Tûr Dağı'nı yaşa
Ki bilesin nerde Kudüs
Ben Kudüs'ü kol saati gibi taşıyorum
Ayarlanmadan Kudüs'e
Boşuna vakit geçirirsin
Buz tutar
Gözün görmez olur
Gel
Anne ol
Çünkü anne
Bir çocuktan bir Kudüs yapar
Adam baba olunca
İçinde bir Kudüs canlanır
Yürü kardeşim
Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin.
Öncelikle kitap, neva bulvarı, burun, portre, palto, bir delinin anı defteri ve fayton adlı altı eserden oluşmaktadır.
Neva bulvarı adlı bölümün genelinde yüksek sosyete mensuplarının tabiriyle hiyerarşinin kol gezdiği alt-üst sınıflarının yoğun olarak hissedildiği, günümüz ölçütünde bağdat caddesi, Şanzelize caddesi olsun, tamamıyla lükse karşı
Bilinç dışınızdaki yaşanmışlıkların dışavurumunu irdelediniz mi hiç?
.
BDÖ birbirinden bağımsız 10 öyküyü barındırıyor. Her birinde de kendi derinliklerinize inen birer basamak var. Kimisinde erkek, kimisinde kadın başkişi. Her birinin yetişkinkenki yaşamlarına, birlikteliklerine tanım olurken neden öyle olduklarının kök nedenini görebilmek için çocukluk yıllarına uzanıyoruz.
.
Feridun Düzağaç'ın bir şarkısında "Ben kaybetmekten çok korkarım. Tüm alışkanlıklar çocukluktandır." sözü geçer. İşte bu kişilerin çocukken içinde bulunduğu aile ile bireylerin onlar üzerindeki etkisi yıllar sonra bambaşka kişiler olmasına neden olur. Öyle etkili ki yapılanlar bazen hiç istemediği birine dönüşmüş, bazen de tersi bir kişiliğe bürünmüşler. O yüzden çocuklarınıza nasıl davrandığınıza özen gösterin.
.
Her öykünün bir rengi, bir de adı var. Tıpkı yaşamın tüm renkleri barındırması gibiydi BDÖ. Her öykü, yaşamın içinde var olduğunu bildiğimiz ama sık göremediğimiz türde, belki de görüyoruz ama anlamıyoruz.
.
Ben okurken kendimi de sorguladım ister istemez. "Çocukluktan neleri bugüne getirdim?" diye düşündüm. Kimin hangi davranışı bende nasıl ortaya çıktı, üzerine düşündüm. Kapaktaki buz dağı çok söz anlatıyor. Okumanızı öneririm. Dili akıcı bir okuma deneyimi. "Yok artık!" diyeceğiniz yaşamlar değil, "Gerçekten öyle." diyeceğiniz bir gerçeklik var.
.
Duygusal, öfkeli, tutsak, sevecen, ihanetli, saplantılı, güçlü, başına buyruk, aşırı özverili... Tüm duygu paletini içeriyor.
.
Betikle esen kalın.
Yazarı hiç okumadığım için merak edip, aldığım kitabıydı. Gerçekten güzel bir buluşma oldu diyebilirim. Öncelikle başlarda bir aşk/dram kitabı okuyacağımı zannetmiyordum. Sonradan kitap ortalarına doğru yavaş yavaş dramın içine sizi çekip alıyor. Özellikle Jerome ve Alissa'nın mektuplaşmalarında bunu derinden hissetmeye başlıyorsunuz.
Ayrı bir konu olarak şunu yazmak istiyorum. Jerome'un naif bir kişiliği olmasına rağmen, ani şok edici ve üzücü bir olay karşısında buz dağı gibi kalması beni çok şaşırttı doğrusu. Ben okurken bile şok oldum. Ben Jerome olsaydım ne yapardım bilmiyorum. (spolier vermemek için üstü kapalı yazdım) Ama Jerome için bu durum sanki çok doğal bir olay gibiydi. Ah Jerome o olay karşısında nasıl buz kestin? Nasıl dik durdun? Çok merak ediyorum doğrusu. Belki de yazar bunu bilerek yaptı. Yazar hangi düşünceyle Jerome'u sessiz bırakmıştı? Adeta sır perdesi gibi geldi bana.
