Ölmek nasıl bir ansa yaşamak da bir an. Gözlerini kapar ve bütün gereksiz korkuların çözülüp gitmesine izin verirsin. Sonra korkudan muaf olan bu yeni varoluş halinde kendine sorarsın: Ben kimim? Şüpheler olmadan yaşayabilseydim neler yapardım? Haksızlığa uğrama korkusu olmadan yaşayabilseydim? Acıdan korkmadan sevebilseydim? Yarın o tadı nasıl özleyeceğimi düşünmeden, bugünün tadını çıkarabilseydim? Zamanın geçişinden ve sevdiklerimi benden çalabileceğinden korkmamış olsaydım? Evet. Ne yapardım? Kimleri umursardım? Ne için savaşırdım? Hangi yollarda yürürdüm? Nelerden haz alırdım? İçimdeki hangi gizemleri çözerdim? Kısacası, nasıl yaşardım?
Başkası ile dertleşmeden önce eşiniz ile tanışmaya çalışın Ama hepsinden en önce gelen görev, kendiniz ile tanışmak olmalı.
Ne istiyorum, ben kimim, ne olursa mutlu ne olmazsa mutsuz oluyorum, kendime ne katıyorum, ruhumu ne ile daha çok besliyorum sorularını kendinize sorun
Kandinize olan yabancılığınız bittiği zaman da eşiniz ile tanışın.
O ne istiyor, benden ne bekliyor hırsları, sevinçleri benimkilere benziyor mu, aynı şeylere mi üzülüyoruz farklı şeyler mi bizi sinir ediyor
Sonra da bu cevaplan arayın.
Hayat bir arayış olmalıdır; bir arzu değil, bir araştırma. Şu olmak, bu olmak için bir hırs değil, bir ülkenin başkanı ya da başbakanı olmak değil de "Ben kimim?"i bulmak için bir arayış olmalı.