" deyince, "mutluluk" deyince, "eğlenmek" deyince ne anlıyorsa, TV'nin belgesel/tarih dizilerinde de bunları bulmaktadır.
Dizilerdeki tarihi kişiler, karakterler ve yaşamları, bunların yaşamları sırasındaki olaylar hep bu basmakalıp bilgilenimlere göre verilmektedir.
Sayfa 145
Nasıl geçen yüzyılda kitle basını, popüler magazinler, kadın dergileri ve santimantal edebiyat tarih diye insanların oturdukları kentlerin, bu kentlerdeki "meşhurların" tarihçelerini, aile geçmişlerini ele alıp "tarih" diye sunmuşsa, günümüzdeki bu tür belgesel/dramatize TV dizilerinde de aynı şey yapılmaktadır. Bu dizilerde, kitle basını aracılğı ile kitlelerin bildiği olaylardan, kişilerden, yerlerden çıkarılmış öykülerle "tarih" yapılmaktadır. Üstelik bunlar yaşadıkları günlerde kitle basını aracılığı ile nasıl bir enformasyon olarak öğrenilebilmişlerse gene öyle verilmekte; bunların yaşadığı zamanın üzerinden belirli bir süre geçtikten sonra bile, tarih içindeki anlamları araştırılıp verileceği yerde, daha çok, "bilinen" popüler yanlarıyla verilmektedir.
Böylece, "Batı'nın tarihi" diye demiryolcu büyük ailelerin tarihi; 1929 Bunalım'ının tarihi diye de, Şikago gagsterlerinin tarihi, vb. popülerleşmiş bilgilerden oluşan bir yapıntı tarih sunulmaktadır. Bu olaylar böylece, kendi zamanlarında nasıl kitle iletişim araçlarındaki sunulmaları sırasında kitlelerce ancak dolaylı olarak yaşanabilmişler ve yaşanan hayata ait bilgilenme oluşturamamışlarsa, günümüz TV dizilerindeki "tarihleştirilmiş" yeni "tasvirleri" ile de tarih hakkında bilgilenme olanağı oluşturamamaktadır.
Sayfa 145 - Tarih'i Televizyon Yiyor isimli bölümden.. Ünsal Oskay eleştirisi diye de bir şey var.
Düşünüyordum, neden 1944'te Londra rıhtımlarında çektiğimiz belgesel film sırasında, her sabah burnumuzun dibine düşen V-2 bombaları, şimdiki tedirginliğime oranla çok daha az bir etki bırakmıştı üstümde?
Sayfa 135 - Can YayınlarıKitabı okudu
Her Fotoğrafın Bir Hikayesi Vardır.
… sokak çocukları cinayetleri üstüne bir belgesel çekmek için Rio’daydı. Hayatını işine, yani l. Dünya’nın sulu gözlü röntgenciliğine adamış bir iletişim çağı misyoneriydi.
Acı, özetlenemez. Hele de bu boyutlarda bir büyük yıkım... bu nedenle bu çalışma da özetlenemez. Bu, sıradan bir belgesel çalışması değildir. Bize ve gelecek kuşaklara bir insan olma daveti ve dersidir...
Şükrü Erbaş
Sayfa 101Kitabı okudu
Akkad'ın Ömer Muhtar filmini bu yıl izleyebildim. Film siyah beyaz olmalıymış.
Bence tarihi belgesel filmler sanatsal görüntü kaygısı taşımayan bir tematiklik içindeyse siyah beyaz olmalı.
Belgeselde sigaranın zararlarını izledim. Gerçekten çok etkilendim. Bi daha asla belgesel izlemicem..
John Wayne Gacy hakkında bir belgesel izliyorum bilmeyenler varsa kendisi 33 erkek çocuğunu öldürmüş sanırım tecavüz etmiş birisi ve ablası çocukları severdi diyor palyaço olmasının nedeni bu diyor :D bu suçları işlemeden önce 2 tane erkek çocuğunu istismar ettiği için hapis cezası almış birisi.