Sonuç olarak akıcı dramatize edilmiş güzel bir Fransız edebiyatı okudum. Memnun kaldım diyebilirim bu yüzden Pastoral senfoniyi de almak istiyorum. Chav.
Dar KapıAndré Gide · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20232,828 okunma
Huzursuz olduğumda sorular biriktiriyorum zihnimde. Daha da karışıyor her şey. Mikser gibi çırpıp karıştırıyorum duygularımla düşüncelerimi. Aralarında kaybetmek istemediklerimi, çok sevdiğim porselen tabaklarda sunuyorum kendime. Sunuyorum da ne oluyor? Hiç! Geriye dönüp baktığımda hatalarımdan ders çıkarmam gerektiğini görüyorum. Bir ilişki iki kişi arasında yaşanıyorsa hatanın tek bir kişi üzerinde olmasını düşünmek asıl hata olur. Ne yazık ki bu yanılgıya ben de düştüm. Hep karşımdakini suçladım. Şimdi bir kaset gibi olanları başa sarıp o sıcak günlere dönmek istiyorum. Yüreğimdeki buz dağı erisin, suları ruhumdaki kurak toprağa can versin. Çok mu şey istiyorum?
Şahmerdanlar gömmektedir şimdi
aşkımızın göğsüne
yadırgı hüzünleri
kaypak bir çamur olan mayamız
kinle bereketlenmektedir.
Uyuyan bebekleriyle
üşüyen köpeklerini bir yana bırakıp
Tur Dağı' nı yaşa
Ki bilesin nerede Kudüs
Ben Kudüs'ü kol saati gibi taşıyorum
Ayarlanmadan Kudüs'e
Boşuna vakit geçirirsin
Buz tutar
Gözün görmez olur
Faruk Nafiz Çamlıbel
Han Duvarlari
Yagiz atlar kisnedi, mesin kirbac sakladi
Bir dakika araba yerinde durakladi.
Neden sonra sarsildi altimda demir yaylar,
Gozlerimin onunden gecti kervansaraylar...
Feminizm, çocukluğumuzdan beri kulaktan dolma bilgilerle özünden saptırılmış, medya aygıtları tarafından şeytanlaştırılarak artık modası geçmiş bir kavram olarak lanse edilse de tarihi mücadele ve ihtişamla dolu, güncelliğini koruyan bir akım olmayı sürdürüyor. Pek çok genç kadının sadece “kadın” olmasından sebep maruz kaldığı bir dizi toplumsal
Ömrümün yarısı yalnız geçti, diğer yarısı tavada tahta kaşıkla yuvarladığım patatesleri izleyerek.
Hayatımda hiç ölü bir beden görmemiştim, elin avuçlarımda soğuyup, tavana diktiğin gözlerini ellerimde kapayıncaya dek…
Sen gidince öfkem daha da büyür, daha acımasız daha sâkil olurum sanmıştım… Fakat sakinleştim, içime bir buz dağı oturdu, göğüs kafesimdeki kemiklerin tek tek kırıldığını hissettim ağrıdan , yine de kaldırıp kimseye öfke kusamadım.
Ben seni oğlum gibi sevdim, hatalarını, pişmanlıklarını, suratımda kırbaç gibi oluşlarını ve bir hayalet gibi yok oluşlarını da bastım bağrıma.
Ben hem oğlumu , hem en iyi arkadaşımı, hem öfkesini içimde istesem de büyütemediğim bir düşmanımı , hem de içimde büyümeyen şefkatine muhtaç bir çocuğun babasını kaybettim. Hiç bir yere sığamayışım ; hissedeceğim çok şey olduğundan sanırım.
Seni ve seninle beraber kendimi sevebilmek için bir kalp daha yarattım içimde. Otuz yılımı aldı.
Seni seviyorum baba. Gittiğin yerde mutlu ol ve beni sevmeye devam et. Dünyada gördüğüm en büyük kalp seninkiydi. Kimseyi ve hiç birimizi isteyerek kırmadın biliyorum. Bana söylediğin herşeyi astım zihnimin en güzel duvarına. Hoşçakal benim en karmaşık hikayem, en eksik yanım, en büyük duam.. hoşçakal babacığım.
Seni çok seviyorum..
Deniz GENLİ