"Bana daha çok, çaresiz insanların bel bağladıkları bir söylenti gibi geliyor." "Biliyorum. Ben sadece umut etmiştim ki..." dedim. "Aynen öyle. Çünkü sen de çaresizsin," dedi.
Sayfa 180Kitabı okudu
AŞKA III
Ruhum bedene dar geldi, uygun teni aradım Yunus’a bir bak dediler, bende beni aradım Mevlana’ya gidip sordum, söyle Allah aşkına Dedi ki: Aşkın nârını, ben de Şems’te aradım. Bilirsin ki gül benizlim, zaman tersine akmaz Kanatsız kuşlar uçamaz, bulutsuz şimşek çakmaz Bir kez düşmeye görsün ki, kıvılcım yüreklere Aşk ile harlanan ateş, seveni sağ bırakmaz. Zaman ömrün değirmeni, günümden gün siliyor Yanı başımda Azrail, canıma diş biliyor Bir bakışla alevlenen o mahşeri ateşin En çok kimi yaktığını, bir tek Allah biliyor. Göç vaktine hazırlanır içimde atan saat Haydi desem şahlanacak kapımda bekleyen at Sen el versen bir çırpıda günahlarım sırtımda Güle oynaya geçilir, incecik yolda sırat. Ey sevgili! Candan ötem, sana son vasiyetim Araf’ta da yanımda ol, bırakma öksüz-yetim Âlem-i melaikede, sorarlarsa söyle ki: “Allah için sevilerek, ödenmiştir diyetim”…
Sayfa 56 - efsus Mehmet Ali Güneş SerayeKitabı okudu
Reklam
*** Devrim! Ben halklar gördüm üzerlerinde eşek gibi yükler, bir başka deyişle üzerine üst sınıflar yığılmış. Ama onlar bu yükü atmayı başardılar. ***
Sayfa 343 - Kor yayınlarıKitabı okudu
Aynı insandım ben, arzularımı ve tutkularımı bozulmamış halleriyle koruyordum, gene de duyarsız bir sınırı aşmış, onları doyurma isteğinin dışındaydım. Sesimi, yüzyılların bomboş sessizliğinde yalıtılmış ve yapayalnız, içimdeki ateşi, sağın ve kusursuz şeylerin soğuğuyla sınırlandırmış duyuyordum. Ölümün sahte görkemi çekiyor, soğuruyordu beni ağır, özüm onun özünde azar azar eriyordu.
Yemekten sonra çocuklarla yukarıya çıktık, onların beklentilerini, benden masal dinlemek istediklerini biliyordum, size bu akşam dört üstüne bir masal anlatayım dedim, divanlarına yerleşip dinlemeye hazırlandılar. Bu dört önemli bir sayı diye giriş yaptım, büyüğü, bu yıl ortaokula başlayanı, bakalım ne çıkacak bakışlarıyla, yine benim uydurduğum bir şeyler dinleyeceğini belli etti, küçüğü, ilkokul ikide olanıysa, henüz eleştirel bakmadığı için ne gelirse razıyım havalarındaydı. Dünyanın dört bucağı varmış, öyle bilinirmiş eskiden diye sürdürdüm, buralara varmak, görmek zormuş, birilerine kızılınca dünyanın dört bucağını gösteririm denirmiş. Dört büyük melek varmış, toprağı, göğü, ateşi, suyu tutarlarmış ellerinde. Dört duvar arasında, arada bunalsa da insan kendini güvende hissedermiş, kimileri dört duvarla yetinmeyip, ne kadar dört duvarım olursa, o kadar gür bıyıklı olurum düşüncesine kapılıp, daha çok dört duvar için diğer insanları dövmeye çalışırmış. Bir şey aranırken dört dönülürmüş, şu insana pek görünmeyen nedircik yavrularını bulmak için tandır damlarına, mereklere, yüklük içlerine, tıkrıç arkalarına, kavak dallarına, kar öbeklerine bakılır dört dönülürmüş. Kimi insanlar da kitapların, şiirlerin, öykülerin içinde dört dönerlermiş. Büyüğü muzipçe gülerken, küçük pek anlamamış bakıyordu. Dört dörtlük bir masalın başlangıcını dinlediniz derken, sözümü kesti ve ben Keloğlan'ı dinlemek isterdim diye itiraz etti. Tamam, bu kadar dedim. Pal Sokağı Çocukları'nı çıkardım çantadan. Şimdi bunu sırayla okuyun dedim. Sevinerek aldılar ve beni rahat bıraktılar.
Sayfa 112 - DağKitabı okudu
Kutsal buldum sonunda aklımın düzensizliğini. Aylaktım, kurbanıydım bir yüksek ateşin: İmreniyorum mutluluğuna hayvanların, - Vaftizsiz ölen bebeler cennetinin masumluğunu simgeleyen tırtılların, o erdenliğin uykusu olan köstebeklerin!
Sayfa 106Kitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 861 ile 870 arasındakiler gösteriliyor.